Cumartesi Mayıs 18, 2024

Peker’in İtiraflarının İşaret Ettiği Gerçek: Mafya, Uyuşturucu ve Kara Para Devleti!

Faşist mafya lideri Sedat Peker, çıtayı düşürse de itiraflarına devam ediyor. R.T. Erdoğan’la helalleşeceğine yönelik son video sonrası itiraflarına ara veren Sedat Peker, bir süre sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedefine alarak açıklamalarını sürdürdü.

Peker’in, Erdoğan’ı işaret etmesinin ardından MİT aracılığıyla Türk devletinin Suudi Arabistan üzerinden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ne baskı yaparak Sedat Peker’i gözaltına aldığı kamuoyuna yansımıştı. Basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Sedat Peker, BAE aracılığıyla MİT’le yaptığı görüşmelerin neticesinde Erdoğan’la bir noktada anlaşmış durumda.

Nitekim suikast tehlikesi nedeniyle video yayımlamadığını açıklayan Sedat Peker’in bu görüşme sonrası  itirafları, AKP ve R.T. Erdoğan’ı uluslararası alanda zor durumda bırakacak konu başlıklarından iç siyasetteki dalaşlara ve Süleyman Soylu’ya kaydı.

Sedat Peker’in itirafları, kirlenmiş, yolsuzluklara batmış kimi bürokratlara dair bir tablodan öte Türk devletinin tepeden tırnağa bir uyuşturucu-mafya ve çete devleti olduğunu, ‘çökme’nin devletin yapısal bir gerçeği olduğunu gösteriyor.

Sedat Peker’in açıklamaları, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne, Kürt halkına, devrimci, ilerici güçlere yönelik devletin yürüttüğü savaşın  faşist çeteler ve istihbarat güçleri ile uyuşturucu tüccarlarıyla nasıl içi içe geçtiğini bunun “vatan-millet-sakarya” edebiyatıyla üstünün nasıl örtülemeye çalışıldığını ilk ağızdan aktarması bakımından önemli. Kuşkusuz, ezilen emekçi yığınlara yönelik söz konusu katliam, saldırı ve suçların doğrudan bir tarafı ve suçlusu da Sedat Peker’dir.

Şimdi pişmanmış gibi yapması ve nedamet getirmesi bu gerçeği değiştirmiyor!

Peker’in İtirafları AKP-MHP İçindeki Rant Kavgasının Parçası!

Peker’in attığı tweet’lerin, düzenin derin dehlizlerinde süregelen büyük rant ve klik dalaşının bir iz düşümü olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Peker’in her itirafı ve açıklamasına gerek muhataplarından gerekse de resmi ağızlardan verilen yanıtlarda buna işaret ediyor. Anlaşılan o ki AKP-MHP faşist bloku içinde, devlet kaynaklarının, ihalelerin ve devletin üst düzey yetkilerine sahip organların ele geçirilmesi başlığında sessizce süregelen savaş şimdi Peker’in arkasında açıkça yürütülüyor.

Peker’in ifşaatlarının, uyuşturucu, kara para, mafya ve haksız ihalelerde yaşanan  vurgun ve yolsuzlukların çok küçük bir parçası olduğunu da belirtmek gerekir. Yapılan açıklamalarda ifade edilen tutarlar, asgari ücretle açlık sınırının altında yaşama tutunmaya çalışan emekçiler için  korkunç rakamlara işaret etse de iktidar katında söz konusu rakamların devede kulak olduğunu belirtmek gerekiyor.

6 Haziran sabahı yayımladığı videoda Sedat Peker, bugün hala gündemdeki ağırlığını koruyan Sezgin Baran Korkmaz (SBK)’la alakalı ciddi iddiaları ortaya atmıştı hatırlanacağı üzere. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Korkmaz ile görüştüğünü ve yurtdışına çıkmasını sağladığını duyuran Peker, böylece ABD ile TC arasında kara para aklama hususunda anlaşıldığı kadarıyla patlamak üzere olan kavganın fitilini ateşlemiş oldu.

SBK olayı kar topu gibi büyüdü. ABD’nin isteğiyle Avusturya’da gözaltına alınmasıyla da uluslararası vakaya dönüştü. Peker’in Sezgin Baran Korkmaz’la Süleyman Soylu arasındaki ilişkiye dair itiraflarının, ABD-TC arasında uyuşturucu, kaçakçılık vb. yollardan elde edilen ve sisteme sokulmaya çalışılan kara paranın aklanmasıyla ilgili büyük bir kavgayı su üstüne vurduğu, bu işlerin kim tarafından yürütüleceğine dair büyük bir el değiştirmenin yaşandığı anlaşılıyor.

Türk devletinin, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketine yönelik T. Kürdistanı’nda, Irak’ta ve Rojava’da devreye soktuğu savaşı, uyuşturucu ve kara para ile finanse ettiği gerçeğinden hareketle, ikinci Reza Zarrap olayı olarak nitelenebilecek vakaların elbette arkası gelecektir. Burada yaşanan kavga söz konusu kara parayı açığa çıkarak dinamiklerin yok edilmesi değil bu ranta kimin el koyacağına ilişkin yaşanmaktadır.

Peker’in devletin üst düzey çok sayıda yöneticisine yönelik itirafları da AKP içinde süregelen rant dalaşı hakkında da kimi ipuçları veriyor. Sözgelimi, Sedat Peker, Paramount Otel’e tankla girdiğini söylediği Cihan Ekşioğlu’nun, ‘FETÖ Borsası’nın kuruluşunu icat eden kişi olduğunu duyurmuştu.

Sezgin Baran Korkmaz’ın, Ekşioğlu’yla birlikte çökerek el koyduğu Paramount Otel’le ve yine SBK’ya ait Bora Jet’le ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler, bahsini ettiğimiz uyuşturucu ve kara para aklama trafiğinin doğrudan devletin denetimi ve eliyle gerçekleştirildiğini bir kez daha teyit ediyor.

Basına yansıyan bilgilere göre, Bora Jet’i, Mehmet Ağar, Süleyman Soylu ve Egemen Bağış’ında dahil olduğu çok sayıda AKP’li yetkili kullanırken, Paramount Otel’in müdavimleri arasında, Sivil Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Dönemin Genel Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Yavuz Türkgenci ve ABD’nin eski ulusal güvenlik uzmanı Korgeneral James L. Jones, çok sayıda üst düzey yargı mensubu ve gazeteci de bulunuyor.

2019’da Mersin Limanı’nda yakalanan 615 kilogram ve Kolombiya’da operasyonla ele geçirilen ve Türkiye’ye getirilmesi planlanan 4 ton 900 kilo kokaini teslim alacak Türk şirkete yönelik ilgili İç İşleri Bakanlığı’nın ve yargının hiçbir girişimde bulunmaması da devletin bu işin içindeki parmağını gösteriyor.

Rant, yolsuzluk, çökme, kamu kaynaklarının yandaşa peş keş çekilmesine yönelik örneklerde Peker’in itiraflarıyla bir kez daha gündeme gelmiş durumda.

“Sadece sigorta şirketim var başkada bir şey yok” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeni Mehmet Soylu’nun da ortağı olduğu ve yönetim kurulu üyeliğini yürüttüğü RD Global/Invamed şirketiyle hastanelere tıbbi sarf malzeme satmaya devam ettiği açığa çıktı. Bu iki ismin son aldıkları iki ihalenin toplam bedeli ise 10 milyon TL’yi buluyor. Devlet Malzeme Ofisi’nin 4 Ocak’ta açtığı 1 milyon 487 bin TL’lik muhtelif sarf malzeme ihalesi ile 4 Şubat’ta açılan 7 milyon 978 bin 979 TL’lik muhtelif tıbbi sarf malzeme ihalesi yine RD Global/Invamed şirketine gitti.

Böylece AKP içinde Süleyman Soylu ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca arasındaki kavganın asıl nedenin de ihalelere kimin çökeceğinde düğümlendiği ortaya çıkmış bulunuyor.

Karşımızda, uyuşturucu ticaretinden kara para aklamaya, ihalelerde yolsuzluktan, kamu kaynaklarının peş keş çekilmesine kadar çok geniş bir sahada hiçbir hukuk ve kanun tanımayan bir çıkar şebekesi duruyor. Söz konusu şebekenin suyun başını tutan ve uluslararası emperyalist tekellerle iş tutan Komprador sermayeden arta kalan artıklar olduğunu da ifade etmeliyiz. Her yıl açıklanan Türkiye’nin en zenginleri listesinin ilk beşinin değişmemesi de bu gerçeğe işaret  ediyor. Temiz kıyafetli, iyi eğitimli beyefendi burjuvalar bu dümenin tamda başında duruyor.

Sedat Peker’le kamuoyuna yansıyan gerçekler, devrimci ve ilericiler açısından şaşırtıcı değilse de bu tablo şimdi geniş halk yığınları tarafından daha görünür durumda. Anketlerde, AKP-MHP iktidarının düşen oyları da bunu gösteriyor. Ne var ki en alttan en tepeye, rant, kara para ve uyuşturucu üzerine kurulu bir düzenden söz ettiğimiz yerde bu tablonun iktidar katındaki partilerin değişmesiyle olmayacağını söylemeliyiz.

Peker itiraflarıyla faşist mafya devletinin emeğe, özgürlüklere, Alevilere, Kürtlere, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik düşmanlığını da açıkça ifşa ediyor. Öyleyse ezilenlerin buna yanıtı da bu faşist mafya iktidarını yıkmak için daha fazla mücadele etmek olmalıdır!

3468

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Sayfalar