Cumartesi Eylül 21, 2024

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Büyük yürüyüşün iddialı insanları geçtikleri her yerde derin devrimci izler ve unutulmaz anılar bırakır. Sözlerin ötesinde bir hikâye taşıyan Komutan Orhan tanımlandığı gibi bir derviş misali sosyalizm ve özgürlük ideallerine son derece bağlı kalarak yaşadı ve savaştı. Onunla karşılaşan ve tanışan her devrimci, her insan üzerinde unutulmaz saygın izler bıraktı. Ciddiyeti, mütevazi duruşu göreve ve yoldaşlarına olan bağlılığıyla tanındı. Ve cesaretiyle bilindi. Dağ yüzlü komutan Orhan, hayallerini anlatmakla kalmadı yaşatmak ve büyütmek için soluksuzca çalıştı. Komutan Orhan son nefesine dek verdiği söze bağlı kaldı.  Herkesin kolay kolay vazgeçemediği sistemden o köklü kopuşu gerçekleştirerek yaşamında en değerli şeyi olan canını bir an olsun tereddüt etmeden özgürlüğe ve Kürdistan’a adadı.

Emeğin derin sömürüsüne, kadın ve çocuk kırımına, Kürdistan’ın işgaline, Kürtlerin-Alevilerin soykırıma uğrama suçlarına sessiz kalmadı. Haksız savaşa karşı haklı savaşı, köleliğe karşı özgürlüğü, işgale karşı bağımsızlığı sadece sözüyle değil eylemiyle savundu. Yüzünü dağa, Kürdistan sevdasını sonsuzluğa yazdı.

Komutan Orhan’la ilk kez Medya Savunma Alanları’nda karşılaştık. Sanki dağın zirvesindeki bembeyaz karlar üzerine yağmıştı. Saçı, sakalı ve kaşları, bembeyaz kar görünümüyle bir dervişi andırıyordu. Bulunduğu yoldaş ortamında herkesten farklı görünüyordu. Dağ bakışlı yoldaşın sakin, duru, ciddi duruşu insan üzerinde büyük bir etki bırakıyordu. Mücadele konulu sohbetimiz saatlerce sürdü. En az kelimeyle yaptığı sohbetle yazılan uzun romanın unutulmaz bir komutanı olduğunu her davranışında gösteriyordu.

Komutan Orhan’la ikinci kez yine karşılaştık. Benden 42 numara siyah Mekap ayakkabı istedi. Neden Mekap sorusu aklıma takıldı. Neden başka marka ayakkabı değil de Mekap? Mekap ayakkabı talebi beni komutan Nubar Ozanyan yoldaşın mütevazi yaşamına götürdü. İki yoldaş ne kadar çok birbirlerine benziyorlardı. İkisinin de kara dönmüş saç sakal ve bıyıkları en azla yetinen devrimci yaşamları cesur ve ciddi duruşları insanlar üzerinde büyük saygı yaratıyordu. Çocukların yaşamları çalınmasın, dudaklarındaki gülüşleri ölmesin diye yaşamlarını adadılar. Güneşi karartmak isteyenlere karşı cesurca durdular.  Zalimlere karşı savaşmaktan bir an olsun vazgeçmediler. “Bir lokma bir hırka” felsefesinin yaşayan dervişi gibi dağları dolaşarak çoban ateşini yakmaya çalıştılar.

Komutan Orhan Bingöl yoldaş yaşamı boyunca özgürlük arayanın toprağı ve silahı, adalet yazanın siyah kalemi, özgürlük okuyanın yüreği, şarkı söyleyenin elindeki sazı oldu. Gerillanın elinde düşmeyen hakikat bayrağı oldu.

Savaşın ve zorlukların içinde gelişen ve derinleşen Heval Orhan dürüstlüğün oldukça pahalı olduğu kapitalist dünyada onurun, erdemin temsilcisi oldu. Gidenin geri gelmediğini iyi biliyoruz. Aramızdan kopup giden her can aramıza tekrar dönmese de hayalleri her anımızda ve tükenmeyen ideallerimizde sonsuza dek yaşayacaktır. Şarkılarını dağlara söylemeye devam edeceğiz.

Yaşamını dağları evlat kokan Kürdistan çocuklarına adayan Orhan Heval yaşamı gerçeğin ve özgürlüğün sembolü haline getirmek için asi yaşadı. Komutan Orhan Bingöl, komutan Tekin Goyi, özgürlüğün yılmayan sesi olan Gülistan Tara, Hero Bahadin arkadaşlara büyük saygı ve sonsuz minnetle.

1279

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Burjuvazinin Ekonomik Krizinin Yükünü İşçiler Çekmemelidir!

 Burjuvazi, her ekonomik kriz döneminde, daha fazla “birlik beraberlik”, “vatan-millet”, “din-iman”, “aynı gemideyiz” vb. gibi, burjuvaziyi kurtarma söylemlerini öne çıkarırlar. Bunun anlamı; krizin yükünün büyük bölümü emekçilerin üzerine yıkılacağıdır.

2001 krizinde de aynısını yaptılar.

Kapitalizmin batışı

 

Türk burjuva ekonomisinin yapısal ve finansal krizi her geçen gün giderek derinleşiyor. Türk ekonomisinin içine girdiği kriz salt Türk tekelci burjuvazisinin derin bir endişe içine sokmuş değil, bütün kapitalist dünyayı özellikle de AB emperyalist burjuvazisini de bu endişenin içine itmiş bulunuyor.

Kriz

    İki olgu sabırsızlıkla hafta başını (9 günlük bayram tatilinin bitmesini) bekliyor.

TL karşısında epey rekorlar kıran dolar hafta başına (9 günlük tatilden sonra) yeni rekorlara hazırlanıyor. Bir diğeri de Rusya'nın hava, İran'ın devrim muhafızlarının desteğiyle ülkesinin %96’sında denetimi geri alan Esad rejimi cihatçıların elinde kalan tek kale (!) İdlib'e yönelik bir saldırı başlatmak için Rusya'nın işaretini bekliyor.

Oruçoğlu Vartinik emanetidir!

Bundan 3 yıl önce Dersim, Mazgirt belediyesi ilçedeki bir alana, yazar, ressam, şair ve 68 Gençlik Hareketinin öncülerinden, aynı zamanda İbrahim Kaypakaya’nın en yakın yoldaşlarından, VARTİNİK emaneti kabul ettiğimiz ve 24 Ocak 1973 Vartinik baskınından sağ kurtulan Muzaffer Oruçoğlu adına “Muzaffer Oruçoğlu Özgürlük ve Demokrasi Parkı” adını verdi.

Sosyal medya ve ajan faaliyeti üzerine…K.Montana

Kapitalist-emperyalist sistemin kendini yeniden üretmesi ve üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte gündelik yaşamımızdaki değişimlerden bir tanesi de kitle iletişim aracı olarak telefon ve özellikle akıllı telefon adı verilen araçların yaygınlaşmasına tanık olduk. Artık neredeyse her bireyde bir-iki cep telefonu bulunmaktadır. Yaşamı oldukça kolaylaştıran bu araçlar diğer yandan da bireyin kendisine ve içinde yer aldığı topluma yabancılaştıran bir araç haline de dönüşmüş durumdadır.

24 Haziran’dan sonrası | Direniş dinamikleri, birleşik mücadele!

OHAL koşullarında gerçekleşen seçimlerle Türk hâkim sınıflarının sevinçten gözyaşı döktüğüne şüphe yok.

Egemenler, 24 Haziran seçimleriyle, zaten uzunca bir süredir fiili olarak uyguladıkları ve anayasa referandumu ile yasal alt yapısını kurdukları başkanlık rejimine geçişi sağladı. Türk devletinin, kurulduğu günden bu yana öyle yasa-kanun-hukukla pek ilişkisi olmamışsa da rejimin üzerinde yükseldiği bir düzlemin varlığına her dönem önem gösterilmiştir.

Erdoğan özgülünde orta sınıfların kültür anlayışı

Orta Sınıfların en etkili olduğu alanın bu sınıflara hükümet etme yetkisi verildiğinde başladı. Birçok alanda bu etkiyi genişletmeye çalıştı. Hiç varlık gösteremediği alanları ya yıktı ya da bizde yapabilir miyiz ile girişimlerde bulundu, bulunuyor.

Şarjörüne ideoloji doldurmak…

Halkın savaşçısı olmak görevi salt askeri görev ve sorumluluklarla sınırlanamaz. Savaşın teorisini-taktiğini-tekniğini anlamak bunları sürecin gerçekliğine uygun olarak uygulamak önemlidir. Savaşın yasalarını kural ve ilkelerini öğrenmeye ve uygulamaya çalışmaktır asıl olan. Bugün her zamandan daha fazla savaş konuları ve sorunları üzerinde yoğunlaşmak, derinleşmek, pratikleştirmek ihtiyacı ve görevi sınıf bilinçli proleterlerin önünde durmaktadır.

Ճշմարտություն մարտիկներն են ապրում! Şervanên rastiyê dijîn! Hakikat savaşçıları yaşıyor!

Üzerinde yaşadığımız coğrafyada savaşlar, göç, hastalık, açlık hiç eksik olmamış aksine ivmesi her geçen gün hızla yükselmektedir. Bereketli topraklar paylaşım savaşında emperyalist haydutlar tarafından kan gölüne çevrilirken bütün acı, gözyaşı ve savaşın faturası en ağır biçimde burada yaşayan mazlum halklara ödetilmiştir/ödetilmektedir.

“İlk ölen biz olmalıyız”

Tarih okuması doğru yapıldığında öğretmen rolünü oynar. Gerçekliğe yaklaşım ne kadar objetif olmayı gerektiriyorsa, tarihe ve yaşananlara da objektif bakılıp doğru yaklaşıldıkça özgürlük yürüyüşü anlam ve güç kazanır. Tarihe ve gerçekliğe tek yanlı inkarcı bakış, ayağı topal yürüyüşe tek gözü kör insana benzer.

Direnmek yaşamaktır

Bu gün açlık grevinin 44.günü ...

     Siriza hükümeti tarafından uluslararası hukuk çiğnenerek  başına para ödülü konulup Türkiye'de kırmızı bültenle aranan devrimci Turgut Kaya  geri verilme işkencesine karşı tutsak olarak tutulduğu Kordilos hapishanesinde bedenini açlığa yatırdığının bu gün 44. günü .

Turgut Kaya,tüm baskılara,zorbalığa,geri verilme işkencesine,ihanete karşın açlık grevi silahını namluya sürerek sürece yanıt oluyor.

O, Kaypakkaya'nın mücadelesini/direnişini örnek alan,bu doğrultuda mücadele verdiğini kanıtlayan bir devrimci.

Sayfalar