Seçimlerde taleplerimizle boykotu büyüt
Yeni bir seçim sürecine daha girildi. Seçim süreçleri, dönemsel özellikleri itibariyle taktik olarak önemlidir. Kimi zaman, sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı tablo, güç dengeleri, seçim süreçlerinin bir taktik olarak ele alınıp değerlendirilmesine elverişli olur. Böylesi dönemlerde, seçimlere dâhil olunarak politik yaklaşımız ortaya konulur. Bazen ise, seçimlere dâhil olmak sınıf mücadelesinin andaki gelişimine hizmet etmeyen bir süreç olarak ortaya çıkar. Böylesi durumlarda, boykot, politik bir tavır alış olarak gündeme gelir.
Gelinen aşamada, cumhurbaşkanlığı seçimleri, sistemin meşruiyetini ideolojik ve politik anlamda sağlamada, sistem dışına çıkma eğiliminde halk hareketlerini sistem içine kanalize etmede ve mevcut sömürücü sistemin hedefindeki emekçi yığınların bilincini, sistemin temel organları varlığını sürdürmüşken sistemin demokratikleşebileceği fikriyle bulandırmada, bir araç olarak kullanılmaktadır. Elbette bizim açımızdan aslolan işçi sınıfının fiili meşru mücadelesinin geliştirilmesi temelinde, sistemle bir hesaplaşma içine girmek olacaktır.
Bu süreçlerde, sistemin teşhirini yaparak, emekçi yığınlara, işçi sınıfına yönelen bu ideolojik saldırıya karşı barikat kurmak ve mücadeleyi bu temelde yükselterek örgütlenme çağrısı yapmak doğru olandır.
Bugün tamda böylesi bir süreçten geçmekteyiz. Seçim süreçlerinin öneminin ve kitlelerin özellikle de Gezi isyanının ardından politikleşen gerçekliğinin farkında olan siyasi iktidar, bu amaçla seçimlere katılım çağrısı yapmaktadır. Zira, sistem, yaşadığı açmaz ve tıkanıkları aşmada seçimleri bir kaldıraç olarak kullanmak istemektedir. Gelişen bu atmosferi dikkate almak, buna uygun politikalar, taktikler üretmek ve bunlar üzerinde önemle durmak görevlerimiz olmalıdır. Seçimle işbaşına gelecek bir cumhurbaşkanının işçi sınıfı ve emekçi yığınlara özgürlük ve refah getireceği iddia edilirken aynı günlerde meclisten geçen torba yasa ile sınıfın ve emekçilerin kazanılmış haklarının budanması adına yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Böylesi gelişmeler, çelişkiler, hakim sınıfların gerçek yüzünü anlatan böylesi adımlar, boykot tavrımız açısından ajitasyon ve propaganda faaliyetimizin yükseleceği zemini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, işçi sınıfı ve emekçi yığınların yaşamında gerçekte ne değiştireceği, düzen partilerinin meydanlardan iddia ettikleri iyileştirmelerin gerçek niteliği üzerinde durmalıyız.
Bu parantezde özellikle de toplumsal kutuplaşmanın geldiği aşama itibariyle AKP karşıtlığının tavır almada esas olmaması gerektiğini dile getirmeliyiz. Bunun yerine seçimlerde, işçilerin emekçilerin en temel taleplerini yerine getireceklerine dair iddialı yol haritaları, yeni Türkiye vizyonları bize yeterince argüman sunacaktır. Eğer etkili bir şekilde bahsini ettiğimiz faaliyeti yürütebilir, ajitasyon ve propaganda faaliyetini örgütlenmeyle birleştirebilirsek, yakına ama ileriye doğru adımlar atmamız mümkün olabilecektir.
Düzen partileri, kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılara yenilerini eklemek için seçim süreçlerinde kapsamlı saldırılara paralel küçük kırıntıları öne çıkararak ve yeniymiş gibi lanse edip göz boyamaya çalışarak, sınıfın mücadele şevkini kırmak istemektedir.
Buradaki oyuna çomak sokmak, gerçekleri açığa çıkarmak ve en temel haklarımızın ve taleplerimizin ortaya konulması bu süreçte görevimiz olacaktır. Sistemin açmazından yüklenmek çelişkilerin derinleşmesini sağlayacaktır. Daha dün Soma’da 301 rakamına hapsedilerek ölümü bile yok sayılan 500’ü aşkın işçinin ölümüne neden olan çalışma koşullarının düzeltilmesine dair en ufak bir adım bile atılmış değildir. Coğrafyamızda her gün iş kazalarında 3–5 kişi ölmektedir. Sendikal haklar önünde bulunan engeller her gün artarak sürmektedir.
Örgütlenmenin önündeki engellerin sürdürülmesi, yeni dönemdeki saldırılara işaret etmektedir. Diğer yandan kamu çalışanlarının güvencesi ortadan kaldırılmak isteniyor.
İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınların yaşam koşullarının düzeltilmesi adına sergilenen pratik, devletin temel yaklaşımını ortaya sermektedir. Bugüne kadar mevcut hakları tırpanlayan, sistem partilerinin bu seçimlerde de işçilere, emekçilere verecekleri hiçbir şey olmayacaktır. Bu nedenle bu seçimlerde her oy sistemin aklanması ve buradan hareketle ideolojik ve politik olarak güçlenmesine hizmet edecektir.
Seçim sürecinde Erdoğan ve Ekmeleddin’in temsil ettiği seçenek dışında kalan ve bu partilerle taban tabana zıt bir zeminde hareket eden ilerici, demokrat güçleri temsil eden HDP’nin seçimlere dâhil olması yanlış bir taktik adımdır. Temsili, sembolik, düzenin başlıca makamlarından olan ve bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıları koordine etmekle meşgul olan cumhurbaşkanlığına gelinerek demokratikleşmenin sağlanabileceğini düşünmek yanlıştır.
Sınıfı ve emekçileri düzen partilerinin yalan, aldatmaca ve sahtekârlıklarına karşı uyarmak; ilerici, demokrat dostlarımızın yanlış taktikleri üzerine geliştirici tartışmalar yürütmek gereklidir. Bu bakımdan oy yok, çözüm halkın örgütlü gücünde, çözüm mücadelede, şiarı ve talebi ile süreci örmeliyiz.
Son Haberler
Sayfalar
Bölünmek için Birlesin
Bölünmek için Birlesin!
Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....
Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!
Yeğişe Çarents 15 Mart 1921 Yer Berlin Charlottenburg semti,
İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü. Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.
Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.
İtiraz ahlaki[*]
“İnsanlarda eksik olan
güç değil iradedir.”[1]
Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.
İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.
Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.
Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.
Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!
Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...
Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir
ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!
Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.
Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.
Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1
“İyi ki hatırlattın
Başkaldırı diye bir şey var
İsa’dan beri insanı güzelleştiren
Şimdi daha güzel her şey
Daha insan herkes.”[2]