Salı Mayıs 28, 2024

Halkların devrimci birliği

Emperyalizm bir yandan ranta dayalı sermayesini büyütürken diğer yandan ezilen dünya halklarının yaşamında büyük bir ağırlık olarak duran sefaletin yaratıcısı ve sorumlusudur. Dünyada var olan ve yaşanan köleliğin ve yoksulluğun yaratıcısı ve sürdürücüsü durumunda olan emperyalizm bütün faşist-gerici ulus devletlerle birlikte yaşatılan soykırım ve katliamlarında baş sorumludur. Emperyalistler ve yerli gerici faşist iktidarlar Ortadoğu’da ve ülkemizde ulusal-dinsel-mezhepsel çatışmaların düşmanlıkların yegane sorumlularıdır. Uluslar-halklar arasına kalın ve geçilmez çitler çeken, beyinleri ırkçılıkla kirleten şovenizmin de yaratıcısıdır. Şovenizm, çağımızın en büyük sosyal hastalıklarının başında gelmektedir. Geçilmesi zor ve varılması güç, yaklaşılması oldukça zor olan şovenizm uluslar-haklar arasında yıllara hatta yüzyıllara varan derin düşmanlıkların adıdır. Bugün Kürt-Türk ulusu ve halkları arasında keza Arap ve Kürt ulusu ve halkları arasında var olan ve yaratılan düşmanlıkların yegane yaratıcıları faşist ulus devletlerdir. Tartışmasız bir şekilde bunların başında faşist TC devleti gelmektedir.

Faşist AKP hükümeti başta ABD ve AB emperyalistlerle birleşen ve dönem dönem farklılaşan çıkarları temelinde Ortadoğu’da bölge halklarına karşı sürdürülen kanlı saldırılarda uluslararası ve bölgesel en kirli ittifaklar içerisindedir. Aynı biçimde ülkemizde de tüm halklarımıza karşı kanlı ve topyekün bir saldırıya geçmiş durumdadır. Aykırı ve muhalif hiçbir sese tahammül etmeyen özgürlüğe ait her değere acımasız devlet terörü, sokak infazları, kitlesel katliam ve yaygın tutuklamalarla ezmeye çalışmaktadır. Yüz yıldır yarattığı faşist gelenekten ve etki gücünden hiçbir şey kaybetmeden Kürt ulusuna karşı sürdürülen imha ve inkar politikasıyla yüzbinlik şehirleri tank ve top ateşiyle yerle bir ederek kitlesel soykırım uygulamaktadır. TC egemenlik sistemi içinde geleneksel ve “modern” tüm gerici ve faşist güçlerini arkasında toplayarak, tüm muhalefeti ezmek sindirmek susturmak istemektedir.

Faşist TC devleti bir yandan çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız üzerinde ağır baskı koşulları altında sömürüsünü devam ettirirken diğer taraftan devrimci durum ve devrimin olanaklarını hiç olmadığı kadar olgunlaştırmıştır.  Bugün Ortadoğu’da ve ülkemizde devrim için fırsatlar her zamankinden daha fazladır. Devrimci durum, güven veren devrimci bir öncünün eksikliğini ye ihtiyacını yaşamaktadır.

Bugün gerek Rojava devrimini gerekse T. Kürdistanı’nda Kürt halkının özyönetim direnişlerini savunmak, sahiplenmek-sürdürmek demek halklarımızın devrim mücadelesini savunmak demektir. Aynı zamanda tüm ezilenlerin, emekçilerin, demokratların aydınların can güvenliğini ve özgür geleceğini savunmak demektir. Bugün Ortadoğu’da ve ülkemizde özgürlük değerlerini savunup ona sahip çıkmak demek, dünya halklarının özgürlüğünü ve geleceğini savunmak demektir.

Unutmamak gerekir ki; faşist sistem altında ülkemizde hiçbir toplumsal kesimin varlığı ve geleceği güvende değildir. Aleviler, demokrat kesimler, işçiler, emekçiler, yoksullar, tüm muhalif güçler saldırı altındadır. Bugün her alanda büyük bir kahramanlıkla direnen-savaşan Kürt halkı adına “Kürt öz yönetim direnişleri” dedikleri isyan kırılırsa, AKP daha azgın bir saldırganlıkla ve acımasızca Türkiye’deki tüm muhalefeti kanla bastıracaktır. Dolayısıyla Türkiye’deki tüm ilerici, devrimci güçlerin ve emekçi halkın geleceği Kürt halkının haklı ve onurlu direnişinin geleceği ile iç içe geçmiştir.

Bugün var olan ve yaşanan gelişmeler Türkiye ve T. Kürdistanı’nda tüm devrimci ve ilerici güçleri hiç olmadığı kadar birlikte-ortak mücadele yürütme ve örgütleme ihtiyacını ve olanaklarını ortaya çıkarmıştır. Faşist AKP hükümetine ve TC egemenlik sistemine karşı silahlı mücadele dahil tüm alanlarda ve tüm mücadele araç ve yöntemleriyle devrimi yükseltmek için güçlerimizi Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nde birleştirmek gibi bir örgütlülüğe ihtiyaç vardır. Oluşan Birlik, “büyük bir sorumluluk altında yürümek göreviyle karşıya karşıyadır. Bu birlik sahiplenilerek, destek sunulmalı ve ileri taşınmalıdır.

Ortadoğu’da proleter devrimcilerin de yer aldığı devrimci güçler arasında oluşturulan devrimci bir ittifak olan direniş birliğinin temelleri atılmıştır. Adına “Birleşik Devrim Hareketi” denilen birlik, emperyalizme-kapitalizme, faşizme, şovenizme ve ırkçılığa karşı mücadele içinde demokratik ve özgür geleceği kazanmayı hedeflemektedir. Sistemle bütünleşen faşist AKP'nin toplumsal dayanakları ile birlikte halkın devrimci gücüyle yıkılmasını amaçlayan devrimci ittifakın yaratılma ve sürdürülme ihtiyacı yaşamsal düzeyde önemlidir. Devrimci ideal ve temeller üzerinde kurulan ve örgütlenmeye çalışılan bu birlik, sürecin ve gelişmelerin ihtiyacına yanıt olmayı amaçlayan mütevazı bir birliktir. Bu birliğe doğru yaklaşmak, gerçekliği ve ihtiyacı içinde anlamak ve bu kavrayışa uygun bir bilinçle örgütlülüğünü yaratmak devrimci bir görevdir.

AKP hükümeti, toplumla birlikte doğayı da imha etmektedir. Kadına ve gençliğe düşmandır. İşçi sınıfı ve tüm emekçiler üzerinde sömürüyü ağırlaştırıp, kölelik koşullarını dayatmaktadır. Tüm halk kesimleri üzerinde baskıcı ve katliamcıdır. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, AKP hükümeti ve TC devletinin saldırısı altındaki tüm güçleri eğitip örgütlemeyi ve birleştirip mücadeleye seferber etmeyi esas alır.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum için, işçi sınıfı ve emekçilerin hak ve özgürlüklerinin elde edilmesi için, özgür geleceğin kazanılması için mücadele eder.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi, faşizm ve gericilikten zarar gören herkesi, başta kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere tüm ezilen halk kesimlerini özgürlük, demokrasi ve halkların kardeşliği için örgütlenmeye, birleşmeye ve mücadele etmeye çağırır.

Eğer önlenmezse mevcut durum kaçınılmaz olarak daha kanlı bir diktatörlüğe doğru gidecektir. Bu gidişi engelleyecek hiçbir düzen gücü ve kurumu kalmamıştır. Bu gidişi yalnızca ortak ve birleşik mücadele önleyebilir. Ya daha kanlı bir diktatörlük kurulacak ya da halklarımız örgütlenip silahlanarak cihatçı faşist AKP çetesini dayanakları ile birlikte yerle bir edecektir.

(Rojava’dan bir Partizan) 

43996

Soma Roboski'dir

Soma işçi katliamı bir defa daha gösterdi ki, bu düzenin Tanrısı paradır. Söz konusu olan paraysa, insan hayatının bir sinek kadar bile değeri yoktur. Düzenin kanunlarına göre para; onur, şeref ve haysiyet gibi insani vasıflardan kat kat üstündür. Bu düzenden beslenen vampirler para için her türlü rezilliği mubah görmektedirler. "Tek vatan, tek millet, tek bayrak," diye diye halkı tavuk gibi yolmakta, devlet imkânlarını kullanarak halkın cebinden parmak ısırtan zenginliklere sahip olmaktadırlar.

Madencilerin Ölümü Kader Değil, Sermayenin Kar Oranını Arttırma Katliamıdır!

13 Mayıs günü Soma Holdinge bağlı Soma Kömür Ocaklarında yapılan işçi katliamı üzerine, gözler, bir kere daha, sermayenin kar oranını yükseltmek için durdurulamaz işçi cinayetlerine çevrildi. Bu elbette, en zor koşullarda çalışan işçilerin kaderi değil, sermayelerini arttırmak için hiç bir güvenlik ve sağlık önlemi olmayan derme-çatma denebilecek yerlerde çalıştırılmasının bir sonucudur. Burjuvazi, üretim maliyetini (değişmeyen sermaye) düşürmek için işçi ölümlerini artırmayı yeğlemiştir.

Burada bazı istatistikler vererek konuya girelim.

Kızıl Güller Kanıyor‏

Öyle bir coğrafyada, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, nerdeyse yılın tüm günlerinde ve ülkenin dört bir tarafında bize yaşatılan acıları, haksızlıkları, uğradığımız katliamları protesto etmekle geçiyor ömrümüz. Ve her gün o acılarla, duygusal anlarla bir kez daha yoğruluyor her birimiz. 

"Yüzünüzdeki maden karasını yıldızların kızıllığıyla aydınlatacağız"

Kaypakkaya yoldaşı andığımız bugünlerde Gezi şehitleri kervanına katılarak ölümsüzleşen Mehmet İstif ve Soma’da katledilen maden işçileri ile öfkemiz daha da büyümektedir.

Partizan : Yüreğimiz Soma’da! Yas değil isyan!

MANİSA’NIN SOMA İLÇESİ’NDE YÜKSELEN ÇIĞLIKLAR VE 

YÜZLERCE MADENCİ CENAZESİ…

 

Aralarında, Berkin Elvan gibi 15 yaşındaki işçi çocuk Kemal’in de cesedi, kara bir torbada…

16 saat sonra enkazdan sağ çıkarılan işçi Fatih, yaralı haline bakmadan kendisi gibi emekçi olan sağlıkçılara soruyor: “Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin”…

Diğer yanda ise elinde bir kamera ile şaklabanlığa soyunan bir başbakan…

Diyalektiği güncelle!

Her faaliyet alanı bir önceki sürecin devrimci çalışmalarını kapsamlı bir şekilde örgütsel-pratiksel-yönetsel boyutuyla değerlendirmelidir. Bölge ve alanlar bu süreçte kitlelere ne kadar gidebildi? Ulaştığı, kapısını çaldığı emekçilere sistemin politik teşhirini ne kadar, nasıl yaptı? Kitleleri bilinçlendirip-örgütlemede ikna ve inandırmada ne kadar etkili ve başarılı oldu? Nasıl bir yol ve yöntem izledi ve ne kadar mesafe kat etti? Propagandanın içeriği kitleleri uyandırmak-bilinçlendirmek-harekete geçirip örgütlemek için yeterli miydi?

BİR AYDIN(LIK) HÂLİ FİKRET BAŞKAYA[*]

“Dünyamızı sorularımızın cesareti ve yanıtlarımızın derinliğiyle önemli kılarız.”[1]

 

Bir aydın, bir insan olarak Fikret Başkaya, önemlidir.

“Entelektüellere ihtiyaç duyan bir toplum değiliz”;[2] “Aydın kavramı raf ömrünü tamamladı. Günümüzde entelektüelin yeri filin sırtında sivrisinek olmaktan öte değil,”[3] türünden “ucuz” saptamalara karşın bundan dostun da, düşmanın da asla kuşkusu olmadı; olamaz da…

9 Mayıs1945 Zafer Günü kutlu olsun

II.Dünya savaşı,insanoğlu'nun tanık olduğu,dünya tarihinin en korkunç savaşlarından biridir.Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği,çok ağır yıkımların olduğu,Yahudi soykırımı ile kitlesel ölümlerin yaşandığı en kanlı savaştır.100 milyondan fazla askeri personelin katıldığı,50 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği bu savaş onarılması  çok büyük yaralar açmıştır.1939-45 yılları arasında cereyan eden bu savaş,Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başladı.8-9 Mayıs 1945 yılında Adolf Hitler'in yer altında,saklandığı sığınağında,Kızıl Ordu'nun Berlin'i ele geçirdikten sonra kafasına kurşun

Siyasi Polis, Provokatör veya ruh hastalarıyla uğraşmak zorunda kalmak! Engin Gören

Birkaç gün önce bir sitede bir “yazı” çıktı: “H.Aksu kimdir?” başlığıyla. Yazıyı yazan kadar bu tür yalan, karalama, kışkırtma-provokatörlük üzerine kurgulanan yazıları yayınlayan site de sorunlu olup ortak yön buluyor demektir. Aynı mayadan oluşu mu veya ilkesiz ve kontrolsüzlüğünden mı kaynaklanıyor bilemiyoruz. Ama bu durum ve yaklaşım içinde bulunan bir sitenin ciddiyet taşımayacağı da açıktır. Umarız yayın çizgisini gözden geçirirler diyelim ve geçelim.

AMED’İN ARMENAK BAKIRCIYAN’I, İSTANBUL’UN ORHAN BAKIR’I, DERSİM’İN ALİ AĞASI!

Seni sessizliğimi bozarak anlatmak çok istedim. Uzun zaman düşündüm. Seni anlatacağımı hala bilemiyorum. Orhan yoldaş tanışıklığımız 1974'ün ortalarına denk geldi. Aramızda örgütsel bir bağlantı yoktu. Ama bizi birbirimize çeken bir çekim merkezi vardı. Çok zaman öğrenci gençlik eylemlerinde omuzdaş olmuştuk. Seninle Tunceli'ler derneğinde bir kaç kez karşılaştık. Sonra DGD'de görüşmüştük, ismini İBO koymuştun veya yoldaşların İBO ismini sana uygun bulmuştular. Söylentiler bizim çevrede yaygın halde yayılarak ;'' Bir gurup Ermeni yoldaşın bize kayıldığı '' söyleniyordu.

KEMALIZM MI?...MARKSIZM-LENINIZM MI ?

 

Sayfalar