Çarşamba Nisan 16, 2025

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

Bu başlıklar, Nobel ekonomi ödülü alan Daron Acemoğlu'na (DA) da ait. DA'nın Nobel ödülü alması başta TC cumhurbaşkanı olmak üzere bütün burjuva ve küçük burjuva ulusalcı kanatları sevindirdi. Ne de olsa İstanbul doğumlu. Erdoğan, kendisinin tebrik ederken „afedersin Ermenisin“ demedi bu kez. Ödülü kendi hanesine kazandırmak istediğinden olsa gerek.

DA'nın kitaplarını okumadım. Ama, uzun yıllardır Türk burjuva basınında „dünyaca ünlü ekonomist“ olarak birinci sayfalarda konuşmalarına yer verildiği için görüşlerine aşinayım ve son olarak t24'ün düzenlediği Konferansa'da yaptığı konuşmayı dinledim. Konuşmasının özeti: Bütün kötülüklerin anası kapitalizm değil. Zaten bunu hiç ağzına almıyor. Onun kapitalizm ile bir sorunu yok. Kapitalist sistem iyi, ama bazı kötü yöneticiler var. Erdoğan, Trump, Şi Cinping, Putin, Orban, Modi vb. gibiler.. Bunlar olmasa, kapitalizmde eşitsizlikler olmayacak, doğa kurtulacak, baskılar ortadan kalkacak.

DA ve diğer iki ekonomistin ödül almasının nedeni, ekonomi ile sosyal olguları birleştirmeleriymiş. Yani, demokrasi olan ülkelerde ekonomik büyüme ve eşitlikler daha iyiyimiş.

DA'nın Marksizmden haberinin olmadığını sanmıyorum. O, marksizmin kapitalist eleştirilerini bildiği için, kapitalizmi kurtarma formülleri arıyor. Kendisinin de söylemiyle, „ekonomik çöküşü“ (kapitalizmimin çöküşü demek istediği açık) önlemek için, kendisinin saydığı formülleri hayata geçirmek gerekiyormuş. Ancak, ileri sürdüğü bütün önermeler, yeni olmadığı aşikardır. Çok eskilerden beri bütün burjuva liberal reformistler, kapitalist tekellerden „biraz insaf“ istemişler, işçi ücretlerini kısmen de olsa yükseltmelerini, toplumsal eşitsizliği fazla derinleştirmemelerini istemişlerdir.

DA, kapitalizmin aşırı üretiminde, aşırı kardan, kapitalistler arası rekabetin ve bunların geçici değil kalıcı olduğundan ve rekabetin savaşları, eşitsizliği yarattığından asla söz etmemiş, bunları anımsatacak kelimelerden kaçınmıştır. Burjuva demokrasisinin, ekonomik gelişme ile bir ilgisinin olmadığını bilmezden gelmeye çalışıyor. Çin'de burjuva demokrasisi yok, ama diktatörlük altında geliştiğini bilmesine karşın, Şili'de (11 Eylül 1973), Türkiye'de (12 Eylül 1980), Arjantin ve daha bir çok ülkede askeri faşist cuntalar vasıtasıyla, neoliberal politikaların kanlı bir şekilde uygulandığını ve o çok övdüğü G. Kore'de askeri faşist cunta eliyle toplumun nasıl bir cendere altına alındığını ve sermaye birikiminin bu kanlı yönetim altında biriktirildiğini görmezden geliyor.

Ve DA, kapitalist gelişmede geri kalmış ülke burjuvalarına, eğer biraz demokrasi uygularsanız daha fazla gelişirsiniz tavsiyesinde bulunarak, kapitalist gelişmenin ücretlerin düşük tutulmasıyla doğrudan bir ilişkisinin olduğunu özel olarak gizlemeye çalışıyor. Oysa, liberaller için en „demokrat“ sıralamasının başında yer alan (ABD, Almanya, İngiltere başta olmak üzere) ülkeler, emperyalist İsrail devletinin Filistin ve Lübnan'ı yok etmesi için başta, her türlü silah olmak üzere, çok yönlü olarak destekliyorlar. Burjuva demokrasilerinin „en ileri“ halleri GAZZE'dir! Açıktan soykırımdır! Bunu yaptıran, bir kaç kişinin „kötü niyeti“ değil, kapitalist-emperyalist sistemin kendisidir. DA gibi burjuva liberal „bilim“ insanlarının bunu bilmemesi olası değildir.

Örneğin, Nobel ekonomi ödüllü DA, kapitalist ekonomik krizlerin neden sık sık gündeme geldiğini açıklamaya yanaşmıyor. 2008 büyük ekonomik krizden söz ediyor, ancak, bunu ortaya çıkaran ekonomik nedenleri açıklamaktan kaçınıyor. Kapitalizmin kaçınılmaz krizlerinin en temel nedeninin; aşırı kar için aşırı meta üretimin olduğundan söz etmiyor.

Neoliberal ekonomi politikaları kısmen eleştiriyor. Örneğin, uluslararası yatırımın artmasını, ulusal ekonomileri zayıflattığından söz ediyor. Oysa, tekellerin esas eğiliminin uluslarası yatırım olduğunu, bu olmadan sermayelerinin esas olarak artıramayacağını göremiyor. Ya da öğretim üyesi olduğu Üniversitenin (MTI) en çok uluslararası tekellere ve askeri alanlar için araştırma yaptığını unutuyor.

Gelinen aşamada serbest rekabetçi döneme geçilemeyeceğini göremiyor. Ayrıca, kapitalizmin genel karakteri ulusal değil, uluslararsı oluşudur. Kriz dönemlerinden kısmen „gümrük duvarları“ daha fazla olsada, emperyalist sistem geriye dönemez ve ulusal çitler arasına sıkışmış bir kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar. DA, kapitalizmin en temel eğlimlerini iradeyle önelenebileceğini vaaz ediyor.

Bir başka liberal ekonomist şevket Pamuk, DA ve arkadaşlarını şöyle övüyor:

„Daron Acemoğlu ve arkadaşları katkılarıyla, ‘bileklerinin hakkıyla’ ekonomi araştırmalarının 30-40 yıl önce neredeyse sadece ekonomiden ibaret olan ilgi alanını siyaset, kültür, güç ilişkileri, coğrafyayı da içerecek şekilde genişlettiler. Kurumları, oyunun kurallarının sürekli ve kalıcı olmasının önemini gündeme getirdiler.“1

Bizim liberallerimiz de, uluslararsı liberallerden farklı düşünmüyorlar. Bu sınıfsal bir düşünüş tarzıdır. Başka türlüsü de beklenemez. TC liberalleri, TC'nin yüzyıllık tarihini materyalist bir anlayışla inceleseler kısmen gerçeği yakalayacaklar, ancak, onlar için „bilimsel gerçeklik“ kapitalizmin yaşatılması ve anti-komünist saflarda yer almak olunca, „bilimsel“ araştırmaları, temelden nemli duvara sıva yapmanın ötesine geçmiyor.

Burjuva kurumların varlığı, burjuva devletin ayakta kalması, toplumu, kapitalist sistemin yaşaması için „iyi idare“ edilmesi, kapitalist sisteme rıza göstermelerinin ve sömürü sisteminin devamı için zorunlu olduğunu bilmelerindendir.

Marx, bunu yaklaşık 175 yıl önce yazmıştı, üst yapıyı ( kültür, siyaset, güç ilişkileri vb.) esas olarak alt yapı, yani ekonomik yapı beliriler.

“Ödenmemiş artı-emeğin –der Marx- doğrudan üreticilerden çekilip alınmasının özel iktisadi biçimi, doğrudan üretimin kendisinden doğan ve kendisi de belirleyici bir öğe olarak onu etkileyen, yönetenler ile yönetilenlerin ilişkisini belirler. … Tüm toplumsal yapının ve onunla birlikte egemenlik ve bağımlılık ilişkisinin siyasal biçiminin, en içteki sırrını, gizli temelini açığa vuran şey, her zaman, üretim koşullarına sahip olanlar ile doğrudan üreticiler arasındaki ilişkidir.”2

DA ve neobel ödülü alan arkadaşları, kapitalizmin ücretlik kölelik sistemi olduğu gerçeği, ve sistemin bütün ekonomik ve siyasal yapısını emek-sermaye arasındaki çelişmenin belirlediği gerçeğini gizliyorlar. Eşitsizliklerin temelinde ücretli köllelik sistemi olduğunu, kapitalizm varolldukça, insanın da doğanın da yıpranacağını, kapitalist tekeller arasındaki çelişmenin iradi olarak sonlandırılamayacağını ve bunun savaşlara yol açıtığını, deyim yerindeyse üzerini küllemeye çalışıyorlar.

DA, üretimin arttığından, buna karşın nüfusun yaşlandığından ve azalmasından söz ediyor. Ama bunu, refahın düşmesine bağlıyor.

Kapitalizmin işgücünün artık üretemez bir duruma geldiğini 2018 yılında yazmıştım. “Dijitalleşme” adlı kitabım da bu konu geniş olarak ele alınıyor. Aşırı sermaye için aşırı üretimin kapitalist sistemin kaçınılmaz bir eğilimi olduğu ve bundan hareketle doğanın ekolojik dengesinin bozulması, işçinin aşırı yıpranması ve aşağılanmasının en üst boyuta varması, gelinene aşamda, kapitalist sistemi, geriye dönülmez bir çöküşün eşiğine getirmiştir.

“Yeşil teknoloji” ile, doğanın aşırı tüketimi ve katledilmesi olası değildir. Nedeni kapitalist aşırı üretimdir. Kapitalis sistemm yaşadıkça, doğanın geriye dönüşümsüz bozulması her geçen gün artacaktır. Ayrıca şunu da söylemek gerekiyor, gelinen aşamda doğanın ekolojik dengesinin bozulması canlı varlığını açıktan tehdit etmektedir. Kapitalizm bunu daha da derinleştirmektedir. Artık bu gerçeği burjuva “bilim” insanları da kabul ediyor.

“Kapitalist üretim, aslında meta üretimi değil, artı-değer üretimidir. İşçi kendisi için değil, sermaye için üretir. Bu nedenle, artık sadece üretmesi yetmez, artı-değer üretmesi de zorunludur.”3 (Marx)

Kapitalist sistemde “demokrasi”nin geliştirilmesinden söz eden DA, Marx'ın kapitalist sistem için bu söylediği gerçeği görmek istemiyor. Kapitalist sistemin işçiden çalınan artı-değer üzerine kurulu olduğu gerçeğini kabule asla yanaşmıyor. Sahip olduğu bilim “ahlakı” buna izin vermiyor.

DA, “ekonomik büyümeden” söz ediyor, anacak, sermayenin büyümesinin ters orantılı olarak yoksulluğu genişlettiği ve derinleştirdiğinden söz edemiyor. Dünyanın en zengin 26 kişisinin4 sahip olduğu gelirinin dünyanın nüfusunun yarısının gelirine nasıl eşit olabildiğini es geçiyor. Böyle bir gerçekliği; doğanın katledilmesine, savaşların sürdürülmesine, aşırı silahlanmaya ve aşırı yoksullaşmaya karşın yaratan sistemin kapitalist sistem olduğunu gizlemek, olsa olsa “bilim” olarak önümüze sürülen burjuva aşağılanmanın en alçaklık halidir.

DA ve sınıfsal aynı düşünce tarzına sahip bütün liberallerin eşitlik anlayışı, yoksulların çoğalarak daha da yoksullaşması, zenginlerin ise daha da zenginleşmesi ve bunları yaratan ekonomik sistem olan kapitalist sistemin, yani ücretli kölelik siteminin sürdürülmesi... Bu yıl ki nobel ekonomi odülü bu formülün reformize edilerek açıklanmasına verilmiştir. 16.10.2024

***

1Aktaran: https://t24.com.tr/yazarlar/ali-alpar/daron-acemoglu-ne-yapti,46792 16 Ekim 2024

2 K. Marx, Kapital C.III, sf. 695, Sol Yayınları, İkinci Baskı

3Marx, Kapital, C.1, sf. 538, Sol yayınları, Birinci Baskı

4https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46945215

 

2122

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar