Nasıl yaşayacağına karar verenler nasıl savaşacağına karar vermişlerdir!

Sınıf savaşımında devrimci yaşamın rolü ve yeri tartışılmaz düzeyde önemlidir. Ancak bu gerçeklik her zaman yeterince anlaşılmaz. Üzerinde yeterince düşünülmeyen, ciddiyetle durulmayan konuların başında devrimci yaşam gelir. En az dikkat ve ilginin olduğu, en az duyarlılığın gösterildiği, en az sorgulanan yerdir yaşam. Oysa en fazla hata ve zaafların, yanılgı ve yenilgilerin yaşandığı, kendisini gizleyip sakladığı yerdir yaşam. Deşifre edilip sorgulandığında bunun böyle olduğu görülüp anlaşılacaktır. Yaşamın gözden kaçan, üzerinde durulmayan ayrıntıları iyi incelenip doğru sorgulandığında, iki zıt sınıfa ait ideolojiyi, davranışı ve duruşu görmek, tam da bu yaşam denen olguda bulmak mümkündür.
Yaşam içinde hemen her an ve zamanda her olgu ve pratikte kendisini var eden örgütleyen idealizm/materyalizm, metafizik/diyalektik, proleter devrimcilik/küçük burjuva devrimcilik yanları görmek mümkündür. Hata ve zaaflar açık ve net biçimde ortaya çıkarılmadan, yanlışa-zaafa karşı mücadele edilmeden, dışımızdaki sınıf düşmanlarına karşı etkili ve sonuç alıcı mücadele edilemez. En büyük fırtınaların ve çatışmaların yaşandığı yerdir, yaşam. Yaşamın içinde gizli ve saklı olanlar görülüp anlaşıldığında, açığa çıkarılıp sorgulandığında, buna devrimci bir doğrultu kazandırıldığında sınıf savaşımında güçlü ve etkili bir rol oynanır. Devrimci yaşamdaki güç-enerji açığa çıkarılmadığında, burjuvazi içimizde yaşama ve kendisini örgütleme olanağı bulmaya devam eder. Çoğunlukla devrimci saflarda yaşanan kırılma, gerilemenin nedeni yaşamda burjuvazinin etkili olmasındandır.
İdeoloji-politika ve örgütün en somut cisimleştiği yerdir devrimci yaşam. Nasıl yaşanıldığına, nasıl bir yaşam sürdürüldüğüne, neler yapıldığına/yapılmadığına bakılarak, savunulan ideolojinin almış olduğu biçim tanımlanır. Keza yaşamda yapılana/yapılmayana bakılarak örgüt ve örgütsüzlük hali ve durumu açıklıkla görülür ve anlaşılır.
Yaşamımızda neler yapıyoruz? Devrimi özgürlüğü ne kadar istiyor, bunun için neler yapıyoruz? Kendimizi mi yoksa devrimi ve partiyi mi yaşıyoruz?
Özellikle militan-savaşçı yalnız başına kaldığında, yaşamı tek başına sürdürdüğünde, onun sınıfsal ve örgütsel gerçekliği ve niteliği açığa çıkar. Devrimcinin kendini en az gizleyip saklayacağı yerdir yalnız kaldığında sürdürdüğü yaşam. Rahatlıkla denilebilinir ki, aynı zamanda en çok kaybedilen yer yaşamdır. Gerilla-savaş alanlarında, zindanlarda görece olarak diğer faaliyet ve çalışma alanlardan daha yoğun ve daha fazla dikkat edilir. Açık söylemek gerekir aynı benzer duyarlılık ve dikkatli sorgulama her faaliyet alanında aynı düzeyde gösterilmez. Savaş-diyalektik, savaş-yaşam ilişkisi ne kadar kopmaz bağlarla bir birine bağlıysa, devrimci yaşamla demokratik halk devrimi ilişkisi bir o kadar bir birine bağlıdır.
Hemen her şeye (edebiyat-sanat-güncel ekonomik-politik-sosyal gelişmeler vb.) ilgi, duyarlılık gösterilir, bilinç geliştirilir burada yanlış bir şey aranmaz. İtiraz da edilmez. Ancak nasıl yaşanıldığında ya da nasıl yaşanılması gerektiğine dair ilgi, duyarlılık, bilinç geliştirilmemesine fazlasıyla itiraz etmek gerekir.
Nasıl yaşıyoruz? Bir devrimci gibi mi? Yoksa bir küçük burjuva gibi mi? Hangi tarzda nasıl yaşarsan, öyle savaşırsın! Yaşamda ciddi olmayan, savaşta ciddi olamaz. Yaşamda duyarlı, dikkatli, düzenli olamayan savaşta duyarlı, dikkatli ve düzenli olamaz. Yaşamda fedakar, cesur ve kararlı olmayan, savaşta kararlı ve cesur olamaz. Yaşamda çalışkan, planlı, disiplinli olamayan, savaşta çalışkan, disiplinli ve planlı olamaz.
İdeolojinin sağlamlığı kadar yaşamın devrimci olup olmaması bir o kadar önemlidir. İdeoloji yaşamda maddileşir. İdeolojinin netliği, hedef ve amaçları kadar yaşamın netliği, berraklığı, hedef ve amaçları da önemlidir. Nasıl yaşanmalı? sorusu ve buna verilecek her yanıtın temelinde felsefe-politika ve örgüt vardır. İki zıt sınıf ve ideolojiye ait olanlar vardır.
Teori-ideoloji-politikayla ilgilenilmeye çalışılır. Duyarlılık ve ilgi geliştirilir. Buna denilecek söz yok. Ancak bir o kadar ihtiyaç duyulması gereken nasıl yaşanılmalıdır. Burjuva-feodal sistemden küçük burjuva yaşamdan, onun tutarsız, kararsız dar ideolojisinden ve alışkanlıklarından köklü ve bütünlüklü kopuş sergilenemediğinde güven verici etki yaratılamaz. Örgütleme gücü olan bir yaşam sürdürülemez. Keza yaşamında sağlam devrimci duruş-istikrar sergileyemeyen demokratik halk devriminin ve devrimci örgütün görevlerini layıkıyla yerine getiremez. Halka ve yoldaşlarına güven veremez.
Burjuva-feodal düzende yaşanıldığı, çalışıldığı gibi yaşayıp çalışılarak, devrimci görevler yerine getirilemez. Yaşamında tutarlı, kararlı, kurallı olmayan fedakâr ve sorumluluk duymayan militanın halkına ve yoldaşlarına örnek olması güven vermesi beklenemez. Vereceği bir şey de olamaz. Yaşamda çalışkan fedakâr ve duyarlı olan savaşta ve kitle çalışmasında benzer pratikleri ve tutumları gösterir. Yaşamında amacına yüksek düzeyde bağlı olan savaşta düşmana sonuç alıcı etkili darbeler vurabilir kitleler içinde güven verici etkili bir örgütleme gücü yaratabilir.
Yaşamanın devrimcileşemediği yerde devrimci çalışma ve mücadele yürütülemez. Nasıl yaşarsak öyle düşünürüz. Küçük burjuva gibi yaşayan, küçük burjuva gibi düşünür. Bu düşünüşün yön verdiği devrimcilik reformizmi, revizyonizmi örgütler. Örgütsüzlüğü getirir. Kendiliğindenciliği yaratır. Devrime ilk katılım sağlayan her yoldaş özgürlüğün ve devrimin ihtiyacına, görevlerine, ilkelerine göre değil de kendine göre bir yaşamı örgütler ve sürdürür. Bu zayıf ve örgütsüz katılımı güçlü ve devrimci bir katılıma dönüştürecek olan devrimci örgütün komite ve militanlarıdır. Nasıl yaşayacağına karar verenler, nasıl savaşacağına da karar vermişler demektir! Böyle militanların olduğu örgüt başarının ve zaferin sahibi olur. Çözümü yaşamda ve ideolojide arayıp bulanlar muazzam örgütleyici güç olur.
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.