Pazar Haziran 2, 2024

Kapitalizmi yıkıp geleceğimizi kazanmalıyız

Yüzyıllardır insanlığın yaşamını gaspetmiş olan kapitalizm, ne barışı ne de  refahı getirebildi.

Makinalaşma arttıkça üretim arttı, üretim artıkça, çalışanlar daha fazla yoksullaştı, mülksüzleştirilenler daha fazla işsiz kalmaya başladı.  Kapitalizm, kan deryası içinde doğdu ve kendi süreti gibi bir dünya yarattı.

İnsanlık, feodal toplumdan daha ileri bir topluma, kapitalizme geçmek zorundaydı. Kapitalizm zaman ilerledikçe devrimciliğini yitirip bütünüyle gericileşti. Emperyalizmin ortaya çıkışıyla bilikte  kapitalizmden geriye ilericilik adına bir şey kalmadı ve her geçen gün gericilik üretmeye başladı. Çünkü üretici güçler kapitalist üretim ilişkilerinden daha ileri bir duruma gelmişti.

İnsan, daha fazla bilgiye sahip oldukça, burjuvazinin elinde toplanan bilgi, insana öldürücü silah olarak geri döndü. Üretim bollaştıkça, bölüşüm daha eşitleneceğine, insan daha iyi yaşayacağına, tersine, eşitsizlikler arttı, yoksullaşma genişledikçe genişledi.

Savaşı ortaya çıkaran tüm nedenleri ortadan kaldırabilecek üretim ve bilgiye sahip olan insan, tersine savaşlardan başını kaldıramaz oldu. Bir savaş sona ererken bir başka savaşı başlattı.

İnsanlık, en geri dönemlerinde ortaklaşa üretmeyi, ortaklaşa tüketmeyi ve ortaklaşa yaşamayı başarmışken, bugün uzayın derinliklerini keşfedecek kapasiteye sahip duruma gelmiş insanlık, kendini karanlıkların içine kilitleyen burjuva sınıfın karşısında eli kolu bağlı gibi oturuyor.

Bütün bu olumsuzlukları insanlığın sınıflara bölünmüş olmasından ayrı ele almak oldukça safça olur.

Bütün kötlüklerin kökeninde özel mülkiyetçi üretim ilişkileri, yani kapitalizm vardır ve bütün kötülüklerin sahibi ise burjuvazidir. Kapitalist toplum yıkılmadıkça, insanın insan gibi yaşamasının da koşullarıda yaratılamayacaktır. İnsanın insan gibi yaşaması demek; sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünyanın yaratılması demektir. Bu ise, kendiliğinden olmayacak, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin kapitalizme baş kaldırısı ve sosyalizmi gerçekleştirmeleriyle mümkün olabilecektir.

İnsanın kendini sömürmesi, kendini savaşlarla öldürmesinin, kendi kendini sınıflara bölmesinin ve üretim bolluğu içinde kendini açlığa mahkum etmesinin sonu, sosyalizmle gerçekleşecek ve komünist toplumla birlikte gerçek kurtuluşunu garantileyecektir.

Sosyalizmde; ne emperyalist ne de ulusal savaşlar ne de milliyetçilik ve dinsel ayrımcılıklar ne de cinsiyet ayrımcılığı ve neden sınıfların bir birini ezmesi ve sömürüsü olacaktır. Sosyalimzde açlık ve işsizlikte olmayacaktır ve insanın gelecek korkusu olmayıp, günün geleceğini kazanmış olarak yaşayacaktır. Kısa süreliğine de olsa, Sovyet ve Çin Devrim'leriye insanlık tarihi buna tanıklık etmiştir.
Dünya, yeni bir emperyalist savaşa tehlikesiyle karşı karşıyadır. Emperyalistler dünyayı, silahlı yeniden paylaşıma doğru dümen kırmışa benziyor. Ekonomik ve siyasal gelişmeler bunu gösteriyor. ABD ve AB emperyalistleri bir yanda, Rusya-Çin eksenli emperyalistler ise diğer yanda.

Gelinen aşamada, bölgesel ve “vekalet” savaşları, emperyalistler arası dalaşmaya cevap veremez duruma gelmiştir. Kapitalizm kendini yendien üretimde oldukça zorlanıyor ve yeni krizlerle sık sık karşı karşıya kalıyor. Bir kriz bitmeden bir başkası kapıya dayanıyor. Sermayenin kar oranındaki düşme eğilimi yeni pazarları ve egemenlik alanlarını dayatıyor. Bu da, yeni bir paylaşım savaşını zorluyor.

Kapitalizmin kendini yeniden üretmesi önündeki engellerden bir de işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesidir. Burjuvazi, hemen hemen çoğu ülkelerde işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesiyle karşı karşıya kalıyor. İşsizliğin artması, gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün büyümesi ve yoksulluk çemberinin daha geniş kitleleri içine alması, kapitalist sistemin kendini yeniden üretmesini de zorluyor. Buna karşın, burjuvazi, Batı’da ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını, işçi sınıfının mücadelesine karşı  bir panzehir olarak geliştiriyor ve destekliyor.

Ayrıca, doğanın geriye dönüşümsüz katliamı, insanın her yönüyle tahribatı ve katliamı ile paralel sürdürülüyor. Burjuvazinin sermaye birikimi hırsı, bu tahribatların geriye dönüşümü olmadığınıda gösteriyor. Çünkü kapitalizm; insan gereksinimlerine göre bir üretim ve bölüşüm sistemi olmayıp, bir avuç burjuvazinin çıkarı uğruna milyonlarca emekçinin sömürülmesi, ezilmesi ve her türlü eşitsizlik ve adaletsizliğin adıdır.

Sadece, Batı Afrika ülkelerinde binlerce insanı öldürerek bütün hızıyla yayılan Ebola virüsünün önlenmeyen yükselişi, emperyalist sermayenin çıkarlarıyla örtüşmesindendir. Ve bu, emperyalist sermayenin insanlığı bile bile katletmesinden başka bir şey değildir.

Ortadoğu’da ırkçı-faşist-siyonist bir İsrail yaratan burjuvazi, aynı şekilde İŞİD gibi kontra gerici şeriatçı beslemeleri de yaratarak, bölgede egemenlik savaşlarını hem birbirlerine karşı hem de ezilen halklara karşı yürütmektedir.  Petrol kuyuları üzerine otutturulmuş şeriatçı petrol kralcıklarını ayaktat tutan emperyalist burjuvazi; Türkiye ve Kürdistan halklarının tepesine de Erdoğan gibi ırkçı-faşist-şeriatçı bir diktatör bozuntusunu dikerek, “batı medeniyeti”nin  ve onun “ileri demokrasi”sinin ne olduğunu bir kere daha göstermiştir.

Bütün bu kısa değinimlerin gösterdiği, kapitalist sistemin her yönüyle çürmüş olduğudur. Kendisi çürüdüğü gibi insanlığı ve üzerinde varolduğu doğayı da öldürmektedir. Buna daha uzun bir süre sessiz kalmak, inasanın kendi kendini yok etmesidir. Kapitalizm yıkılmadıkça, burjuva düzenleri yeryüzünden silinmedikçe, çürüme maalesef devam edecektir.

Bugün insanlığın önünde iki yol vardır: Ya burjuvazinin insanı ve doğayı tahrip eden kapitalist sistemi içinde çürümeye razı olacak ya da insanlığın kurtuluşa giden büyük adımı olan sosyalizmi kuracaktır. Başakaca bir seçeneği de yoktur.

İşçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesini, sosyalizm şiarıyla, dünyanın her yerinde yükselttiği yeni bir yıl olması umudu ve dileğiyle...
29.12.2014

71408

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar