Perşembe Kasım 28, 2024

Yolsuzluk

2010 yılında Anayasa refarandumu onaylanması için Maltepe meydanında halka hitaben yaptığı konuşmada Başbakan R.T.Erdoğan şöyle diyordu '' merhum Menderes'lerin biz bu yola çıkarken kefenimizi de yanımıza aldık'' dedikleri gibi,''biz kefenimizi zaten yanımızda taşıyoruz'' sözlerini şaşkınlıkla dinledim.Bir başbakan vatandaşlarına ''nasıl böyle bir şey der'' diye düşündüm.Ne yapmış olabilir ki ''kefene'' gerek duyulsun.Bu sözün ne anlam taşıdığını bugün daha rahat anlayabiliyorum.

Demokratik ve hukuk kuralları içerisinde ''seçimle gelen-seçimle gider'' ama bu kural Türkiye için geçerli olan bir tanımlama değildir.Baştan bu yana islami esaslara dayalı bir rejim gerçekleştirme hayali ve gayreti içerisinde olan R.T.Erdoğan bunu kabul etmeyeceklerin bir gün AKP rejimine son verme durumunda her şeye hazır olduğunu ima etmiş oldu.Derin çatışmaların olduğu koltuk ve iktidar kapışmasında zor, kliklerin doğal olarak başvuracakları yöntemdir.Bu yüzden Türkiye böyle şeylere hiç de yabancı değildir.

Ortadoğu'da taşların yerinden oynamasından sonra birer birer yıkılan Bin bella,Kaddafi,Saddam Hüseyin,Hüsnü Mubarek rejimlerinin devrilmesinden sonra ortaya çıkan kaos Ortadoğuyu kan gölüne çevirmiştir.Tam da bu çatışmaların orta yerinde bulunan Türkiye,komşuları ile sorunsuz bir ülke olmak isterken ,hepsi ile sorunlu ve çatışmalı bir ülke konumuna gelmiştir.Türkiye yanlızlaşmış,dostu olmayan tek ülke durumundadır..Türkiye'yi bu duruma getiren on bir yıldır iktidarda olan R.T.Erdoğan'dır.Sade bir belediye başkanlığından,Amerika'dan alınan onay ile Baş bakanlığa,daha da ileri giderek Ortadoğuda bir piyon durumuna yükselmiştir.

Yüz yıllık yaşanan süreç petrol'ün olduğu her yerde savaş,kan,acı ve göz yaşının eksik olmadığına tanık olmuştur.Aynı zamanda hile,entrika,çıkar ilişkilerinde acımasız oyunların tezgahlandığı,''tavşana kaç,tazıya tut'' denildiği,herkesin birbirinin yüzüne güldüğü arkasından kuyusunu kazdığı ortadoğu gerçekliği böyle acımasızlıklarla doludur.R.T.Erdoğan bu rol için biçilmiş,yeminli bir Amerikan uşağıdır.R.T.Erdoğan'ı en iyi tarif eden öldürülen Libya lideri M.Kaddafi olmuştur.Ölmeden önce nasihat ettiği,en çok zoruna giden,üzüldüğü,derinden yaralayan ,arkadan hançerleyen kişinin R.T.Erdoğan olduğunu söylemiştir.

İktidar'ın gizli ortağı olan Cemaat, yani Amerika'da ikamet eden,tamamen Amerika'nın bölgesel çıkarları için çalışan Fettullah Gülen ile AKP ortaklığı yolun sonuna geldi.Gazze'ye yardım götüren gemide bulunan Türk vatandaşlarının ölümüyle sonuçlanan,İsrail-Türkiye gerginliği ile aralarında başlayan çelişkiler ,dershanelerin kapatılması sorununda ipler koptu.Birlikte oldukları dönemlerde muhalefete göz açtırmayan,aydınları cezaevlerine dolduran,ulusalcıları mağdur edebiyatı yaparak bir dönemin adeta intikamı alınmak için ağır hatta müebbet hapis cezalarına çarptırdılar.Ortada bulunan pastanın yani ganimetler ile zenginliklerin paylaşılması konusunda görüş birliğine varamayınca taraflar kılınçları çekip kozlarını paylaşmaya kalktılar.Gelecek 25/30 yıl için planlar yapan AKP ile Cemaat devletin kurumlarını paylaşma konusunda zıt düştükleri için bu konuma geldiler.

Bir zamanlar çok iyi dost olan AKP ile Cemaat arasındaki gerilim zaten olmayan demokrasi,hukuk,insan hakları ihlalleri olduğu gibi gün yüzüne çıktı.Devlet diye bir şeyin olmadığını hep beraber gördük Hesaplaşmalar uçnoktaya varınca devlet içindeki kurumlar arasındaki mücadele sertleşti.

Polis teşkilatı,Jandarma,Yargı Akp- cemaat diye ikiye bölünmüş,kimsenin kimseye sözü geçemez durumuna gelmiştir.Türkiye'nin iki değişik kafadan idare edildiği,bu yüzden birinin onay verdiği bir karara,diğeri şiddetle karşı çıkmaktadır.Bu yüzden adaletin yok olduğu bir ülkede devlet,jandarma,polis ve yargıya insanların güveni kalmamıştır. Hukuk devleti zaten yoktu,şimdi tescil edilmiş oldu.

Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet,yolsuzluk olayı başında İran asıllı bir işadamının bulunduğu,AKP iktidarının dört bakanının,çocuklarının da katıldığı soruşturmalar sonucu ortaya çıkarıldı.Ayakkabı kutuları içerisinde ortaya çıkarılan milyon dolarlar,hesap makinaları,kasalar ile suç üstü evlerinde bulundu.Fatih belediye başkanı,Halk Bankası müdürünün de aralarında bulunduğu yolsuzluk ve rüşvet olayı Başbakan'ın oğlunun TÜRGEV vakfına kadar uzandı.Soruşturmayı yürüten savcı Başbakan tarafından görevinden alındı.Savcı başbakanın oğlunu soruşturmak için çağrı göndermesine rağmen ,gitmedi.Dün Hakkari'de Umut Kitabevi'ni bombalayan ve suç üstü yakalanan Ast subay için soruşturma yürüten savcı ,görevinden alınmış,avukatlık mesleğini bile icra etmesi yasaklanmıştı.Dün askerlerin yaptığını bugün AKP devam ettiriyor.

Askeri vesayete karşı çıkan ,bunu mağduriyet edebiyatı yaparak kullanan Recep Tayyip Erdoğan her daim bütün konuşmalarında Balyoz,Ergenekon davalarında ''bırakın yargıçlar görevini yapsınlar'',''bırakın mahkemeler işlerini görsünler'' diye konuşuyordu.Ama bugün bu söylemlerini unutarak çark etmiştir.Soruşturmanın kendine uzanacağını anlayınca,Yargıya müdahele ederek ,soruşturmaları her seferinde engellemiştir.Yine MİT soruşturmasında Hakan Fidanı soruşturmaya çağıran savcıya ,bir gecede kanun çıkararak müsade etmemiştir.Wikileks belgelerinde İsviçre'de değişik hesaplarında 7 milyar doları bulunan,dünyanın 7.en zengin başbakanı olarak bilinen RT Erdoğan'ın bütün kirli çamaşırları ,gözden çıkarıldığı için yavaş yavaş ortaya sürülüp iktidarda kalması engellenecektir.Yine üst üste belediye ,milletvekili,cumhurbaşkanlığı seçimleri ile gelecekte kimlerin Cumhurbaşkanı veya başbakan olacağına Amerika karar verecektir.R.T.Erdoğan'ı nasıl iktidara getirdilerse,aynı şekilde götüreceklerdir.

YOLSUZLUK VE RÜŞVET CUMHURİYETİ TC !

Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen bütün partiler döneminde rüşvet ve yolsuzluk olmuştur.CHP-DP-ANAP-MHP ve AKP iktidarları , R.T.Erdoğan'ın da içinde olduğu soruşturma dosyaları ile doludur.Milletvekilliğin getirdiği ''dokunulmazlık'' zırhına sığınarak yargılanmaktan korunabilmişlerdir.Bunlara sadece BDP dahil değildir.Yüz kızartıcı suç dosyalarına rastlamak mümkün değildir.Kürt ulusal muhalefetini, yargıyı elinde bulunduran iktidarlar cezaevlerine atarak seslerini susturmaya çalışmaktadır.Bütün partilerin tek birleştikleri nokta ''milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına '' karşı olmalarıdır.

DP Başkanı Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel 'mobilya ihraç ediyorum' diye sunta ihraç ederek devletten milyonlarca dolar vergi iadesi alarak ,hayali ihracatın Türkiye'deki ilk başlatan kişisi olarak bilinmektedir.Hayali İhracattan yargılandı ve hapis yattı.1981 yılında Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı kaçakçılıktan yargılandı.Hapis cezasına çarptırıldı.Uzun bir dönem cezaevinde kaldı.Turgut Özal döneminde Emlak Bankası içini boşaltan Engin Civan bankaların içini boşaltmaktan yargılandı ve hapis yattı.Yine Savunma Bakanı Ercan Vuralhan rüşvet ve yolsuzluktan hapis yattı.Özal iktidarı kendisini korudu.İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan İstanbul'un mimari yapısını değiştirerek ,çevresindeki ekiple beraber zenginleşti.Yolsuzlukların had safhaya ulaştığı dönem olarak bilinmektedir.

1993 yılında İSKİ'yi dolandırmaktan,rüşvet ve yolsuzluk suçlamasından tutuklanan Ergün Göknel tutuklandı.5 yıl hapis yattı.AKP döneminde yurt dışında toplanan Bağış paralarını zimmetlerine geçirerek,Deniz feneri davası olarak tarihe geçen unsurlar Almanya'da yargılandı.Hapis cezalarına çarptırıldı.Türkiye'de AKP hükümeti tarafından aklandılar.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ünde aralarında bulunduğu,ama dokunulmazlığı olduğu için yargılanmadığı ''kayıp trilyonlar davası''nda Necmettin Erbakan'ın mahkum olduğunu görmekteyiz.Babalarının ölümünden sonra kardeş Erbakan'lar arasında paraların paylaşımı konusunda şiddetli kavgaların çıktığını basında hepimiz takip ettik.

SEVAN NİŞANYAN SAHİPSİZ DEĞİLDİR !

Ermeni yazar ve dilbilimci Sevan Nişanyan AKP tarafından hapsedildi.Kaçak inşaat yaptığı gerekçesiyle mühürlenen evinin inşaatına devam eden,hakkında açılan davalar sonunda 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Cezasını çekmek için belirtilen 2 Ocak tarihinde teslim oldu.

Diğer taraftan Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk davasında adı geçtiği için savcılık tarafından ifadesine başvuruldu.Cumhuriyet savcısını çağrısına yanıt vermediği gibi,gitmedi,babası müsade etmedi.Bunlar yetmiyormuş gibi soruşturmayı yürüten savcı görevden alındı.

AKP'nin kendisi için yetiştirdiği muhafazakar burjuvazilerden olan Ali Ağaoğlu'nun ''Bakırköy 46'' projesinde neler olduğunu gizli dinlemelerden sonra ortaya çıktı.İstanbul Büyükşehir Belediyesinin vermediği imar değişiklik teklifini ''ben o işi başbakana yaptırdım'',''ben de gittim büyük patrona o da Bakana talimat verdi,halledin burayı dedi'' sözlerine rağmen rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Türkiye Cumhuriyeti işte böyle bir devlettir.Hukuk sistemi de böyle işlemektedir.Kişiye özel kanunlar çıkar ve uygulanır.İktidarı elinde bulunduranlar için her şey rüşvet,hırsızlık serbesttir.Güçsüz olanlar için,hele bir de Rum,Yahudi,Ermeni olma durumunda hemen kanunlar karşınıza çıkar.Türkiye kaçak yapıları ile meşhur ''cennet'' bir ülkedir.Kaçak yapıların soruşturulması için meclis,mahkemeler davalarla doludur.Bu yüzden hapishaneye giren bir allahın kulunu gazetelerden,duymadıkSevan Nişanyan elbetteki hariç.Bir süredirgerici yoz basın tarfından hedef haline getirilen Sevan Nişanyan muhalif,aydın,Ermeni olmanın bedelini ödüyor.

 

İleri demokrasi,hukuk düzeni yalanları adaletsiz gelir dağılımı ile AKP iktidarı sözde müslümanlık,din ve ahlaktan bahsederek eşi ve benzeri görülmemiş yağma ve talan hırsızlık cumhuriyetinde kendi yandaşlarını dolar ve euro milyoneri yaptı.Yandaş TV ve medyada adı dahi bahsedilmeyen 40 günlük iken ölen minik Ayaz bebeğin içler acısı dramıdır.Babası askerde tek, çocukları ile kalan Devletin ve AKP'nin destek sunmadığı minik Ayaz bebek annesinin koynunda soğuktan,zatüreden öldü.Haberleri var mı ?

Nereden olsun!Çünkü Onların vicdanları ayakkabı kutuları içerisinde gizlenen milyon dolar ve euroların içerisindedir.

 

 

Ocak 2014

95035

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar