RE NEDEN HOVİTİYA IŞİD !
RE NEDEN HOVİTİYA IŞİD ! ԲԱՐԲԱՐՈՍՆԵՐԻՆ ՃԱՆԱՊԱՐՀ ՉԿԱ !BARBARLARA GEÇİT YOK !
Bazen bir fotoğraf,bir karikatür,bir atasözü toplumsal olayların yorumlanmasında sayfalar dolusu kitap okumaktan,araştırma ve inceleme yapmaktan,yazmaktan,kısa ve öz olarak olay-ların sebep ve sonuç ilişkilerinin anlaşılmasına yardımcı olur.Üzerinde yaşadığımız coğrafyada hiçeksik olmayan savaşlar,sürgün,jenosid,katliamlar,toplu göç olaylarını artık günlük haber kanallarında canlı olarak izlemekteyiz.Yeni bir yüzyılın başlangıcında sınırların ve pazarların yeniden paylaşılması için,çıkarılan bölgesel savaşlarda kukla ve taşeron islami örgütler emperyalist efendilerinin bölgesel çıkarlarına hizmet ve uşaklık etmektedirler.Gerici,yobaz bölge devletlerinin de desteği ile mazlum halklar, insanlık dışı uygulamalarıile karşı karşıya kalmaktadır.İşte İŞİD bu örgütlerden en son ortaya sürülenidir.
2008 yılında Amerika'da Başkanlık seçimlerinde Barack Obama ile yarışan Cumhuri yetçi kanadın lideri,aynı zamanda senatör olan John Mc Caın seçimleri kazanamadı.Herkes bu kişiyi Amerika'da Devlet adına gizli faaliyetler yürüten birisi olarak tanır ve bilir.ABD'de ailece deniz kuvvetlerinde görev yapmış olan John Mc Caın,1967 yılında deniz kuvvetlerinde amirallik rütbesini aldıktan sonra,deniz kuvvetlerine ait uçaklar ile pilotluk yaparak Amerika'ya hizmet etmiştir.Vietnam halkına karşı savaşan ve bir bombalama sırasında uçağı düşürülen J.Mc Caın Vietnam'lılara esir düştü.Ve 5,5 yıl Vietnam hapishanelerinde tutuklu kaldı.
Amerika'ya döndükten sonra Devlet çarkının yüksek düzeyde görev merkezlerinde yer alan,Demokratlara veya başka partilere karşı dururken esas olarak Amerika'nın çıkarlarını gözönünde bulundurdu.Hükümet dışı bir organizasyonun da liderliğini yaparak,derin devlette görev aldı.Ronald Reagen zamanında kurulan dünya gizli servisleri ile ilişkiler kuran,CIA'nın gizli faaliyetlerinde bulunan bir teşkilatlanmada yer alarak ABD'ye hizmetlerine devam etti.
2013 yılında Siyonist bir organizasyon Suriye Acil Görev Gücü aracılığı ile,ÖSO (Öz gür Suriye Ordusu) yetkilileri ile görüşmek üzere Suriye'ye gitti.Türkiye üzerinden Suriye'ye geçen,J.Mc Caın ''silahlı muhalefet güçleri'' ile ilişki kurmak niyetindeydi.Kamuoyu Washıngton'a dönüşünde ancak ziyaretinden haberdar olabildi.Suriye ziyaretinin esas amacı,ÖSO başkanı ile görüşme yapmaktı.Yapılan toplantılar,görüşmeler sonucunda J.Mc Caın,ÖSO'nu ''ılımlı insanlar'' olduğunu açıkladı.Liderliğini yapan kişi ise İbrahim El Bedri'dir.
İbrahim El Bedri,diğer adı Abu Dua daha önce ABD tarafından aranan en tehlikeli 5 teröristten biridir.Yakalayana veya yerini bildirene10 milyon dolar ödül konulmuştu.Böyle tehlikeli ve aranan bir kişi ile görüşme bittikten sonra Amerika'ya dönüşünde yetkililere hiç bir şekilde bilgi paylaşımında bulunmadı.İbrahim El Bedri,senatör J.Mc Caın ile görüşmeden bir ay önce Ebubekir El Bağdadi adıyla ''her zaman ılımlı'' ÖSO,Genel Başkanı sıfatını da taşıyarak,İŞİD (Irak Şam İslam Devleti) örgütünü kurmuştur.
Dünyanın her tarafında aranan,kaçak,firar eden her türlü sorunlu insanlar cihat gerçekleştirmek için,Suriye'de B.Esad rejiminin yıkılması için akın akın Suriye'ye yığıldılar.Çin'den,Uzak Doğu'ya,eski Türk Cumhuriyetlerinden Kafkas'lara,Afganistan'dan,Türkiye'den binlere varan cihatçılar İŞİD'e katılarak,katiller ordusunu oluşturdular.Amaç islam düşüncelerini dünyaya yaymak, şimdiye kadar hiç görülmeyen halifelik ilan etmektir.Bunu kabul etmeyenleri,kendinden olmayanları,müslüman da dahil korku salarak,kafa kol keserek,toplu kitlesel imha yöntemleri ile insanları öldürüp bölgeleri ele geçirmek niyetindeydiler.
ABD Kongresi Ocak 2014'de,gizli bir oturumda,İŞİD,El Nusra örgütlerinin finansmanını 2014 yılına kadar onayladı.Bu karar basında ve kamuoyununa duyurulmamasına rağmen,İngiliz Reuter Haber Ajansı ''alınan kararı cihatçıların silahlandırılması ve eğitimi konusunda olma olasılığı çok yüksektir'' diye kamuoyuna duyurdu.ABD yönetimi,örgütün finansmanı için Suudi Arabistan yönetimini görevlendirince,Suudi yetkililer bu görevi yerine getirmekten gurur duydular.İŞİD örgütü yeni bir olgu olarak,önceki gibi Afganistan'da Rus'lara karşı oluşturulan örgütlenmelerden,Kafkaslarda Çeçenler gibi guruplar örgütlenmesinden vaz geçilerek,paralı olup,başlı başına ordu örgütlenmesidir.Yeni bir durum olarak,çetelerle girdiği bölgelerde,şehirlerde bütün insanları öldürüp,katliamlar ile soykırım yapmak olmaktadır.İnsanları yaşadıkları topraklar üzerinden kitleler halinde göç ettirip,bölgeyi insansız bırakıp ele geçirmektir.
İbrahim El Bedri,Abu Dua,Ebubekir El Bağda'di kimlikleri ile İŞİD örgütünün lideri olan El Bağdadi hakkında yine Rusya'ya iltica talebinde bulunan CIA ve ABD ulusal Güvenlik Dairesi , eski çalışanı Edward Snowden olmuştur.Ebubekir El Bağdadi'nin bir yıl boyunca Mossad tarfından yoğun askeri eğitim,din dersleri ve konuşma becerisi kursları aldığını kamuoyuna açıklayarak örgütü deşifre etti.
İŞİD, ORTADOĞU VE KAN GÖLÜ
ABD Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek için bu coğrafyada her türlü etnik ve dine mensup halkları savaşa sokarak,bölgelerin boşaltılması,yeniden sınırların çizilmesi gibi planları hayata geçirmek niyetindedir.Kendisine engel teşkil eden iktidarları devirme planı,her türlü kanun dışı,acımasız yol ve yöntemi kullanmaktan çekinmemektedir.
Arap Baharı ile devrilen onyılların diktatörlüklerinden sonra Suriye'de iktidarın devrilmesi planın ilk ayağı oluşturmaktadır.Bunun için Suriye'detüm muhalif güçleri,ÖSO etrafında örgütleyen,tüm lojistik, askeri ihtiyaçları Türkiye tarafından karşılanan,maddi desteğini gerici Suudi Arabistan,Katar gibi devletlerden sağlayan bu örgütler siyasi desteğini ABD'den almaktadır.ÖSO kendi içinde bölünmelerden sonra daha radikal,hilafet rejimi amacıyla oluşturulan IŞİD örgütüne döndü.
Dünyanın değişik ülkelerinden akın akın Türkiye'ye gelen,otellerde,MİT aracılığı ile ağırlanan,kamplarda eğitildikten sonra,Suriye'ye göderilen cihatçılar,Suriye'de,Irak'ta her türlü dinden inançtan insanlara görülmemiş şiddet ile katliamlara devam etmektedir.
Baas rejimine karşı üç yıl süren savaştan sonra,harabeye dönen ülkede Esad Şam ve çevresinde sıkışmış tüm ülkede kontrolü kaybetmiştir.Bir Ulus olarak Kürt'ler,ÖSO'nun devamı olan IŞİD'in eline geçmesinden sonra,Şam'la bağlantıları tamamen koptu.Bu durumda Kürtler kendini savunma durumunda kalmışlar ve Özerklik ilan ettiler.19 Temmuz 2012 Kürt'ler açısından tarihi bir gündür.Rojava Devrimi'nin başlangıcı olarak anılacaktır.Cizire ile Afrin kantonları arasında kalan Kobane bölgesi nufüs olarak,diğer kantonlardan daha azdır.Diğer kantonlarla arası uzaktır.Bu durum bir dezavantaj oluşturmuştur.Kendi kendilerini idare edip,kendi kimliklerine kavuşan Kürt halkı,PYD (Demokratik Birlik Partisi) etrafında örgütlendiler.YPG (Halk Savunma Birlikleri) ile YPJ (Kadın Savunma Birliği)'ni oluşturdular.
Kürt Özerk yönetiminin en iyi denendiği Afrin,Cizire ve Kobani kantonları örnek oluş turabileceği anlamında en önemli bölgelerdendir.Kürt'lerin dışında yaşayan halklar olması itibariyle Arap'lar,Türkmen'ler,Süryani'ler..de dahil olmak üzere merkezi yönetimlerde,yerel idare meclislerinde temsil edilme hakkına sahiptirler.En önemlisi kadın devrimidir.Muhakkak meclislerde kadınların da seçilmesi ve yönetici durumlarda bulunması feodal,aşiret yapısının güçlü olduğu Rojava'da çığır olmuştur.Oluşturulan bu sistem,Ortadoğu'da var olan yüzyıllık devlet geleneklerini ters yüz eden,gerici devletlerin yönetim tarzında olmayan,kadına hiç bir hak tanımadan köle gibi yaşam tarzını,Rojava yeni bir model oluşturarak,kadına söz hakkı tanıyarak öz güveni sağlamış ileri giderek YPJ Kadın Birlikleri örgütleyebilmiştir.
Ortadoğu'da bir ilk olması itibariyle oluşturulmak istenen sistem başta Türkiye ve Güney Kürdistan'da hoş karşılanmamıştır.İzlenmekte olan bu politika bazılarını rahatsız etmeye başlamıştır.Oluşturulan kirli ittifak Rojava Devrimini boğma,teslim alma niyetinde olmuştur.Bunun için ambargolar hiç eksik olmadı.PYD öncülüğünde oluşturulan özerk yönetimlere karşı çıkan KDP Başkanı Mesut Barzani ''Bu tek taraflı bir harekettir,hiç bir tek taraflı harekatı desteklemeyeceğiz'',PYD'yi,Esat'ın müttefiki olmakla suçlayan M.Barzani geçici yönetimlerin kurulmasına karşı çıktı.''Ortada Rojava Devrimi diye bir şey yoktur,PYD eğer bu duruma gelmişse Esat sayesinde olmuştur'' açıklamaları tamamen devrime karşı olduğunu göstermiştir.
Türkiye de aynı yönde açıklamalarda bulunarak rahatsızlığını dile getirmiştir.''Kesinlikle PKK Örgütü ile ilişkilerin kesilmesi'',demokratik ulus devlet için oluşturulan ''özerk yönetimlerin kaldırılması'',Esad'ın devrilmesi görevini üstlenerek gerici ''ÖSO,İŞİD gibi gerici barbar ögütlerle işbirliğine gidilmesi'',KDP ile ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye'nin öncelikli arzu ve talepleridir.Cenevre Konferansı'na bütün muhalif gurupların katılmasına rağmen Türkiye'nin engellemeleri ile PYD toplantıya katılamadı.
Rojava ,Türkiye ile Güney Kürdistan'ın altında ekonomik ambargo ile karşı karşıya kalmış,kitlesel göç dalgası ile binlerce insan Güney Kürdistan'a iltica talebinde bulunmuştur.Bu bölgenin tam da istedikleri gibi insansızlaştırılması anlamına gelmektedir.Topraklarını terk edenlerin bir daha geri dönmesine de müsade etmeyen Barzani yönetimi Ne Esad,ne de muhalif gerici islam örgütleri ile hareket etmeyen,kimsenin askeri olmayan PYD'lileri hedef tahtasına koydular.
R. T. ERDOĞAN'IN ASKERLERİ , İŞİD ;
İŞİD örgütüne kapılarını açarak askeri,lojistik,tıbbi yardım,eğitim de olmak üzere her türlü desteği esirgemeyen Türk Devleti,Kürt'lerin imha ve yokedilmesi için,kendisinin direkt savaşa girmeden İŞİD ile Kürt Özgürlük hareketi'ni savaşa sokarak etkisizleştirmek,zayıf düşürmek geri planda seyredip sinsi planı ile gelmektedir.İlkin sınır kapısından cihatçılara yol vererek Kessab'ı işgal eden,Ermeni'leri yüzyıllardır yaşadıkları bölgeye saldırıp göç etmesine sebep oldular.Lazkiye'de Alevi'lere,kendinden olmayan Türkmen'lere,Arap'lara,Süryani'lere ve onların kutsal değerlerini yerle bir ettiler.Rahipleri öldürdüler.Bölge bir plan çerçevesinde insanlardan arındırılarak,nereye,nasıl,ne olacağı belli olmayan ölüm yolculuğuna,kitlesel göç dalgalarına tabi tuttular.
1915 ErmeniSoykırımı'nda yaşanan trajedi bugün İŞİD Örgütü,arkasında yine Türk Devleti eli ile yaşanmaktadır.Ortadoğu halklarının Asuri'ler,Ezidi'ler,Kürt'ler,Ermeni'ler,Arap'lar,Türkmen'ler de dahil olmak üzere İŞİD katliamları ile yüz yüze kalmış,tüm dünya bir film seyredercesine görmemezlikten,duymamazlıktan gelmektedir.İŞİD çetelerinin Şen gal'e girerek masum,hiç bir günahı olmayan insanlara karşı yaşlı,kadın veya çocuk demeden öldürmeleri,çoğu kadın ile çocukları kaçırarak pazarlarda satmaları,kendilerine eş olarak zorla alıkoymaları,kafa kol kesmeleri,kasıtlı olarak bir topluluğu yok etmeleri,yakaladıkları suçsuz insanları öldürmeleri,açlık ve susuzluğa terk ederek ölüme sebep vermeleri bunun adı SOYKIRIM'dır.
Gerici,yobaz,aşiret yönetimlerinin aksine ,Ortadoğu'nun mazlum halkları yardımlarına koşan,onları koruyan,onlar için ölen Kürt Özgürlük Hareketi oldu.Geçmişte aynı şekilde Teşkilat ı Mahsus çetelerinin Ermeni Soykırımında uyguladıkları bütün vahşi yöntemleri Ezidi'lere karşı,savunmasız halka uyguladılar.Kürt Özgürlük Hareketi koridor açarak DAİŞ çetelerinden korumasını bildi.Yine bir plan çerçevesinde silahsızlandırılan,karşı konulmayan DAİŞ çetelerine karşı,Kürt Özgürlük Harekatı daha fazla insanları ölümden kurtardı.''Terörist ''olarak gördükleri Kürt Özgürlük Harekatı,Ortadoğu ve tüm dünya halkları gözünde sıcak,sevgi ve sempati ile karşılanırken,TC ise barbarları koruyan ve besleyen,tüm tepkileri üzerinde toplayan devlet olarak tanındı.Halkların güvenini kazanan PKK,kaybeden ise TC olmuştur.
NO PASARAN ;
Bugün Kobani'de DAİŞ çetelerinin saldırıları karşısında gerek BM'lerin,gerek uluslararası toplumun sessizliğinin elbetteki bir anlamı olmalıdır.Bu sessizlik aynı İspanya iç savaşında yaşanan duruma benzemektedir.Emperyalizm ve yerli burjuvazi,Kobani'de oluşturulan Demokratik Özerk Yönetimlerin lağvedilmesinden yanadır.
1936-39 arası İspanyol faşist güçlerine yardımcı olan Nazi'ler,ülkenin en büyük toprak ağası olan Katolik kilisesinin,topraklarının kollektifleştirilmesi ve halka dağıtılmasına karşı çıkan, İspanyol faşist düzeni koruyucularına karşı savaşan Cumhuriyetçi'ler arasında yaşanan iç savaşta ,seçimlerle iş başına gelen Cumhuriyetçi'lere,Faşist Franco ve işbirlikçileri engel olmuşlardır.Fransa,İngiltere,ABD'nin karışmama kararı alarak,hiç bir ülke yar dımcı olmadan seyirci kalmışlardır.Falanjist'leri oluşturan Faşist Cephe,ordu,kilise,büyük toprak ağaları Halk Cephesi ise Komünist'ler,devrimciler,askeri malzeme ve kurmaylarını göndererek destek sunan SSCB,en önemlisi dünya çapında oluşan Anti-faşist mücadelye Enternasyonal Tugaylar oluşturarak 35 bin civarında insan yurt dışından savaşmaya katılarak oluşturdular.Savaşın sloganı ise NO PASARAN olarak tarihe geçmiştir.Faşistlere Geçit Yok anlamı taşımaktadır.
Franco ''İspanya'da ya katolik olunur,ya da hiç bir şey'' sözlerine karşılık iç savaşın efsanevi kadın direnişçisi Dolares Ibarurri ''Biz sürünerek yaşamaktansa,başımız dik ölmeyi yeğleriz'' diyordu.Buna göre hareket eden İspanyol kadınları,savaşta direnişin en önemli güçleri,direnişin sembolleri haline geldi.Dünyanın değisik ülkelerinden gelen komünistler Enternasyonal Marşı eşliğinde Madrid şehrinin savunmasında,kendilerinden kat kat güçlü faşistlere karşı savaştılar ve şehit düştüler.Kadınlar Barcelona,Madrid,Guernica savunmalarında gösterdikleri kararlılıkla bütün dünyayı şaşkına çevirdiler.Savaşa katılamayan kadınlar ise''korkak karısı olmaktansa,kahraman dulu olmak daha iyidir'' diyerek kocalarını,Faşizme karşı savaşmaya gönderdiler.
II.Dünya savaşından sonra da hiç bir zaman hesap sorulmayan Franco rejimi ve Franco,1975 yılına kadar,36 yıl İspanya'yı yönetti.Dünyanın özgür uluslarınca oluşturulduğu söylenen BM,Franco'yu yargılama,kınama yaptırım gibi hiçbir karar almamasına rağmen 1955 yılında BM üyeliğine kabul etmiştir.
ARİN MİRXAN ;
Kobane Direnişi bir ayı aşmış olmasına rağmen halen ayakta duruyor.Kobane halkı askeri olarak kendisinden kat kat güçlü,ağır silahlar ile donatılmış DAİŞ çetelerine karşı vatanlarını,tüm dünyaya örnek olacak şekilde savunuyorlar.RTErdoğan'ın 3 yıl önce söylediği ''esad'ın 3 ayı kaldı,cuma namazını Şam'a gidip kılacağız''demesiyle,İŞİD'çilerin ''Kurban bayramı namazını Kobani'de kılacağız'' söylemi arasında hiç bir fark yoktur.Yağmacı,talan,öldüren islami bakış açısının dışa vurumudur.Yaşanan Kobani Direnişi kahramanlıklarla dolu mücadele sürecine girerken,aynı zamanda Kürt'leri arkadan hançerleyen Türk devletinin politikalarını da tarihe not düşecek şekilde bir kenara not etme zamanıdır.''Kobane ha düştü düşecek'',''hadi gidin İŞİDE karşı savaşın da görelim''diyen başta RTErdoğana ve tüm aynı kafada olan herkese,PYD o anı zevkle yaşamasına müsade etmemiştir.
Suriye,Irak devletlerinin karşısında hiç bir varlık gösteremediği,Musul'u iki saatte ele geçiren,Mahmur'u,Şengal'i işgal eden,Bağdat ile Erbil'den dönen İŞİD çeteleri Kobani'de yenilgiyle tanıştılar.İŞİD'in yenilmezlik ünvanı bitti.YPG bunu başardı.YPJ Kadın Örgütü ile direnişin,savaşın kazanılmasında,DAİŞ çetelerinin kovulmasında önemli rol oynadı.Saldırıların en yoğun olduğu dönemde,şehire kadar ilerleyen çetelere karşı,çarpışmaların göğüs göğüse yaşandığı Kobani'nin stratejik önemdeki Miştenur tepesindeki DAİŞ mevzisinde,intihar eylemi gerçekleştiren Kadın Savunma Birlikleri takım komutanı Arin Mirkan intihar eylemi gerçekleştirerek onlarca çete üyesini saf dışı bıraktı.Mermileri bitince DAİŞ çetelerinin eline düşmektense ölümü seçen Arin Mirkan'ın bu eylemi bir çok çete elemanını öldürerek bozguna uğratmıştır.Yürütülen mücadelede Kürt kadınının Direniş sembolü olmuştur.
DAİŞ çetelerinin kadın savaşçılardan,darbe alması hele hele öldürülmesi ümmet inancına göre ''cennete'' gidemeyeceği anlamı taşımaktadır.Kadın savaşçılardan aldıkları yenilgi onların psikolojilerini bozmuş daha saldırgan ve gaddar olmuşlardır.
İspanya'da oluşurulan Enternasyonal Tugaylar gibi dünyanın değişik yerlerinden savaşmak için Kobani'ye gelen devrimci savaşçıların enternasyonal ruh ile DAİŞ çetelerine karşı vurdukları darbeler Kürt kardeşlerine savaşta üstün moral kaynağı oldu.Nasıl ki Ernesto Che Guevera Arjantinli olup Küba devrimi için,Andrea Wolf Alman olup Kürt Özgürlük mücadelesi için,Barbara Anna Kistler İsviçreli olup Dersim'de devrim mücadelesi için,Monte Melkonyan Amerikalı olup Ermenistan mücadelesinde şehit düştüler ise Kobani Devrim mücadelesinde Serkan Tosun'lar,Suphi Nejat Ağırnaslı'lar,HakanÇelik'ler,Selahaddin Adın'lar...halkımızın en değerli evlatları şehit düşmüşlerdir.Enternasyonal devrimci ruh ile sınır tanımayan haksızlığa karşı her zaman mazlum halkların yanında olmuşlardır.
Kan gölüne dönen Ortadoğu'da etnik ve dini katliam serilerine devam eden İŞİD örgütünün arkasındaki güç Türk devleti Cumhurbaşkanı olan RT Erdoğan'dır.İnsanlığa karşı suçlar işleyen,bu örgütü çekinmeden savunan,politikalarıyla destek olan RT Erdoğan'a dünyanın değişik ülkelerinden tepki çığ gibi büyümektedir.İŞİD katiller ordusu tutuklularıni cezaevinden salıveren RTErdoğan,uluslararası hukuk kurallarını da hiçe saymıştır.Türkiye'nin izlediği sorunlarla dolu dış politikası BM oturumuna da yansımış kendini göstermiştir. Boş salon ile ''orada çalışan personele'' hitap etmek zorunda kalan RTErdoğan'ı yandaş medya Türk basınında ve televizyonlarında fotomontaj yaparak durumu kurtarmaya çalışmışlar dır.Ama nafile.Yine BM Güvenlik Konseyi üyeliği için yapılan oylamada yaşanan hezimet Türkiye'ye ders olmalıdır.Yeni Zelanda,Angola,Venezuella gibi ülkeler üye olurken,çok geriler de 60 oy alabilen Türkiye,RTErdoğan'ın her daim sarf ettiği ''yeni Türkiye''nin,ne kadar içi boş,sahte,anti demokratik,insan hakları ihlaleri ülkesi olduğunu bize göstermiştir.
Son söz ;
Eğer Kobane düşerse ki düşmeyecektir,altında kalan RTErdoğan ile Ankara olur.
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
ԿԵՑՑԵ ԺՈՂՈՎՈԻՐԴՆԵՐԻ ԵՂԲԱՅՐՈԻԹՅՈԻՆԸ !
Agop Ekmekçiyan Ekim 2014
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.
Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.
Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.
Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.
Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.
Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:
Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)
Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.