Perşembe Mayıs 16, 2024

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 


14nisan 1935 , Amerika'da 'Kara Pazar' olarak bilinen, 800 milyon ton toprağın rüzgarla havaya kalktığı bir kum firtınası tarihidir.

Bu fırtına, Amerika'nın Dust Bowl kasabası merkezli olarak, Oklohama, Kuzey Texas'ın yüksek düzlüklerinde, 1931'lerin sonlarında başlıyan kuraklaşma ve sonucunda 4'yildan fazla süren kum fırtınaları süreğenliği; 14 Nisan tarihinde, artik sözkonusu bölgenin sınırlarını da aşarak, Amerika'nın neredeyse yarısını etki altına alan, tam bir felakete dönüştü.

Bu fırtına sonucu, binlerce insan hayatını kaybetti. onbinlerce hayvan telef oldu, milyonlarca hektar ekili arazi ve işlenebilir toprak tahrip oldu.
Bu felaket ertesinde Amerika'da ve dünyada da ilk kez 'toprak ve erozyon komisyonu' kuruldu. Komisyon başkanlıgına da, dönemin bir toprak uzmanı getirildi. Onun meşhur sözü, tum Amerikalıların hafizasinda yer etti:
(...)''Barbar ya da uygar,tüm insanlık içinde, biz Amerikalılar, topraga en çok zarar veren ulusuz''...

Peki 1935'lere Amerika'yı getiren süreç nasıl baslamıştı?

1820'lerde Kızılderilileler bölgeden sürülene kadar, Kuzey Texas, Kansas, Oklahoma'nın yüksek düzlükleri Bufalolarin ve Kızılderililerin doğal yaşam alanları olarak, sonsuz çayırlar ve çimenlerle kaplıydı.
Bu bölge Amerika'nın en çok yağmur alan ve en verimli topraklara sahip, dogal bir yaşam cenneti statüsündeyken, nasil oldu da çölleşmenin ve yıllar boyu süren bir toz fırtına merkezine dönüşmüştü sorusunun en yalın cevabı; doğanin, kendi düzenine müdahele eden Kapitalizmden ve onun azami kar hırsı üzerine oturmuş, doyumsuz sömürücü mantığından , bir intikam almasıdır.

Kizilderililerin bölgeden sürülmesi ve Bufaloların katledilerek soylarının sona erdirilmesi ardından,''hayvancılık''(hayvan katliami demek daha dogru olur) üzerine geçimini sağlayan bu bölgeyi tarıma açmak amaciyla,1840'da Abraham Lincon ''buğday ekmek şartıyla'' bu bölgeye yerleşecek insanlara bedelsiz toprak verileceğini'' ilan eden kararı açıkladi.

Kısa zamanda 40 milyon hektar ekilir alan, bir anda batıdan gelen insanlara tahsis edildi. Verimli topraklar, kısa zamanda bölgeyi, bir buğday cenneti, bölge insanlarını da buğday zenginine dönüştürdü.
Buğdayın kilosu 3/4 dolar gibi inanılmaz seviyelere ulaştı. Kısa zamanda zenginleşen bölge insanları, büyük çiftlik evleri ve otomobillere sahip oldu. Amerika tarihinde ilk defa dünyanın en büyük buğday üreticisi olarak, Rusya'yı geçti; buğday ihraç eden bir ülkeye donustu. 1931'e gelindiğinde dağıtılan toprak 80 milyon hektara ulaşmıştı.

1930'lara gelindiğinde, Kapitalizmin büyük küresel bunalımı (Emperyalizmin 2.bunalım dönemi) baş gösterdi. 
Bir anda kredi faizleri korkunç seviyelere yükseldi. Bugdayin kilosu 3/4 dolardan, 30/40 cente kadar düştü. O dönemin insanlarının deyimiyle;''ekmeye değmez hale geldi''.

Ancak esas felaket, 1930'ların sonunda başlıyan kum 
firtinaları ve kuraklıkla baş gösterdi. 

Yagmur miktarı yıllık normal seviyeden, ilk yıllarda yarı seviyeye, ilerki yıllarda ise daha alt seviyelere düştü. Başlıyan kum fırtınaları, kısa süreli değil, haftalarca süren, yılda 8/9 kere tekrar eden bir felaketler zincirine dönüştü.
John Steinbeck'in ''Gazap Üzümleri'' romanına da konu olan bu dramatik şüreçte, 2.5 milyon insan çiftliklerini, topraklarını birakarak, misafir işçiler olarak diğer bölgelere göç etti. Gittikleri yerlerde ise, bıraktiklarindan daha kötü bir sefalet içinde, bir çoğu işçi kamplarında can verdiler.
On yıla yakın bir süre bölge tam bir cehenneme döndü. Sayilari kesin bilinmemekle birlikte, binlerce insan kum firtinalarinin ve hava kirliliğinin sebep olduğu kum zatüreleri sonucu hayatını kaybetti. 
Onbinlerce baş hayvanda akciger hastalıkları ve kuraklık neticesi öldü.
 Bölgenin kuraklaşması üzerine, bir zamanlar hayvan cenneti olan bölge, bir anda hayvan mezarlığına dönüştü. Kuşlar bölgeyi terk ettiği için, bölge çekirge istilasına uğradı. Bahçelerde sınırlı bir ekimle ayakta kalmaya çalışan insanlar, bu ürünleride çekirgelere kaptırdılar. Toprağın nemi kaybetmesiyle başlıyan kuraklık sonucu, su arayan akrep, zehirli örümcek, çıyan gibi hayvanlar, insanlarin yaşam alanlarına, evlerine girerek, böylelikle de binlerce insanın, zehirli örümcek ısırmasi sonucu ölümüne neden oldu.
Susuzluğa en dayanıklı olan tavşanlar ise, bölgeden tavşanları yiyerek yaşıyan vahşi hayvanların kaçması sonucu, sınırsız bir üremeye başladı. Bölgede onbinlerce tavşan heryeri işgal etti. İnsanlar , tavşanlarla baş etmek için bir araya geldi. Tek bir günde onbin insanin katılımıyla, bir tavşan katliami başladi. Tek bir günde 35.000 tavşanın katledildiği imhalar yaşandı.
 Tüm bu gelişmelerin yaşandığı Dust Bowl kasabası bugün bir hayalet şehir görümündedir.
Amerikan rüyası, Dust Bowl, Kansas, Oklahoma ve Kuzey Texas'ın yüksek düzlüklerinde tam bir Amerikan kabusuna dönüştü.
Bir zamanlar Bufaloların, Kızılderililerin, sayısız bitki ve hayvan mozaiği ile en verimli Amerikan toprakları bugün, Amerikan çölleridir. Hükümetin 1935 Kara Pazarîndan sonra aldığı önlemler, ''toprak güvenliği, ulusal guvenliktir'' politikalari ile, bugün, o dönemki sürekli kum fırtınalari görülmese de, bölge bir daha asla eski günlerine dönemedi. Alınan önlemler erozyonun hızını sadece %65 oraninda azalttı. 

Dust Bowl bugün çok az sayıda bölgeyi terk etmeyen insanın, küçük ölçekte tarımsal sulama ile sınırlı bir üretim yaptığı bir konumdadır.
Doğa kendinden alınanın intikamını aldı. Otuz santim derinliğindeki verimli minarelli toprağın oluşması yüzbinlerce yıl almıştı. Onu tuketmek ise sadece 40/50 yıllık bir kapitalist yağma ile mümkün oldu. Çayırlar ve çimen, suyu ve toprağı tutma kapasitesi ile, hem dogal ortunun ,hem de buna baglı olarak iklim ve yağışın doğal dengesini oluşturmuştu. 

Bu toprakların, çimenlerin sökülerek, buğday gibi, suyu tutmayan, tersine tüketen bir bitki örtüsüyle örtülmesi sonucu, Kansas'ın ve Oklahoma'nın yeşil cennetleri, bugün bir çöle dönüştü. Doğa, onun dengesiyle, kendi kapitalist çıkarları için oynayan insanlardan aci intikamını böylece almış oldu. Bedeli onbinlerce insanın akciger ve diğer bağlı hastalıklar nedeniyle ölmesi, yüzbinlerce hayvanın katli, bozulan doğa ve iklim örtüsü...

Bugün Pekin/Çin, Japonya, Moğolistan üzerinde gördüğümüz kirli hava ve kum fırtınaları, tarihin bu acı tecrübesini hatırlatır mı bilmem. Ama Sosyalizmi içerden ele geçirerek, Sosyalizmin tahribati üzerinden Kapitalizmi yeşerten, Çin'i Kapitalizmin yeni kalesi olarak, sadece kar,''uretici gücleri geliştir; Emperyalizmle barış içinde yarış''; Proleteryanın değil,''bütün halkın devleti'' adlı liberal-modern revizyonist çizgi altında, Sosyalizmde burjuvaziye yer açan modern- revizyonist tezlere karşı Mao şöyle demişti;

''Birgün Çin Komunist Partisi, halka ihanet eder, halkın değil, Burjuvazinin çıkarlarına hizmet eder hale gelirse, Çin halkı onlarida yıkmayi bilecektir''...!

Kapitalizm Öldürür!

BAŞKA BIR DÜNYA MÜMKÜN!   

 http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2012/02/kapitalizmin-sosyalizmi-icerden-ele.html

104939

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Sayfalar