Rahat uyu ey ihtilalin oğlu, halkların kardeşliğinin komünist yoldaşı!
2005 yılında Ermeni Soykırımı’nın 90. yılında Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) heyeti olarak Nubar yoldaşın Ermenistan’daki evinde yaklaşık 2 hafta konaklama şansına sahip oldum. Her ne kadar Ermenistan devlet bakanları bizleri Ararat Hoteli’nde ağırlamak için bu oteli tahsis etmek etseler de, bizler heyet olarak Nubar yoldaşın evinde kalmaktan yana tercihimizi kullandık. Kaldığımız bu iki hafta içinde kendisiyle birçok konuda kapsamlı sohbet etme şansına sahip olduk ve orada yürüteceğimiz faaliyetler noktasında birlikte plan yapma imkanı bulduk. Bizde çok derin bir etki bıraktı, olaylara bakış açısı, çalışkanlığı, öz disiplini ve mütevazılığı örnek alınması gereken yönlerdendi. Mesela büyük yürüyüş için ATİK konseyimizin hazırladığı kitapçığın Ermenice çevirisini birkaç gün içinde yaptı ve basımında yardımcı oldu. Orada bulunduğumuz o dönem Nubar yoldaş, Transkafkasların Lenin'i olarak bilinen Stepan Sahumyan yoldaşın hayatını anlatan kitabın Türkçe'ye çevirisini yapmaktaydı.
Kendisinin günlük yaşantısından hatıralarıma kazınmış ve beni etkilemiş olan en önemli nokta ise 10 kilometrelik günlük koşusunu bitirdikten sonra 1 veya 2 soğan soyup ekmeksiz yiyor olmasıydı. Bu durum çok dikkatimi çekmişti. Bir gün bunu kendisine sordum ‘neden her gün soğan yiyorsun’ diye? Ve bunun yaşadığı yoksulluktan kaynaklı olduğunu anlamam çok zor olmadı. Bilen yoldaşlar bilirler Ermenistan verimli topraklar sahip değil ve o topraklarda en fazla soğan ve patates yetişir. Aynı zamanda diğer meyve sebze türleri Avrupa'dan bile daha pahalıdır. Çünkü büyük bir kısmı dışarıdan ithal ediliyordu. Yine o dönemi yasayanlar ve heyet olarak bizimle giden yoldaşlar bilirler Ermenistan'ın bağımsızlığına 1990 yılında kavuştuğunu ve bu yeni devletin halkının yüzde 85'ine yakınının işsiz, geri kalan yüzde 15 olan çalışan oranının ise aylarca maaş alamadığını. Dolaysıyla yaşanan onca acının üstüne bir de yoksulluk eklenince bu ağır yaşamın tarifini yapmaya sözcükler yetmiyordu. Bu yüzden Ermenistan'da yaşayan halkın neredeyse tamamı diasporada yaşayan Ermeni gurbetçilere ekonomik olarak bel bağlamıştı. Ben pratik olarak tanık olduğum 2005 yılından bahsediyorum, tabi şimdi durum nasıl çok da fazla bilemiyorum. Bu yoldaşımın ve yoldaşlarımızın yaşadığı süreçler o kadar acı verici ki bazen onları tarif etmekte bile zorlanıyorum. Hatta hatırlarken bile gözyaşlarımın akmasın diye kendimi zor tutarım.
24 Nisan 2005'te ATİK olarak katıldığımız bu büyük yürüyüşte Nubar yoldaşın Ermenice çevirisini yaptığı kitapçıktan yürüyüşte dağıtmak için 20 bin adet basmıştık. Ben ve içinde bulunduğum heyet için o gün çok ama çok etkileyici bir şey oldu o gün. 20 bin bastırdığımız kitapçık birkaç dakikada tükendi hem de kimseye sunmadan. Hatta bu kitapçığı alanlardan geri gelip ellerimizi sıktılar, hatta sarılanlar bile oldu. Aynı gün olan başka büyüleyici bir şey ise, yaklaşık Ermenistan nüfusunun yarısının katıldığı yürüyüş -ki tahminen 1.5 milyon insan Ermenistan özgürlük anıtına yürüdü- boyunca 1.5 milyon insandan duyduğum tek ses ayak ve kalp atış sesleri idi. Bu nasıl bir acıydı ki, doksan yıl sonra dipdiri taptaze tarifsiz idi. Sanki 1915, 24 Nisanındaymışız ve soykırım için dağlara sürülen Ermeni halkının çektiği acıları bir kez daha Nubar yoldaşımızla yaşadık. Artık sözün bittiği, yürek acılarının tarif edilemediği bir an…
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter.
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek…
Rahat uyu ey ihtilalin oğlu! Bıraktığın bayrak şimdi daha da yükseklerde dalgalanacak! Rojava'da başlattığın "savaşı yayma" tutkunu daha da geliştirecek halkların kardeşliğine yoldaş olanlar. Ve bize öğrettiğin 40 yıllık devrimci yaşamın rehber olacak kalanlara!
Komutan Nubar Ozanyan ölümsüzdür!
(Londra’dan bir Partizan)
Son Haberler
Sayfalar
Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.
İtiraz ahlaki[*]
“İnsanlarda eksik olan
güç değil iradedir.”[1]
Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.
İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.
Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.
Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.
Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!
Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...
Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir
ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!
Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.
Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.
Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1
“İyi ki hatırlattın
Başkaldırı diye bir şey var
İsa’dan beri insanı güzelleştiren
Şimdi daha güzel her şey
Daha insan herkes.”[2]
BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu
Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’
Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı. Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında, Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.