Pazartesi Aralık 2, 2024

TKP/ML MK- Bugüne rehber, geleceğin müjdesidir Kaypakkaya

BUGÜNE REHBER, GELECEĞİN MÜJDESİDİR KAYPAKKAYA!

“Dibinde bir ejderha yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.” (Sabahattin Ali)

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin 41. yılını sınıf mücadelesinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte karşılıyoruz. Gezi şehitleri kervanına katılarak ölümsüzleşen Mehmet İstif ve Soma’da katledilen maden işçileri ile öfkemiz her geçen gün daha da büyüyor. Devrimci ve demokratik mücadelenin güçlü bir şekilde mayalanma zemini bulduğu bir tarihsel periyodun başlangıç evresindeyiz. Bu tarihsel periyot, Kaypakkaya yoldaşın daha derinlemesine kavranması ve ısrarla anlaşılmasını sağlayacak bir zemin sunduğu gibi, aynı zamanda özel bir iradi çabayla bunun gerçekleşmesi de sağlanmalıdır. Zira yaşanan gelişmelerin bu yönünü kavramak ve buna uyum sağlayabilmek, ciddi bir tarihsel sorumluluktur.

Gelişmeleri ve sürecin yönünü kavramak hiç kuşkusuz devrimci halkayı en güçlü şekilde yakalamak anlamına gelmektedir.

Kaypakkaya yoldaş, içinden geçtiği süreçte komünist-devrimci halkayı yakalayıp önderleşirken hiç kuşkusuz bir “kahraman” değildi. Yani o, içinde ejderhaların olduğunu bildiği bir kuyuya inmek yerine, henüz girilmemiş bir kuyuya girmeyi tercih etti. Sınıf mücadelesinin ülkemizdeki esaslı teorik ve politik sorunlarını dert edinerek, bu düğümleri çözmeye yöneldi. Bu yolda önünde ne tarihsel bir deneyim ve birikim ne de bunlara yönelmiş bir kolektif eğilim söz konusuydu. Kemalizm, Kürt meselesi, parti anlayışı, devrim stratejisi gibi esaslı meselelerde o tarihsel kesitte Kaypakkaya'nın genel eğilimin ve kabulün dışında yer alan bir özgünlüğü vardır. O, “gericilik” ve “ilericilik” kavramlarını bilinen “Aydınlanmacı” burjuva yaklaşımdan kopararak tam bir komünist devrimci kimlik giymiştir. Kitleleri “solcu” ve “sağcı” diye tarihsel ilerlemeciliğe göre tasnif etmemiş, ezen ve ezilen, halk safında olan ve olmayan, siyasal bilinci ileri ve geri olan şekline bürünmüş, sınıfsal ilkelere sadık ama olabildiğince politik esneklik içeren bir çerçeve oluşturmuştur. Kaypakkaya bu tutumuyla bilineni, kabul edileni değil bilinmeyen doğru ve bilimsel olanı berraklaştırıp sahiplenmiştir.

Kaypakkaya teorik, politik ve ideolojik cüret ve cesarettir. Ve o, bu açıdan bir kahraman değildir. Tarihten, güncel olandan, enternasyonal proletaryanın deneyimlerinden öğrenen ve önderleşen bir komünist-devrimcidir.

Yoldaşlar;

Peki onun bu bilinmeyene yönelen cüreti nereden gelmektedir? Kaypakkaya en başta Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin çalışkan, zihni açık bir öğrencisidir. BPKD’nin ideolojik mesajını en berrak şekilde kavramıştır. Zira BPKD, o güne kadar bilinen ve kabul edilen tüm devrimlerden farklı ve “ezber bozan” bir ideolojik karaktere sahiptir. Bilinmeyen bir kuyuya inmenin tarihteki en cüretli hamlesidir. Zira “proletaryanın” önderliğini yapan bir iktidara karşı proletaryanın bir kalkışması ve bu iktidarı alaşağı etmesi anlamına gelen bu devrimin sloganı “burjuva karargahları bombalayın”dır.  Başkan Mao, komünist partisini hedefe koyarak bir devrimi bu sloganla başlatmıştır. Bu sosyalizm içinde devrimlerin gerekliliğinin en berrak formülasyonu ve ilk deneyimidir.

Kaypakkaya yoldaşın ideolojik hamuru bu anlayışla yoğrulmuştur. Onun cesaretinin evrensellik ve güçlü bilimsel karakteri buradan gelmektedir.  İbrahim yoldaş, Marksist Leninist Maoist felsefenin sınıfsallığını ve uygulanabilir olması ilkesini belli başlı toplumsal sorunları irdeleyerek donanmış, öğrenmiş, öğretmiş ve tarihsel hamleler yapmıştır.

Yoldaşlar;

Mesele Kaypakkaya’nın teorik, politik belgeleri değildir. Mesele Kaypakkaya’nın bu teori ve politikayı oluşturmasına kaynaklık eden yöntem, ele alış ve tutumudur. Beslenilmesi gereken bu kaynak aynı zamanda sürecin eğilimini, özelliklerini ve sınıfsal niteliğini kavramada rehber olacak yöndür. TEKEL direnişinden Gezi İsyanı'na uzanan sürecin ortaya çıkardığı sonuçları ve açığa çıkardığı devrimci görevleri Kaypakkaya cesaretiyle incelemek ve gelişimin önündeki düğümlere çözüm üretmek bu şekilde kolaylaşacaktır.

Sokakların hareketliliği dinmeyen bir devingenlik içindedir. Bu aynı zamanda yeni bir devrimci sürecin hızla mayalandığının da göstergesidir. Egemenlerin politik krizi zincirlerinden boşalmış bir şekilde açığa çıkmıştır. Bir yandan gırtlak gırtlağa kapışırlarken, diğer yandan toplumsal hareketliliğin basıncı altında hiçbir gelişmeyi yönetmeyi başaramamaktadırlar. Geniş toplumsal kesimler sokaklara çıkma eğilimini her vesileyle belli etmektedir. Son olarak Soma Katliamı ile tüm ülke genelinde tepki, sisteme olanca öfkesiyle yönelmiştir.

Kaypakkaya yoldaş, kitlelerin bu türden eğilim ve yönelimlerinin bir öğrencisi ve aynı zamanda ürünüdür. O, toplumsal hareketliliğin zayıf ve güçlü yanlarını ayrıştırmış, aynı zamanda bir bütünlük içinde ele almış ve süreci devrim yapmak için devrim bilinciyle örgütlemiştir. Geniş kitlelerin sınıfsal temeldeki bu ihtiyaç ve gereksinimlerini bir an dahi aklından çıkarmamıştır. Onun ideolojik donanımı bu sınıfsallıktan ileri gelmektedir.

Kaypakkaya’nın sınıfsallığı, mutlaka anın ruhunu kavramada rehber olmalıdır. İbrahim yoldaş kitlelerin sınıfsal azmi, öfkesi ve kararlılığı ile önderleşmiş, onunla kaynaşarak ideolojik ve politik kimliğini ete kemiğe büründürmüştür. İşte tam da bu yüzden bu süreçte sokağın, kitlelerin bu niteliğiyle daha fazla kaynaşma ve önderleşme görevimiz vardır. 

Kaypakkaya yoldaş, teorik ve politik olarak tüm deneyimsizliği ve genç yaşına rağmen bir mucize yaratmıştır. Varolanı, kanıksananı gerçeğin kahredici süzgecinden geçirerek yapmıştır bunu. Sınıf mücadelesinin geniş toplumsal kesimlerin binlerce rengi ve çeşitliliğiyle sürdüğünü kavrayarak ve bunların tek bir nehre akıtılması gerektiğini bilince çıkararak ele almıştır. Bu, onun teorik ve politik olarak derinleşmesinin yanında, toplumsal mücadelenin gerektirdiği ilkeleri ve politik esnekliği donanmasını sağlamıştır.

İşte içinde geçtiğimiz süreçte toplumsal mücadelenin olabildiğince çeşitli ve renkli akışını kavramak ve bunlarla kaynaşarak Kaypakkaya çizgisini ete kemiğe büründürmek görevimizdir. Gezi'den sonra bir kez de Soma maden işçileri ile tutuşan sokakların örgütlenen, örgütleyen, savaşan, isyan eden yanını sahiplenerek Kaypakkaya güzergahında ilerlemeliyiz/ilerleyeceğiz.

 

Şan Olsun Kaypakkaya'nın Geleceğe Devrettiği Kızıl Bayrağa!

İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor, Savaşıyor!

 

TKP/ML MK

Mayıs 2014

97166

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar