KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU’DA NELER OLUYOR?

Bölgemize ilişkin o kadar çok değerlendirme ve tahlil yapılıyor ki, her gün yeni senaryo ve komplo teorileriyle uyanmaktayız. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistler kendi çıkarları doğrultusunda planlar yapmakta, dost ve düşmanlarını izledikleri siyasete göre belirlemektedirler. Zaman zaman taşeron örgütler oluşturarak taktikler ve politikalar üretmektedirler. Dinler arası savaşları kışkırtmakta böl- parçala -yönet politikasını çok muazzam işletmekte, uygulamakta ülkeleri, bölgeleri ve dünyayı yeniden düzenlemekte kendine uygun işbirlikçi faşist devletler vb. yönetimler oluşturmaktadırlar. Yaklaşık otuz yıldır ABD ve müttefik - emperyalist devletler uzun vadeli planlarını hayata geçirmek için her yolu denemekte ve mubah görmektedirler. 1980’lerde başlatılan ABD ve Avrupalı emperyalistlerin planları -projeleri Filistin ve Lübnan’ın işgaliyle başlatıldı. Ardından kâh Rus emperyalistleriyle yürütülen bölgede egemenlik sağlama dalaşı, Ürdün’ün, Mısır’ın devreye sokularak, Suriye’ye karşı özünde İsrail’in yanında yer alması ta, o gün bizlere neler olacağına ışık tutuyordu. Kuveyt, Irak, Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Kürdistan, İran vb. ülkelerdeki gelişmeler bu planlamanın açık bir sonucudur. Planlayanlar başta dünya halklarının baş düşmanı Amerikan emperyalizmi, onun müttefiki olan AB emperyalistleri ve de Türkiye gibi yarı sömürge, sömürge işbirlikçi faşist devletlerdir. Buraya kadar anlaşılmayacak bir iey yoktur.
ABD, İngiliz, Fransız emperyalizmi ve İsrail faşist Siyonist devleti, bunlarla işbirliği yapan Ortadoğu’daki faşist devletler geleceğe yönelik stratejik planlarında bir adım geri atmamışlardır. Aksine böl, parçala, yönet onlar için artık yetersiz geldiğinden sömürü ve daha fazla kar hırslarını yerine getirerek Ortadoğu’da taşeron örgütler kurmakta, terör ve katliam yetmezmiş gibi var olan bütün değerleri yıkıma uğratmak, paramparça etmektedir. Kendi kurduğu kukla -piyon -radikal İslami faşist örgütleri her türlü desteklemekte, en modern silahlarla donatmakta, Suriye’de, Irak’ta ve Kürdistan’da İslami faşist terörü estirerek hedefine ulaşmak istemektedir. Bunun en iyi örneği Amerikan başkanı OBAMA’NIN 5 milyar doların Suriye’deki muhaliflere aktarılması için Senatoya sunmasıdır. On yıllardır İsrail zulmü maddi, teknik, manevi, silah vb. şeklinde desteklenmektedir. Filistin halkına ve Ortadoğu halklarına karşı İsrail Siyonist devleti Amerika ve Avrupalı emperyalist devletlerce her yönlü desteklenmektedir. Ortadoğu’da yaratılan her yeni kaosun ardından İsrail Siyonist devleti mazlum Filistin halklarına saldırmakta katliam, yıkım ve terör estirmekte Filistin ekonomisini yerle bir etmektedir. Her seferinde değişik ve yeni gündemlerle yapılan katliamları gizlemeyi hedeflemektedirler. Bugüne kadar görülmemiş katliam ve zulümler uygulatarak Ortadoğu ve Kürdistan halklarını kesintisiz teslim almak istemektedir. Başını ABD, Fransız ve İngilizlerin çektiği emperyalist kalkanla koruma altında tutulan Siyonist İsrail devleti ve işbirlikçi yarı-sömürge Mısır, Ürdün ve Türkiye’nin faşist devletleriyle bu planını uygulatmakta verdiği görevleri harfiyen yerine getirmelerini istemektedir.
Diğer tarafta kendi yarattığı piyon kukla ajan örgütleri "terörist vb." göstererek bu terör örgütlerine karşı savaş ilan ederek bölge ve dünya halklarını kandırmaktadır. Sözde "İslami terör örgütlerine" karşı Ortadoğu’da savaş ilan etmekte, buralarda "terörü yok edeceğini "söyleyerek "demokrasi, özgürlük ve refah getireceğinden" sahtekârca bahsetmektedir. Bir tarafta milyonlarca insanı yıkım, katliam, terör ve yurtlarından terki diyara eylemekte, diğer tarafta var olan bütün zenginlik kaynaklarına el koyup karına kar katmaktadır. Yıkım- tahribat ve getirdikleri felaketten hiç haberleri yokmuş gibi sözde "hümaniter yardımlardan "dem vurarak ne kadar ahlaksız ve rezilliklerini gizlemektedirler. Öyle ki bölgemizde var olan ulusal kurtuluş hareketlerini, ilerici -devrimci güçleri ya tamamen ezmek istemekte, ya da uzun vadeli hesaplarla devrim güçlerini ehlileştirerek zararsız reformist hareketler haline getirerek kendi belirledikleri düzen sınırlarına adapte ederek yasallaşma çalışmaları yapılmaktadır. Çizgisi net olmayan, akıma göre yelken açan popülist renksiz birçok aydın, entel vb. devrimci arkadaşımız ise gelişmelerin özüne bakmadan dört takla atarak -fırsattan nasıl ihya olurum- misali projenin üzerine atlamaktadırlar. Daha net ifade edecek olursam; Bu Ortadoğu’da, İran’da, Asya’da, Türkiye’de, Latin Amerika’da ve Avrupa’nın birçok ülkelerinde böyle organize edildi, ediliyor ve gelecekte de edilmeye devam edecek. Kürdistan da bugün bu proje özellikle yürürlüğe konmak isteniyor. Emperyalist devletleri yıkım, kırım, katliam, felaketler fazla ilgilendirmiyor, onları asıl ilgilendiren kendi sermayeleri ve kar etmek için uygulamaya koydukları projelerinin gerçekleşmesi, nasıl gerçekleşirse gerçekleşmesidir.
Gün gelir HAMAS’I kurarlar, gün gelir Müslüman kardeşleri kurarlar, gün gelir Taliban’ı, El-Kaide’yi kurarlar. Gün gelir AKP’yi kurup üç beş ay içinde iktidara getirerek, posası çıkanı bir köşeye atmayı ustaca becerir, “demokrasi yolunda özgürlükler getirmeye devam ederler”. Bugün ÖSO, İŞID gibi katil ve uyuşturucu müptelası serserilerden oluşan örgütleri yaratanlar silahlanmadan -askeri eğitimine, dinsel eğitimden örgütlenmeye kadar finanse edenler de başını Amerika’nın çektiği İngiliz ve Fransız emperyalistleridir. Her şey ortada biliniyor olmasına karşın, bu zalim -katil devletlere hala kurtarıcı gözüyle bakmak daha şimdiden;" ezilen dünya halklarını canavarın pençesine teslim ederek ‘’al nasıl paramparça edersen et" demek anlamı taşıyor.
O, nedenle iki sınıf savaşıyor. Egemen emperyalist devletler, işbirlikçileriyle, onların kanlı sömürü çarkları arasında sömürülen işçi sınıfı ve diğer ezilen halklar arasında bir ölüm kalım savaşı sürmektedir. Artık iki yoldan birinin yanında olacağız, başka bir yol yoktur. Öyle menfaate, kariyere, türbinlere oynamaya, paçaya yapışma yok, bir yerlerden tutarak," gemisini kurtaran kaptan" modasına uyma, akıntıya kapılıp çizgisiz -renksiz kalmaya kimse gerçek manada değer vermedi vermez de. Herkes yolunu belirlemelidir. Bizim rengimiz -yolumuz açık ve net.
Başta Amerikan emperyalizmi, müttefikleri, Siyonist İsrail devleti ve işbirlikçileri Bir taraftan IŞID ve benzeri faşist İslami ajan örgütler kuruyor, finanse ederek Suriye halklarına, Irak halklarına ve Kürdistan halklarına karşı katliam ve zulüm yaptırıyorlar. Öte yandan ezilen mazlum ulus ve halkları kışkırtarak birbirlerine karşı savaştırılıyorlar. Halkları birbirine kırdırmak için dinsel, ırksal, mezhepsel parçalara bölerek akıl almaz Bizans oyunları oynanmaktadır. Asya’da Afrika’da, özelliklede Ortadoğu’da Müslüman inançlı halkların arasına "fitne ve fesat "sokarak birbirine kırdırılmakta ve IŞID gibi ajan faşist örgütlerin devletleşme yolu açılmaktadır. On yıllardır dostluk ve dayanışmayı sürdüren Filistin ve Kürdistan halklarının dayanışmasını kırmak aralarına "nifak tohumları" ekmek planları ve projeler piyasaya sürülmektedir. İsrail Siyonist faşist devleti Ortadoğu’da yarattıkları kaos ve karmaşadan yararlanmak için, önce "kurulacak Kürdistan devletini tanıyacağını, yardım edeceğini " açıkladı. Çok zaman geçmeden Filistin devlet başkanı Abbas" Kürdistan’ın devletleşmesine, bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasına "karşı olduğunu açıklayıverdi. Oyun tüm hızıyla devam ediyordu. İŞID Rojova’ya, Irak’a ve Suriye’ye akıl almaz vahşet saldırılarını sürdürüyor. Musul ve birçok kenti ele geçirerek Halifelik ilan ediyor. Çoluk -çocuk kadın -kız, yaşlı genç demeden akıl almaz vahşet, katliam yapıyor, yapmaya da devam ediyor. Başta Amerika olmak üzere Ortadoğu’ya "demokrasi ve özgürlük getirmek isteyenler İŞID denen kanlı ajan katil örgütün vahşeti karşısında ölü sessizliğine büründüler, bürünüyorlar. Avrupa’nın sokaklarında toplanan binlerce uyuşturucu bağımlısı serseri, psikopat özenle seçilerek toplanıp önce Türkiye’ye, ardından Ortadoğu’nun diğer ülkelerine dağıtıldılar. İŞID gibi ajan örgütün sosyal tabanı bunlardan oluşmaktadır. Efendiler bu serseri sosyal tabanı kolaylıkla her yöne kanalize edebiliyor, yönlendirebiliyor.
Kürdistan halkıyla Filistin halkları kardeştir. Filistin’in bağımsızlığı için Kürdistanlı nice yiğit devrimci arkadaşımız, yoldaşımız İsrail Siyonist faşist devletine karşı direnişte canlarını severek feda ettiler. Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimcilerin Filistin halkını haklı kavgasında kanları birbirine karışarak kandaş, candaş oldular. Bu candaşlığı yoldaşlığı Amerikan emperyalizmi, emperyalist devletler, İsrail Siyonizm’i ve Türkiye gibi işbirlikçi faşist diktatörlükler bozamadı. Bugün de, yarın da bozamayacaklardır.
Sonuç olarak; Irak da Suriye’de, Rojova’da, Türkiye’de başta Amerikan emperyalizmine, emperyalizme ve onların işbirlikçi faşist devlet yönetimlerine karşı kararlı bir şekilde özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi yürütülmeden devrimci duruş gösterilemez. Amerikancı faşist dinci, İslamcı katliama ve arkalarında her yönlü destek veren kukla işbirlikçi devletlere karşı çıkmadan, mücadelemizin hedefine koymadan Filistin’i savunamayız. Aynı zamanda İsrail Siyonizm’inin Filistin’de estirdiği Amerikancı faşist teröre karşı çıkmadan Kürdistan’da, Irak’ta ve Suriye’de mazlum halkları savunamayız. Türkiye’de Faşist diktatörlüğün Türkiye halklarına ve Kürdistan’da Kürt ulusuna uyguladığı baskıya, zulme, katliama karşı çıkmadan Filistin, Rojova savunulamaz. Irak’ta, Suriye’de Amerikan emperyalizmi ve Faşist Türk devletinin desteğinde sürdürülen Arap Alevilerin toplu katline, vahşetine karşı çıkmadan ve dinsel katliamlara karşı başkaldırmadan tutarlı devrimci olunamaz. Olsa olsa "dostlar beni pazarda görsün " olur ki, bu konuda solun mazisi pek temiz değil. Şovenliğiyle oldukça ünlüdür. Aydın, yazar ve akademisyenlerin mazileri de bu yönüyle pekte temiz sayılmaz. Hala da bunların ezici çoğunluğu Kemalizm’in, şovenizmin etkisi altındadır.
Kesin kez dayatılmak istenen emperyalist projelere Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye halkları karşı çıkmalıdır. "Ya özgür vatan ya ölüm halkların şiarı olmalıdır. Aksi halde emperyalistlerin ve onların işbirlikçi faşist yönetimlerin modern köleleri olarak kalmayı, baskı ve sömürüyü kabullenmeyi kendimiz istemiş olacağız. Her şey ortada seçim sizlerin, bizlerin...
Son Haberler
Sayfalar

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.