Cuma Mayıs 17, 2024

Avrupa’da Alevi hareketinin çıkmazı….

Alevi toplumuna dönük bütün çirkef saldırı ve katliamların ardında her zaman siyasi bir zemin oluşturulmuştur. Toplumun en kırılgan ve toplumsal çelişkinin en hassas noktasından birini oluşturması açısından da önemlidir.

Bu anlamıyla hem devrimci yaklaşım hem ulusal hareket hem de Alevi örgütlenmeleri tarafından ciddiyetle ele alınması gereken önemli bir konu olarak varlığını korumaktadır. Zira mevcut iktidar süreci, faşizmin ülkedeki açık diktası, Kürt ulusu başta olmak üzere azınlıklara yönelik saldırıların boyutlanması, devrimci muhalefetin yükselmesine karşı faşist devletin tepki ve yaklaşımıdır. Yine bu ırkçı-faşist uygulamalara yönelik her toplumsal katmanda ısrarlı bir karşı koyuştur.

Her ne kadar genel yaklaşım Avrupa’daki Alevi hareketi olmasına karşın kökeni ve köklerinin ülkedeki siyasi gelişmelerin önemli bir parçası olması nedeni ile geniş bir yelpazede ele alınmasını getirmektedir.

90 yılların başında kurulan Avrupa Alevi hareketi esasen 1993 Sivas/Madımak katliamının ardından ciddi bir güce ve örgütlenme ağına ulaşmıştır. Alevi toplumunun siyasal ve inançsal tepkisini iyi değerlendirerek örgütlenme alanlarını ve yüzlerce kurumu oluşturması açısından önemli bir moment yakalamıştır.

Katliamın siyasal, tarihsel ayağı ve devlet olgusuyla beraber ele alınıp deşifre edildikçe Alevi toplumu üzerindeki devlet etkisi kırılmaya yüz tutmuş ve devamında ciddi örgütlenme ile Aleviliğin kendi gerçekliliğiyle yüzleşmesi ve somut yansıması daha net olmuştur. Kendi içindeki farklı toplumsal ve inançsal katmanların varlığı ve devlet (şovenist) yaklaşımının etkisi, gelişmenin ve siyasal bir güç olma yolunu her dönem tıkamıştır. Sivas Madımak Katliamı ardından esasen Alevi hareketinin devlet geleneğiyle açıktan yüzleşmesi bu gerici eksenden uzaklaşmasını beraberinde getirerek bu örgütlenmenin demokrasi istem ve yaklaşımını ve diğer demokrasi güçleriyle ortak hareket noktası yakalamasına önemle vesile olmuştur.

Avrupa da Aleviliğin ders olarak okutulmasından Aleviliğin tanıtılmasına ve demokrasi güçleriyle ilişkilenmeye varan örgütlü bir güç olma bu moral ve kazanımlarını ülkedeki Alevi hareketinin gelişimine aktarması açısından büyük önem taşımıştır. Cem Vakfı gibi devlet güdümlü Aleviliğin asimilasyonu üzerinden çıkar ağı oluşturan yapıların önüne de önemli engel teşkil etmiştir. Bu mücadele açık veya kapalı Avrupa örgütlenme sürecinde de yaşanmıştır.

Ali siz Alevilik, Dedeler kurumu ve Aleviliğin İslam’ın içinde mi dışında mı tartışmaları vb. demokrasi güçleriyle ortak hareket etme, özellikle de Kürt hareketiyle birlikte olmama yönlü ayak direme “Biz inançsal kurumuz siyaset tartışmayız” gibi geri yaklaşımlar, bunu aşmaya çalışan alevi hareketi açısından hep ayak bağı olmuştur.

Toplumsal ve demokrasi mücadelesinin dışında kendisini tutan bu mantık özellikle toplumsal tepki ve reflekslerin gösterildiği dönemlerde alevi hareketinin önünde ve gelişiminde hep engel teşkil etmiştir.

Yerel örgütlenmelerde bu anlayışın nüveleri her daim çokça yaşanmıştır. Demokratik gelişimin ve ortak mücadele kazanımlarının önü bu mantık temsilcileri tarafından bilinçli bir şekilde kapatılmaya çalışılmıştır Buda enerjinin boşuna gereksizce tartışmalarda boğulmasına neden olmuştur. Kurumlarının eklektik bir toplumsal taban oluşturmasındaki zorluklar ve bunu aşmadaki yetersizlikler özellikle durgun ve uzun dönem sessiz kalan hareketin bu rotaya girmesini kolaylaştırmıştır.

Bu yılda 2 Temmuz anma süreci aslında bu durgunluk ve kısır girdabı kırmanın ufak bir adımını oluşturabilirdi. Ancak bu yönlü mücadele eden arkadaşların eklektik kaygıya boyun eğmeleri ya da uzlaşıcı çizgi maalesef gerici değirmene su taşımıştır. Demokrasi ve birlikte yürüme ortak mücadelenin kazanımları törpülenmiştir.

Avrupa da ki Kürt ve demokrasi güçleri esasen Türkiye’deki faşist baskı ve temsil ettiği toplumsal tabanın sesi olmaya çalışan bir eksen de durmaktadırlar. Bu anlamıyla oradaki devlet terörüne ve haksızlıklarına erken bir tavır ortaya konulmaktadır.  Bu terör ve faşizan baskı esasen alevi kurumları dahil tüm demokrasi mücadelesi veren kurumları yakinen ilgilendirmektedir. Çünkü başta iktidar ve kolluk güçlerinin uyguladığı politikalar bu zemini direk etkilemektedir.

Tekçi devlet politikasının  iktidar ayağınca uygulanması her toplumsal kesimi olumsuzca etkilemektedir. Her bir toplumsal kesime yapılan saldırı bir diğerine zemin hazırlamaktadır. Kürt halkına yönelik linç saldırısı Alevilere yönelik nefrete ve tekçi zihniyete dönüşüyor.

Bu tekçi zihniyet Ermeni düşmanlığı ile örtüştürülüyor. Sonuçta bunun mücadelesini veren devrimci ve aydın kesiminin katledilmesi ya da hapishanelere konulmasını getiriyor. Bu  ayrıştırıcı zihniyet kadınların katledilmesine olanak sunuyor. Farklı ulusa, inanca azınlığa, kültüre, cinse bakış açısı her farklı toplumun karşılaşacağı katliam ve zora dönüşüyor. Ortak bir saldırı ancak ortak güçlerin askeri oranda bu saldırıları toplumsallaştırabilmesi ile geriletilir.

Kısacası Avrupa alevi hareketi ve tabanı bu demokrasi güçlerinden yalıtılamaz. Bu noktada çaba içerisinde olan kesimlerin uzlaşıda dikkat etmesi gereken temel ilkeleri koruması gerekiyor. İslamlaştırılmış ve asimile anlayışına yakın mantığın daha fazla tartışılması ve doğru tarzda yazılması gerekiyor. Durgunluğu fırsata çeviren özellikle Cem Vakfı gibi çevrelerin düşünce ve yaklaşımları deşifre edilmelidir. Demokrasi güçleri ise esasen alevi kurumlarındaki ilerici harekete destek sunabilmelidir. İlişki ve etkileme her zamankinden daha fazla çaba gerektiriyor.

Türkiye’de de çıkmaza giren Avrupa’da demokrasi güçleri tarafından deşifre edilen politikalarına karşılık deşifre eden güçleri geriletmek için faşist örgütlenmesini ve saldırganlık ağını geliştiriyor.

Esas olarak bu saldırıyı görüp tüm demokrasi güçlerini bir araya getirerek karşı koymanın acil önemini kavramalıyız.

2182

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

Sayfalar