Pazar Mart 16, 2025

SYRIZA ve DEVRİM

 

Yunanistan’da seçimleri SYRIZA’nın kazanması, ilerici kesimlerde bir moral etkisi yarattı. Özellikle reforumcular bayram etti ve SYRIZA’nın programı izlendiğinde kendilerinin de kazanacağı hayallerine kapıldılar.

Burjuva basınında, “Yunanistan’da radikal sol kazandı” denmesi, burjuvazinin burjuva reforumculuğunu dahi radikal görmesinden kaynaklanıyor. Oysa, SYRIZA “radikal sol” değil, reformist sosyal-demokrat karakterli bir partidir. Yani, sosyalist bir parti değildir. Çünkü, kapitalizme karşı olmadığı gibi, burjuvazinin mülksüzleştirilmesinden yana değildir. Burjuvazinin karının biraz azalmasından ve halkın kemerinin bir delik daha gevşetilmesinden yanadır.

Öncelikle belirtmek gerekiyor. Yunanistan işçi sınıfının daha ileri mevzileri kazanması söz konusuyken, reforumcu bir programla onun mücadelesi sınırlandı, kısıtlandı ve güdükleştirildi. Çünkü, SYRIZA’nın kendisi ve programı, kriz içinde olan Yunan kapitalizmine soluk aldırma programıdır. Yani, 1960-80’lerinin burjuva sosyal demokrat partilerinin günümüz yunan verisiyonudur denebillir. 

Emperyalist Avrupa burjuvazisinin Yunanistan’daki seçim sonuçlarına üzülmeleri normal. Onlar, kendi programlarının aksamadan yürümesini istiyorlar. Halkın kemer sıkmasını ve emperyalist sermayenin istemlerinin harfiyen yerine getirilmesini istiyorlar. SYRIZA ise bunun daha uzun bir sürece yayılmasını isteyerek karşılık veriyor.

Yunanistan’da devrimci durum yüksekti. Özellikle son beş yıllık süreç ve Yunan işçi sınıfının ve emekçilerinin mücadelesi bunu gösterdi. Onlar, Yunanistan tarihine bir devrimci tarih daha eklediler. Sayısız direniş ve genel grev yaptılar. Devasa kitle gösterileri ve sokak çatışmalarıyla emperyalist AB sermayesine karşı koydular.

Ne yazık ki komünistler, reforumculuğun önüne geçemedi ve kitleler sol görünümlü reforumculuğun peşine takıldı. Reforumcu parti kitleleri peşinden sürükledi ve seçimleri kazandı. Bu gelişme, işçi sınıfının devrimci öfkesinin reforme edilme süreci olarak da okunabilir.

Peki, kitleleri peşinden sürükleyen SYRIZA gerçekten kitlelerin istemlerine cevap olabilecek mi? İşsizliği, yoksullaşmayı ortadan kaldırabilecek mi? Bir taraftan kapitalizmin çarkları işlerken bir taraftan da işçi ve emekçilerin refah düzeyinde yükselme olabilecek mi?

SYRIZA ne Euro bölgesinde ne de AB’den çıkmak istiyor. İstediği, Troyka’nın (AB, Avrupa Merkez Bankası ve İMF) borçları belli bir süre ertelemesi ve borç ödemelerinin uzun bir sürece yaymasıdır. Çünkü, troyka’dan yüklü miktarda borç alınmış ve bu borçların ödenmesi için de yeni borçlanmalara gereksinimleri var. Yani, kapitalist dünyanın kendi içinde kalındığı sürece ve o ekonomik çarklar aynı şekilde dönmeye devam ettiği sürece, halkın durumunda iyleşmesi söz konusu olamaz. Yunan burjuvazisi belki rahatlıyacaktır. Ama, işsiz yığınların iş bulması, yoksullaşmanın durdurulup halkın alım gücünün yükseltilmesi, kapitalist sistem içinde sürekliliği olası değildir.

Bir taraftan emepryalist burjuvaziyle ilişkiler sürdürülecek ve onlara bağımlı kalınacak, bir taraftan işsizliğin ve yoksullaşmanın biricik nedeni olan kapitalist sistem korunacak ve işletilecek, bir taraftan ise, kapitalist sistemin kitlelere verdiği acılara son verilecek? İkisi birlikte olmaz. Birincisi varsa, kitlelerin acı çekmesi de olacaktır. Bu kapitalist sistemin doğal işleyişidir.

Bazı küçük reformlarla, burjuva sisteminin iyileştirilmesinin olasılığı da söz konusu değildir. Çünkü, koşullar 1970’ler öncesi gibi olmadığının yanı sıra Batı burjuvazisinin karşısında kendine sosyalist diyen bir SSCB’de yoktur. Ve günümüzde burjuvazi daha da saldırganlaşmış ve neoliberal politikaları en vahşi bir şekilde uygulamaya sokmuşlardır. Her geçen gün anti-demokratik yasaları yürürlüğe sokan AB ülkelerinden Yunanlı reformistlere teolerans beklenmemelidir. Ama, “sol refroumculuk” adı altında kitlelerin oyalanması söz konusu olursa, buna AB burjuvazisi göz yumabilir.

Kapitalist toplum tarihi, bize, kapitalizmin reforme edilmesiyle ve kitlelerin ağzına bir parmak bal çalmayla, işçi sınıfının sorunlarının çözülmediğini, kapitalizmin krizinin önüne geçilemediğini göstermiştir. Kapitalizmi reforme etmenin, kapitalist sistemi düzeltmeye yetmediğini, tersine, kapitalist sistem var oldukça sömürü çarkının işlediğini; çünkü sermayenin daha fazla büyümek için daha fazla artık değer elde etmek istediğini bununda işçi ve emekçilerin daha fazla sömürülmesi anlamına geldiğini biliyoruz. Bu kapitalizmin kuralıdır.

Kapitalist sistem içinde reforumculuğun kazanması, sosyalizmin kazanması anlamına gelmez. Tersine, sosyalizme giden yolun önü reformcu siyasetlerle geciktirilerek, kitlelerin sosyalist istemleri küllendirilir. İşçi sınıfının burjuvazi karşısındaki gelişen mücadelesi, reforumcu taleplerle ötelenir ve pasifize edilir.

Yunanistan’da SYRIZA’nın seçimleri kazanması ve hükümet olmasıyla, “”devrim oldu” diyenler yanılır. Tersine, devrimin önü tıkandı da denebilir. İşçi sınıfı, burjuvaziyi kapitalizmi restore ederek yenemez, tersine burjuvaziyi yeniden yeniden üretir ve kendisini ezen, ücretli köle yapan bir sistemin krizden çıkmasına destek olmuş olur. Kapitalist reformcularında tarihleri hep böyle olmuştur. Olan yine işçi sınıfına olmuştur. Hayalleri bir başak sürece kalmıştır. İşçi sınıfı, radikal bir şekilde sistemi yıkmadıkça bu süreç hep böyle devam edecektir.

 

26.01.2015

 

70420

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

TKP-ML AVRUPA KOMİTESİ:50. MÜCADELE YILIMIZDA PARTİMİZ TKP-ML ÖNCÜLÜĞÜNDE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ MÜCADELESİNE SEN DE EMEĞİNLE KATIL!

Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza!

Açlık, yoksulluk, savaş ve göçler ezilen dünya halkları için kader değildir. Tüm bunların sorumlusu emperyalist kapitalist sistemdir. Emperyalistler bitmez tükenmez kâr hırsla dünyanın tüm yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını sömürmeye devam ediyorlar.

ANALİZ | Kim Geri Adım Attı?

Açıkça görüleceği üzere emperyalistler bir kez daha “sevgili diktatörlerine” sahip çıktılar! RTE’nin içine düştüğü durumdan çıkması için “diplomasi oyunu”na başvurdular. Bir çeviri oyunuyla ona gereken çıkış yolunu gösterdiler. Geri adım atan elbette TC oldu.

AİHM aylar önce S. Demirtaş ve O. Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar vermişti. AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan O. Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı S.

Ermenilerin uyanışı (Nubar Ozanyan )

Ölüm tarlalarından ve yollarından geçerek sağ kalmayı başaran Ermeniler, bir baştan diğer uca dek Suriye’nin sınır bölgelerine yerleşirler. İlim, gül ve bal diyarı yaptıkları anavatanları Hayastan’a bir gün geri dönme umudu ve hayaliyle yaşama tutunurlar.

Soykırım külleri içinden ayağa kalkan Ermeniler, mahir elleriyle yeniden toprağa, taşa, demire, çeliğe, bilime, sanata, yüreğe dokunurlar. Müzik, ekmek ve şarap kadar kutsal sofralar kurarlar. Yeniden kapılarını açarlar inanana ve inanmayana…

Devrimci zor ve burjuvazinin terör kavramı (Sentez)

Marks, “zor, yeni bir topluma gebe eski toplumun ebesidir” derken tam ve eksiksiz bir şekilde şiddet olmadan burjuvazinin devrilemeyeceğini ifade etmiş oluyor.

“Mahşerin Atlısı” İşçi Sınıfı Gelecek

Türkiye’nin uluslararsı tekel sahipleri ve sözcüleri Erdoğan yönetimi altındaki gidişattan memnun olmadıklarını bir kaç defa tekrarlamışlardı. Bu kez, tavırlarını net olarak ortaya koydular. Erdoğan başkanlığındaki yönetimle devam edilmeyeceğini, ortaya koydukları programla netleştirdiler. Ve CHP, İyi Parti gibi muhalefet partilerinin oluşturduğu “Millet İttifak (Mİ)”ına “programınız budur!” dediler. Kendi programlarının adını da :” Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” koydular.

Karanlığın iki rengi (Nubar OZANYAN)

Öbür dünyanın cennetini halkına anlatarak yaşanılan dünyayı cehenneme çeviren faşist R.T.Erdoğan, Türkiye’yi yoksulluğun ve yolsuzluğun dibine batırdı. Türkiye, dünya sefalet endeksinde 56 ülke içinde 21. sırada yer aldı.

Halkına iyiye gitmeyen ekonomi ve artan işsizlikten başka bir şey veremeyen İttihatçı-Kemalist AKP-MHP faşizmi, Avrupa ülkeleri içinde sefalet endeksinin en yüksek olduğu ülke ünvanını elde etti.

Birer Birer Duran Mohikan Yürekler ve Düşündürdükleri (Emre Erdal)

Gözünü açtığı yüzyılın devrimci başarılarıyla kanatlanan, yenilgilerine derinden hüzünlenen, yoldaşları düştüğünde ağlayan, kavga saatinde ise şahinleşen, düşlerinin ardından hesapsız yürüyen, pek çok şeyi yarım yaşayan ama zorunluluklarından kurtulmuş bir dünya sevdasından asla vazgeçmeyen bir devrimci kuşağın artakalan mohikanlarını birer-ikişer kaybediyoruz.

Avrupa’dan Ermeni Devrimciler:Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nu selamlıyor kampanyayı destekliyoruz!

Rojava’da 2011’den beri devam eden karşı-devrimin güdümündeki azgın saldırılar günümüz koşullarında farklı boyutlarda da olsa devam ediyor. 2011’de TC, S. Arabistan, Ürdün, İsrail gibi ülke devletlerinin Suriye’ye saldırıları, 2012’de Rojava’yı da hedef almıştır. 12 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Komitesi kuruldu ve PYD önderliğinde YPG/YPJ güçleri üzerinden bu saldırılar göğüslendi. 24 Temmuz 2012’de iç asayişten sorumlu Asayiş Güçleri de oluşturuldu. Ve devamında Afrin, Kobane, Cizre’de oluşturulan kanton yönetimler üzerinden özerk Rojava yönetimi ilan edildi.

TKP-ML Temsilcisi Orhan Ünal: “Örgütlenmekten başka çıkış ve mücadele etmekten başka kurtuluş yolu yoktur”

“Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” devrimci hamlesinin 1 yılı geride kaldı. “İleri…Daha İleri…” şiarıyla Türkiye’de ve Kürdistan’da birleşik devrimin bayrağı devrimci hamle çerçevesinde büyümektedir. Faşizme karşı, sömürgeci ve işgalci güçlere karşı yürütülen eylemler ile işçi sınıfının, gençlerin, kadınların, Alevilerin, Kürtlerin ve sistem tarafından sömürülen-ezilen bütün halkın kurtuluşu mücadelesinde önemli ilerlemeler kaydedildi.

Neden Öcalan’ın özgürlüğüne karşı sessizsiniz? (Vedat Yeler)

Üzülerek böyle bir yazıyı yazdığımı belirtmek istiyorum. Galiba ilk başta ifade etmem gereken mesele, ben ve benim gibi Marksizm suyuna bulaşmış birçok Kürdü ‘hüsrana uğratan bir konunun’ hüznünü dile getirmek oldu. Çok basit ve sade bir dille, hiçbir teorik ve ideolojik kriz yaratmadan 9 Ekim Komplosu’nun yıldönümünde 23 yıldır ağır tecrit altında olan bir halkın önderliği için örgütlenen bir kampanyaya ve bu kampanya nezdinde açığa çıkan Türkiye sol, sosyalist, devrimci, demokrat… kesimin sessizliğine değineceğim. Kişisel ve duygusal bir sitem olarak da ele alabilirsiniz.

EYLÜL’den sonra EKİM (Nubar OZANYAN)

Eylül’de kaybettik, Peru gerillalarının önderi Gonzalo yoldaşı. Ekim’de Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi Öcalan’ın özgürlüğünü kaybetmeyelim. Ağır tecrit koşullarında hiçbir devrimci önderin ve öncünün tutsak kalmasına müsaade etmeyelim. Halklar ve önderler üzerinde sallanan sermayenin kanlı kılıcını aşağı indirelim.

Önderlik, tarihsel süreç ve birikimlerin sentezidir. Önderlik, ileri bir bilinç, ileri bir hamle ve değişim gücüdür. Bazen en ağır tecrit koşularında yıllarca bir yoldaş sesi duymadan direnmektir.

Sayfalar