Pazartesi Mart 3, 2025

Umutla, dirençle yoğrulan 49 yıl…

1970’li yıllar gerek dünya gerekse de Türkiye’de devrim için, devrimci girişimler için, faaliyet için uygun koşullar sunuyordu. Devrimci düşünce yaygınlaşmıştı. Bu içerikte eserler basılıyor, dağıtılıyor, okunuyordu.

Üniversitelerde tartışma toplantıları, panel ve seminerler düzenleniyor, sol örgütlenmeler genişliyordu. Devrimci durum yalnızca dünya için değil ülkemiz açısından da elverişli koşullar sunuyordu.

Ülkemizde ayağa doğrulan ’71 silahlı devrimci hareketi, 50 yıllık parlamenterist, reformist, revizyonist hattan kopuşu temsil ediyordu. Deniz Gezmiş ve yoldaşları önderliğindeki THKO, Mahir Çayan ve yoldaşları önderliğindeki THKP-C ve bu kopuştan da kopuşun ürünü olarak İbrahim Kaypakkaya önderliğindeki TKP-ML tarih sahnesine çıktı.

İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kurulan proletarya partisi, ideolojik ve siyasi çıkışıyla Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içerisinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de devrimin yolu ve ittifaklar meselesinde ve özellikle de sınıfların durumu, buna bağlı olarak yönetici sınıfa damgasını vuran Kemalizm ve ulusal sorunla ilgili olarak yaptığı çözümlemelerde önemli bir yerde durmaktadır.

Egemen ulus anlayışından ve resmi ideolojiden kesin bir kopuş yaşanmış; sol adına hareket eden, Kemalizm’i ilerici gören reformist, parlamentarist, revizyonist tüm görüşleri yerle bir etmiştir.

24 Nisan 1972: “Nisan Güneşi”nin Doğuşunun 49. Yıldönümü

Proletarya partisinin Türkiye Devrimci Hareketi açısından önemini ve onun uluslararası komünist hareket (UKH) içinde durduğu yeri anlamak aslında kuruluşundan günümüze ideolojik-siyasal kavgada bulunduğu güzergahı anlamakla ilgilidir.

Proletarya partisinin UKH açısından durduğu yere, daha doğrusu ideolojik gıdasını aldığı yere baktığımızda Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un teorisiyle çizilmiş güzergahı temel aldığına tanıklık ederiz.

Proletarya partisi daha kuruluş yıllarında UKH içerisindeki ”büyük saflaşmada” Kruşçev-Brejnev’in modern revizyonizmi ile Marksizm-Leninizm’i temsil eden Mao Zedung önderliğindeki ÇKP arasındaki ideolojik mücadelede, ÇKP’nin yanında safını belirleyerek Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un teorisiyle çizilmiş güzergahı temel almıştır.

Bu açık ve kesin tutum, proletarya partisinin sınıf mücadelesindeki dayanıklılığının da gücünü oluşturmuştur. Proletarya partisi, ideolojik ve siyasal olarak yıllarca bu bilimsel ışıktan güç alarak bugünlere gelmiştir. Dönemin devrimci örgütleri bu ”büyük saflaşmada” ya tutum belirleyemediler ya da ara bir yol izlediler.

Aynı zamanda Çin Devrimi deneyimlerinden ve proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesinin en yüksek biçimi olarak Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin (BPKD) derslerinden öğrenmeyi yadsıyarak politik erozyona uğradılar. SSCB’de sosyalizmden geriye dönüşe tavır takınmada sınıfta kaldılar.

Proletarya partisi, BPKD’nin derslerinden sonuna kadar öğrenmeyi önüne görev olarak koyarken onlar Mao’nun “zıtların birliği yasası” üzerinden sosyalist toplumun çelişmelerle dolu olduğu çözümlemesinden ve ne de proletarya diktatörlüğü altında iki yol, iki sınıf ve iki çizgi arasındaki mücadelenin ateş hattının partinin içi olduğunu, geriye dönüşün iç kaynağının ”yeni burjuvazide” yani partinin kendi içinde -hatta merkezinde- ortaya çıkan kapitalist yolcularda gören teoriden öğrenemeyerek gelişmenin ve sınıf mücadelesinin gerisinde kaldılar.

Proletarya partisinin tarihsel önemdeki bu tavrı, onun ideolojik sağlamlılığının çıkış noktası oldu. Enternasyonal proletaryanın öğretmenleri Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un arkasında saf tutması, 49 yıllık gelişmesinde komünist bir maya rolü gördü.

Kemalist Buzu Paramparça Etti ve Ulusal Sorunu Çözümledi!

Proletarya Partisi daha kuruluş yıllarında ortaya koyduğu tezlerle “Kemalizm’in sözde demokratik özde ise askeri faşist diktatörlük olduğu” tespiti ile Kemalizm hayranlığına kesin olarak son verdi. Böylece TC devletinin faşist niteliği gözler önüne serilmiş ve Kürt ulusuna dair resmi ideolojinin inkarcı yaklaşımları Marksizm’in bakış açısıyla yerli yerine oturtulmuştur.

Bu tezler o dönem için büyük öneme sahipti. Dönemin devrimci örgütlerinin bile Kemalizm için ”küçük burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden Kemalizm soldur, milli kurtuluşçudur” dedikleri bir dönemdi. Toplumun her yanına sinen Kemalizm saygınlığı Nisan güneşinin Kemalizm’in sınıf karakterini, hangi sınıfların temsilcisi olduğunu ortaya koymasıyla yerle bir olmuştur.

Proletarya partisinin Kemalizm’le köklü kopuşu ve ulusal sorun noktasındaki tezlerinin yakıcılığı büyük önemdeydi. Kemalizm’den kesin kopuşu sağlayamayanlar gerek Kemalizm değerlendirmesinde ve gerekse de Cumhuriyet tarihinin değerlendirmesinde bugün dahi küçük burjuva ufkunun ötesine geçemediler.

Kemalizm konusunda referans dün olduğu gibi bugün de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde doğan proletarya partisinin daha kuruluş yıllarında ortaya koyduğu temel tezlerdir. 49 yıl önce ortaya konulan temel tezler, bugün de yakıcılığı ve dönüştürücülüğüyle elzemdir. Büyük oranda da devrimci kesimlerce kabul görmüştür.

Ulusal sorunda Kürt’ü yok sayan resmi ideolojinin statükocu tezleri ve propagandasına karşın Kürt ulusunun ayrılıp ayrı devlet kurma hakkını kayıtsız koşulsuz savunması kuruluş dönemleri açısından apayrı bir öneme sahipti. Nisan güneşinin daha doğuş döneminde, Kürt ulusal sorununda tabulara meydan okuyan bu tavrı, önemli bir yerde durmaktaydı.

Geldiğimiz aşamada ezen ulusla ezilen ulus çelişkisinin başlıca çelişmeler içerisinde değerlendirilmesi ve Kürt ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı’nı savunulması da önemli bir yerde durmaktadır.

Öte yandan ulusal sorunla bağlantılı olarak önemli bir noktanın altını çizmek gerekir. İ. Kaypakkaya, proletarya partisinin temel programatik tezlerini ileriye sürerken, o güne kadar değinilmeyen bir tabuya da dikkat çekmişti. Kaypakkaya, “1915’de ve 1919-20’de kitle halinde katledilen ve topraklarından sürülen Ermenilerin hareketi müstesna” diyerek Ermeni Soykırımı gerçekliğine işaret etmişti.

24 Nisan tarihi aynı zamanda Türkiye’de Ermeni Soykırımı’nın gerçekleştirildiği tarihtir. Öncelikle Ermeni aydınları tutuklanarak idam edildiler. Anadolu’da yaşayan Ermeniler zorla göç ettirildiler. Sürgün sırasında

1.5 milyon Ermeni katledildi. Proletarya Partisi başta Ermeniler olmak üzere Rum ve Süryanilere yönelik işlenen soykırım suçunu tanımlamış ve programında belli bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu açıdan da Nisan güneşi, ulusal sorun ve azınlık milliyetlere yönelik imha ve inkar siyasetine açıktan tavır takınan, bunu programında işleyen bir kurumdur.

Nisan güneşi daha doğarken 31 Mayıs 1971’de Nurhak dağlarında katledilen Sinan Cemgil komutasındaki THKO savaşçılarını ihbar eden köy muhtarını kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya tarafından cezalandırılması pratiği içine girmiştir.

Bu pratikte devrimci dayanışmanın, ortak düşmana karşı ortak mücadele etmenin örneği vardır. Bu çizgi günümüz açısından da ortak düşmana karşı ortak mücadele yürütme amacıyla devam ettirilmektedir.

6432

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar