Pazar Mayıs 5, 2024

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Daha önce hem biz hem de devrimci ve demokratik kurumlar tarafından yapılan açıklamalarla bu devrimci tarzdan uzak pratiklerin iddia edildiği gibi “devrimci çizgi” ile bağdaşmadığı ve gazete bürolarının basılmasının bir mücadele aracı olamayacağı ifade edilmişti. Ancak bu dönemde devrimciliğin temel kıstası olan dürüstlükten kaçınılarak yalana, manipülasyona başvurulmuş, ilk gün kabul edilen şiddet, ikinci günden itibaren inkar edilmiş, sonrasında “makul-orantılı-kabul edilebilir” olduğu iddia edilmiş, hatta bir süre sonra da bu konuda yapılan açıklamalarla kendilerinin teşhir edilip, düşmana hedef gösterildikleri ve asıl şiddete uğrayanların kendileri olduğu iddia edilerek pervasızlık sürdürülmüştür.

Kısa bir süre öncesine yoldaş dedikleri devrimcilere şiddet uygulamaktan zerre beis duymama, düne kadar kimi kurumlarda var olan ve mahkum edilen yasakçı yaklaşımı, söz konusu kendisi olunca meşrulaştırarak devrimcilikten hızla uzaklaşma ve karşıtına dönüşme hali açıktır ki bir soruna işaret etmektedir! Kuşkusuz bu tablonun beslendiği ideolojik kaynak da anti-MLM’dir.

Bizler bu anti-MLM halin bir örneğini 1 Mayıs’ta, emekçi halkımızın ve aynı zamanda devletin gözünü diktiği Taksim direnişinde gördük! Elbette tüm halkımızın bu gerçeği görmesi için elimizden geleni yapmak ve başta o alanda bulunan devrimci, demokratik, ilerici kurumları şahit oldukları bu konuda bilgilendirmek borcumuzdur!

Bu tarz devrimcilere ait değildir, terk edin!

İşçi ve emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kala İstanbul’da devrimci kurumlar tarafından gerçekleştirilen eylem programına, yaşanan sorunların somut bir yansıması olarak iki ayrı Partizan temsiliyetiyle katılmış, toplantılarda kendi fikirlerimizi bildirmiştik. 1 Mayıs günü de bu kararımızın arkasında durduk.

Taksim’de olacaklarını bu ortak toplantılarda dile getiren ancak Bakırköy’de de olacaklarını dile getirmeyen arkadaşlarımız neden Taksim dediklerini ise eylem günü deşifre etmiş oldular. Alandaki pratiklerinden geliş sebeplerinin, devletin toplamda 30 bin polis görevlendirerek konulan Taksim yasağını delmek için olmadığı açığa çıkmış oldu. Flamasız, pankartsız alana gelen 15-20 kişilik bir grup, henüz yeni yeni toplanmaya başlayan Partizan kitlesine saldırmış, ellerindeki flama ve pankartları gasp etmeye çalışmıştır. Bu sırada uygulanan şiddetle bir yoldaşımızın gözlüğü kırılmış, yine başka bir yoldaşımızın gözünde, dudağında ve elinde yaralanmalar meydana gelmiştir. Araya dost kurumların girdiği bu saldırı, polisin tüm 1 Mayıs kitlesine saldırması ile “son bulmuştur”!

Okurlarımıza yönelik saldırının ardından bu grubun alandan ise uzaklaşması amaçlarının ne olduğunu, alana neden geldiklerini bir kez daha ortaya sermiştir.

Çağrımızdır; bu yaklaşım hesaplaşılması gereken bir yaklaşımdır. Bu kültür, devrimcilere ait değildir ve hızla terk edilmelidir. 1 Mayıs için yasaklı alan olan Taksim’e çıkabilmek için ortaya irade koyanları bir bütün tehlikeye atan, düşman bilincini bulanıklaştıran, yoldaşlarımıza şiddet uygulayanlar bu tavırları için özeleştiri vermelidir!

 

PARTİZAN

2 Mayıs 2017

41242

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Latin Amerika’nın kesilen devrimci damarları

ABD’nin arka bahçesinde, burjuvaziye karşı mücadelenin büyük bir yanını ABD emperyalizmine karşı mücadele olulşturduğu bilinen bir gerçektir. İspanyol sömürgeciliği kovulduktan sonra, Latin Amerika halkları bu kez karşılarında ABD emperyalizmini buldu.

IŞİD-İsrail, Kürt Hamas'ı ve Suriyeliler meselesi

IŞİD'in son Atatürk Havalimanı saldırısı ile başlayan tartışmalar yüzeysel olmak kadar gerçeği de ters yüz eden tartışmalardır. 

Öyle ki esas açıktan manipule edilerek yapılan çözümlemeler usulen oluyor ve bunlar DAİŞ'in planlayıcılarına objektif hizmet olarak da geri dönüyor.

Dik duran nikbinlik: SABAHATTİN ALİ[*]

“Non segnis stat remeatque dies.”[1]

Cumhuriyet tarihinin -bilinen- ilk “faili (belli) meçhul”üdür Sabahattin Ali; elbette bilinmeyenler hariç.

Kafası taşla ezildi; başka bir rivayete göre bir polis amirinin elinde kaldı. Sabahattin Ali cinayeti, elbette “faili meçhul” bir cinayet değildir. Devlet, Ali Ertekin’i kullanmıştır. Ancak işin içinde devlet olduğu için cinayet hep “meçhul” kalmış/ bırakılmıştır.

Madımak'tan Çığlıklar Geliyor

Yanarak şekil buldu insanlık,böyle süregeldi tarih... 

Tarih tekerrür etti. Binlerce yılın cadı yakma deneyimleriyle evrilmiş kara cübbeli sakallıların ağızlarından salyalar akıtarak giriştikleri en pis en canavarca eylem. Ve o eylemin gerçekleştirildiği mekan: Madımak.

O Madımak'tan halen çığlıklar geliyor…

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Kimler umut bağlamadı, büyük hayaller beslemedi ki? Nice eski tüfek “sosyalist”, “komünist”ler Marksist-Leninist ideolojiyi Avrupa birliğine feda etmedi ki? Kimler büyük umutlarla tekelci sermayenin yaverliğine soyunmadı ki? “Marksizm Leninizm’in eskidiğini, vadesini doldurduğunu, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini” hangi dönme liberal, demokrat revizyonist burjuvalar savunmadı ki? Ve emperyalist çıkar gruplarıyla oynaşmayı, cilveleşmeyi esas aldılar.

AB Emperyalist bir birliktir dağıtılmalıdır

24 Haziran’da ingiltere de yapılan AB referandumu sonucu, AB emperyalist burjuvazisi içinde paniğe yol açtı. Brexit’in domino etkisi yaparak ABexit’e dönüşmesinden korkmaya başladılar.

Avrupa Birliği, “... başta ABD ve Japon emperyalist tekellerine rakip olarak ortaya çıkmışsa da, işçi sınıfı, ezilen halklar ve ezilen ulusların karşısında yer alan bir bloktur. Başta da Avrupa işçi sınıfı ve halklarına karşı oluşturulmuş emperyalist bir birliktir.”1

Demek gidiyorsun küçük kırlangıç…

Bir can almakla insan biter mi heval,

Kahpe kurşun kalemini kırar mı heval..

Şu Dicle'nin suyu senden geçermiş heval,

Analar oğul diye içermiş heval...

Bir rüzgar gibi hala esermişsin heval...

Şu Cudi'nin dağlarında gezermişsin heval,

Şu Munzur'un dağlarında gezermişsin heval...

Hitler,Mussolini ve Erdoğangillerin yaratılmasında liberallerin payı!

Son zamanlarda, bir çok liberal ve demokrat köşe yazarı, AKP iktidarını ve Erdoğan’ın “tek kişi(!)” diktatörlüğünü eleştirirken, Sovyetler Birliği’ni ve Stalin’i anmadan geçemiyorlar. Stalin’i Erdoğan ile eşleştiriyorlar ve Erdoğan’ın uygulamalarını Stalin önderliğinde SSCB olan uygulamalara benzetiyorlar. 

Hepimiz ATİK 'liyiz,tutuklanmakla bitmeyiz !

Çok önemli tarihi bir süreçten geçiyoruz.

10 ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) aktivistinin bir yıldır tutuklu bulunduğu,Almanya'da yargılanmalarına sayılı günler kaldı.Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üyelerinin yargılandığı davadan sonra,Almanya'da görülen son 30 yılın en büyük siyasi davası olarak gürülmektedir.

Alman devleti'nin Türk istihbarat örgütü ile anlaşması sonucu Avrupa'nın değişik ülkelerinde gerçekleştirilen operasyonlarda 10 devrimci,haksız yere tutuklandı.

Kerkük’ü Kaça Satalım? – Dursun Ali Küçük

Kürdistan’da doğup büyüyüp Kürdistan’ı satanlar az değil.
Garip ama gerçek...
Kürdistan’da bazı Kürtler kendi ülke ve şehirlerini bir yok pahasına evet kendisi için satıyorlar.
Hem de bedeva.
Kimi karın tokluğuna, kimi gerçekten bedevaya, kimi egemen sömürgecilerden bir etiket ucuz yaşam kapma pahasına bunu yapıyor.
Kimisi de kafası ve ruhu işgal altında olduğu için bunu yapıyor.

İbrahim Kaypakkaya ve Kürt sorunu[1]

“Söyle ateşin söylemeye çekindiğini.”[2]

İşkencede parçalanmış bedeni 20 Mayıs 1973 günü Diyarbakır’da babasına teslim edileli tam 43 yıl olmuş… “İntihar etti,” demişler, utanmadan![3]

Sayfalar