Salı Nisan 1, 2025

Tüm Türkiye Diyarbakır Cezaevidir

Kürt işçilerine, halkına ve gençlerine saldırmak Türkiye’de normal hale getirilmiş. Kürtlere parya ve birçok ülkede görüldüğü gibi saldırılması gereken mülteciler olarak yaklaşılıyor. Amedli bir Kürt ile Yozgatlı bir Türk aynı görülmüyor. Bu ayrımcılığı da bizzat Türk devlet yöneticileri yapıyorlar. Kürtler, Aleviler ve başka kimlikten topluluklar bu ülkenin özgür ve eşit vatandaşları olarak görülmüyor. Ne anayasal ne yasal ne de toplumsal kültürde bu topluluklar eşit görülüyor. Bunu yaratan da Türk devlet politikalarıdır. AKP-MHP iktidarı ise bu kutuplaşmayı derinleştirmiş, kapsamlılaştırmış ve normal hale getirmiştir. Bu iktidar Türkiye’de her farklılığı kutuplaştırmıştır. Bu nedenle Kürtler, Aleviler, gazeteciler ve muhalif siyasetçilere saldırı sürekli bir hal almıştır. Hatta bu iyi zamanlarınız, daha kötü zamanlarınız gelecek, denilerek saldırganlar teşvik edilmektedir.

Kürtlere yönelik saldırılar kesinlikle planlıdır. Devlet içinde illegal biçimde örgütlendirilmiş özel savaş organları var. Bunlara bağlı tetikçi birimler var. Öte yandan zaten MHP ve bazı partiler içinde Kürtleri sindirmek için saldıracak bir zihniyet var. Bunlar da devlet yetkililerinin söylemlerine göre harekete geçiyorlar. Özel savaş organının da MHP ya da başka partiler içinde talimat alınca harekete geçen elemanları bulunmaktadır. Bunları geçmişte çok yazıldığı ve çizildiği için belirtiyoruz. Öyle ki, MHP’li yetkililer bile bu durumu kabul etmişlerdir. Son zamanlarda Kürtlere yönelik saldırı gerçekleştirenlerin de bozkurt işareti yapmaları da bir tesadüf değildir. Şimdi sahiplenilmese de ileride bunlara kahraman muamelesi yapılacağını geçmişten çok iyi biliyoruz.

90’lı yıllardan bu yana Türkiye’nin il ve ilçelerinde Kürtlere yüzlerce saldırı yapılmıştır. Bunların çoğunluğu da linç amaçlı toplu yapılan saldırılardır. Çarpıtıldığı gibi bu saldırılar toplumdaki herhangi bir husumetten kaynaklanmış saldırılar değildir. Kürtlerin ötekileştirilmesi, terörist ya da terörü destekleyenler olarak gösterilmesi Kürtlerin hedeflenmesini beraberinde getirmektedir. Kürtlerin Kürtçe konuşmasına, Kürtçe müzik dinlemesine tahammül edilmemesi terörist ve terör denilirken neyin kastedildiğini de gözler önüne sermektedir.

Bu saldırıların neden yapıldığını artık tüm Kürtler de demokrasi güçleri de biliyor. Kürtleri sindirmekten çok, daha da öfkelendiriyor. Kürtlerin ulusal bilinçlerini geliştiriyor. Çünkü bu saldırılar Kürtlerde dayanışma bilincini geliştiriyor. Kürt oldukları için hedeflendiklerini düşünerek toplumsal duyguları artıyor. Bir zamanlar Diyarbakır Zindanı’nda Türk olduğunu kabul etmeyenler işkence görüyordu. Tüm tutsakların Kürtlüğünü inkar edip Türkleşmeleri dayatılıyordu. Sonuçta bu politika ve uygulamalara karşı büyük bir direniş gelişti. Öyle ki, Türkiye’de birçok kesim PKK’yi Diyarbakır Zindanı’ndaki baskılar yarattı, demiştir. Kuşkusuz PKK’yi bu zindan yaratmadı. PKK’yi 70 yıllık Kürt soykırımını hedefleyen politikalar ortaya çıkardı. Şark Islahat Planı bu devletin Kürtler üzerinde nasıl bir soykırım politikası uyguladığının somut belgesidir. Zaten 70 yıllık tüm uygulamalar bu gerçekliği ortaya koymuştur. PKK’yi ortaya çıkaran bu politikalar ve uygulamalar olmuştur. Ancak 12 Eylül ve Diyarbakır Zindanı’ndaki uygulamalar PKK’nin ortaya çıkış gerekçelerini ve tezlerini doğruladığından, oradaki uygulamalar ve PKK’lilerin gösterdiği direniş PKK’nin büyümesinde önemli bir rol oynamıştır.

AKP-MHP iktidarı şimdi Diyarbakır Zindanı’nda uygulanan politikaları tüm Kürt illeri ve Türkiye’de uygulamaktadır. Aynı yöntemler farklı sonuç vermez, diye bilimsel bir yargı vardır. Bu açıdan AKP-MHP iktidarının tüm Türkiye’yi Diyarbakır Zindanı haline getirmesinin de farklı sonuç vermesi beklenemez. Diyarbakır Zindanı’nda 12 Eylül işkencecisi Esat Oktay Yıldıran da ben bunları hallettim diye düşünüyordu. Şimdi de AKP-MHP iktidarı gerçekleştirdiği baskı ve zulümle Kürtleri sindirdim, Türkleştirme önünde engel kalmadı diye düşünmektedir. Ancak Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli de Diyarbakır Zindan işkencecileri gibi büyük hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Kemal Pir’in Diyarbakır Zindanı’nda Esat Oktay Yıldıran’ın yüzüne söylediği gibi büyük balığın kılçığı boğazlarında kalacaktır. Kürtler ve demokrasi güçleri oradaki direnişçiler gibi bu iktidara gereken cevabı vereceklerdir.

İzmir’deki Deniz Poyraz’a saldırı, Afyon, Ankara ve Konya saldırıları Kürtler’de büyük bir öfke yaratmış; Kürtlerle demokrasi güçlerinin daha fazla birleşmesine vesile olmuştur. Türk devlet gerçeğini anlamayan Kürtlerin de bu devlet gerçeğini anlamalarını sağlamıştır. AKP-MHP iktidarı Kürtlere ve demokrasi güçlerine yaptığı zulmün altında kalacaktır. Bu kadar zulüm yapanların bugünün dünyası, Ortadoğu’su, Türkiye’si gerçeğinde başka bir akıbetle karşılaşması da mümkün değildir.

Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi

4876

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar