Cuma Nisan 18, 2025

TKP-ML MK: Devrim için ölümsüzleşenlerimizi onlara verdiğimiz sözleri tutarak saygıyla anıyoruz!

Sınıf mücadelesi hiçbir zaman “rahat”, “sıkıntısız” bir dönemden geçmemiştir/geçmeyecektir de. Zira sınıfsız ve sınırsız dünya kuruluncaya kadar emperyalist kapitalist sistemin ne kâr hırsı ne de bu hırs uğruna nüfuz alanlarının paylaşımı için rekabeti-savaşı bitecek; ne kâr-daha fazla kâr adına işçi sınıfı ve ezilen halk yığınlarının sömürüsü ne de yoksulluk-açlık ortadan kalkacak. Dolayısıyla egemen sınıfların, hakimiyetlerini sürdürmek için ezilen sınıflara yönelik baskısı, zulmü, saldırganlığı, katliamları bu ceberut sistem ortadan kalkıncaya kadar daimi olacaktır.

Hakim sınıfların, işçi sınıfı ve ezilen halklar karşısındaki gerçekliği, geçtiğimiz yıl boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde daha bir görünürlük kazanmış, devletlerin bir avuç asalak sermayenin ve işbirlikçilerinin devleti olduğu gözler önüne serilmiştir. Pandemi koşullarında idama mahkum edercesine işçi sınıfını çalıştırmaya devam eden, tüm “yardım paketleri”ni burjuvazinin kârı düşmesin diye açan iktidarların, virüsün yayılmasını engellemek için aldıkları önlemlerin “evde kal” çağrılarının ötesine geçmediğini bütün dünya halkları gördü. Pandemiyi fırsata çeviren emperyalist-kapitalist sistemin efendileri ve onların işbirlikçi-uşakları, bir yandan halkları denetim altına alacak, kazanılmış haklarını gasp edecek yasaları çıkarmakla uğraşırken, diğer yandan “aşı savaşları”yla halkların yaşamını kapitalist rekabete “kurban” etmekteler.

Bugün de emperyalistler Ortadoğu’dan Kafkaslar’a, Afrika’dan Asya’ya dünyanın dört bir yanını savaş alanına çevirmiş, halklar için bir zulüm cenderesine, soygun mekanizmasına, yağma-talan düzeneğine dönüştürmüştür. Ama bunu yaparken, karşıtlarını yani mezar kazıcılarının öfkesini de mayalamakta, bu öfke dipte kalamayacak kadar büyüyerek, irili ufaklı dalgalanmalarla parça parça yüzeye vurmaktadır. Tüm bunların elbette bir karşılığı olacaktı: ABD’deki Siyah isyanda; Fransa’da sokakları yakan öfkede, Mısır’da, Lübnan’da, Irak’ta yoksulluğa karşı sokakları dolduran kalabalıklarda; kadınların yasakları hiçe sayan isyan dalgasında, işgale, zulme, talana karşı savaşan Rojava, Karabağ halklarının direnişinde… olduğu gibi.

Bu durumu, elbette kendi ülkemizde, AKP-MHP iktidarının çırpınışlarında da görmek mümkündür. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında hareketlenen işçi sınıfının birbirinden kopuk, devrimci komünist öncülükten yoksun, dolayısıyla sistemi bir bütün tehdit eder boyutta olmasa dahi hareketlenmesi, fabrika ya da patronların evlerinin önlerinde, Ankara yürüyüşlerinde, sokaklarda direniş örgütlemeleri, Kürt ulusal mücadelesinin tüm baskı, kayyum, tutuklama, katliam saldırılarına karşın hala devleti en fazla köşeye sıkıştıran direngenliği, kadınların tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek sokakta gerek sosyal medyada gündem belirleyen ve haklarını korumayı başaran isyanı, gençliğin birleşik mücadeleyi örgütlemek üzere yaptığı hamle, faşizme karşı mücadeleyi ortaklaştırma pratiği vb. özellikle 2016 “darbe girişimi”nin ardından geçen dört yıllık sürecin en hareketli ve gelişmeye açık süreci olduğunun işaretleridir. AKP-MHP iktidarı da bu durumun farkındadır ve halkları “çökertme planları”nın boşa düşmesiyle derinleşen beka sorununu çözmek için daha da saldırganlaşmakta ama saldırganlaştıkça da onu bekleyen “hazin son”u yakınlaştırmaktadır.

Yüzeydeki bu dalgalanmaların sönmesinde, bazen başarısızlıkla sonuçlanmasında umutsuzluğa kapılmak için bir neden bulunmamaktadır, zira öncüleriyle buluştuğu-birleştiği oranda bu dalgalanmalar dev dalgalara dönüşecek, “efendilerin dünyasının” yarattığı bu zulüm denizinde onları boğmayı da bilecektir. Bu bir kehanet öyküsü değil, diyalektiğin bir avuç sömürücü asalak burjuvaziye “sürprizi”dir.

Sistemin efendileri, bu gerçeği Paris Komünü’nden Ekim ve Çin Devrimlerine kadar edindiği tecrübeyle bilmekte, tam da bu nedenle zulmün derecesini yükseltip, halkları nefes aldırmayacak bir baskıyla boğmaya çalışmaktadır. Tam da bu nedenle eceli gelmiş canavar gibi hamle üstüne hamle yapmakta, işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadelesi karşısında öfke nöbetleri geçirmektedir. Ezilenler cephesindeki bu huzursuzluk, bu mayalanmakta olan öfke yüzeyde birleşip dev dalgalar oluşturarak iktidarları yıkıp geçmekten henüz görece uzak olsa da, bu dahi ezenlerin rahat uyumasını engellemektedir. Onların uykularının üzerine devrim ve komünizm yürüyüşünde yaşamlarını yitirerek ölümsüzleşenlerimizin “heyulası” dolaşmaktadır.

Devrim ve komünizm şehitleri, tıpkı bugün olduğu gibi “en zor şartlarda” devrimcilik yaparak ölümsüzleştiler. Ne dedik; sınıf mücadelesi hiçbir zaman “rahat”, “sıkıntısız” bir dönemden geçmemiştir/geçmeyecektir de. Aksi bir ihtimal olsaydı devrimcilik yapmak şehrin en ışıltılı, en temiz caddelerinde gezintiye benzerdi, ama biz yoldaşlarımızı, siperdaşlarımızı dağ başlarının zorlu koşullarında, kentlerin ücra mahallelerinin çamurlu ve dik yokuşlarında, karanlık pusularda, zindanlarda devrim için ölümsüzlüğe uğurladık. Biz onları sonsuzluğa uğurlarken, onlar bizim komünizme olan inancımızı süreklileştiren, umudumuzu pekiştiren, cesaretimizi artıran, halk kitlelerine olan sevgimizi büyüten birer sembol olarak başucumuzdan ayrılmadılar. Sadece iyi-güzel-devrimci yönleriyle değil, yaptıkları hatalarla, hatalarıyla baş etme yöntemleriyle, her gün yeniden mücadele etme kararlılığını kuşanmalarıyla, yenilgilerin-ihanetlerin yollarına çıkardığı engelleri aşma kararlılıklarıyla, umutsuzluğu umuda çevirme bilinçleriyle hep başucumuzda oldular, bize öğrettiler. Onlardan öğrendiğimiz oranda önümüze çıkan eşikleri aştık, öğrenemediğimiz oranda aynı hatalardan bir kez daha öğrenmek zorunda kaldık… Kısacası onlar egemen sınıfların, asalakların rüyalarını nasıl kabusa çeviriyorlarsa, bize de yol göstermeye devam ediyorlar. Biz de onlardan aldığımız güçle, yenilgilere, ihanetlere, bizi bataklığa çekmeye çalışanlara karşı, rüzgarı karşımıza alıp yürüyüşümüzü sürdürüyor, komünizm bayrağını en yukarıda tutmaya devam ediyoruz.

Biliyoruz ki, haklı olmanın; iyiyi, doğruyu ve güzeli, bundan ötürü de geleceği temsil etmenin anlam/değer kattığı gerçeklik; şehitlerimiz nezdinde ölümsüzlüğe tutulan bir fenerdir. Onların anısı ve mücadelesi, faaliyetimizin yolunu aydınlatmakta, hedeflerimizi berraklaştırmakta, kararlılık ve cesaretimizi artırmaktadır. Onlar bizlere büyük bir misyon devrederek ayrıldılar aramızdan. Değeri ve önemini bir kat daha artırdıkları bu görevi yerine getirmek, hepimizin görevimizdir.

Silahlarını devralarak, bayraklarını daha yükseğe kaldırarak savaşlarını daha ileri taşıyalım…

Yarınlara yıkılmaz köprüler kuran yoldaşlarımızın vasiyetini yerine getirmek için ileri!

Onların kahramanlıkları mücadelemizde sonsuza dek yaşayacak!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, önderliğindeki TİKKO, KKB ve TMLGB!

TKP-ML MK

Ocak 2021

4605

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar