Perşembe Mayıs 30, 2024

Sana Gelen Ölüm Bana Gelsin,

"Artık tribünden sahaya in ve siyasi bir harekette yer al," diye yazıyor bazı okurlar bana. Aslında tribünde değilim, sahaya atlamak için kenarda heyecanlı bir bekleyiş içindeyim. Ateşin ve zulmün kol gezdiği o sahada her türlü zulme ve cefaya göğüs germeye çalışarak tarihi görevimi yerine getirmek istiyorum. 

Peki, içinde yer alacağım hareket nasıl olmalı? Halka, "Sana Gelen Ölüm Bana Gelsin,"diyebilen bir hareket olmalı. Ben işte sana bunu söyleyebilen ve sana ölümüne bağlı olan bir siyasi harekette ancak yer alırım. Yoksa ben de senin zamanını ve enerjini çalan bir ümit hırsızı olurum; çocukların, gençlerin, kadınların, tüm olarak halkın hayallerini yağmalayan ve yağmaladığı bu hayallerle düzenin koynunda semiren bir siyaset taşeronu olurum! 

Evet, dediğim gibi, içinde yer alacağım siyasi hareket sana derin bir aşkla bağlı olmalı. Seninle bir aile ilişkisi içinde olmalı, kalpten bir aile, neşenin ve hüznün paylaşıldığı candan bir aile… Değil denizlerin kıyıya vurduğu o canım çocuklardan, acı çeken bir karıncadan bile kendini sorumlu tutmalı. Sen yoksul ve işsizsen, sen hazin bir ücret karşılığında patronlara kölelik şartlarında canın çıkasıya çalışıyorsan, ona bolluk içinde yaşamak azap olmalı. Hayatı gibi lokmasını da seninle paylaşmalı. Sadece lokmasını değil, senin uğradığın her türlü haksızlığı, adaletsizliği ve zulmü de paylaşmalı. 
Kendi çocuğuna, kardeşine, anne ve babasına ne kadar düşkünse sana karşı da öyle sakıngan ve koruyucu olmalı. Sana yönelen zulme karşı bir yiğitlik kalesi olmalı. Seni hedef alan kurşun kendi çocuğunu öldürecekmiş gibi tereddütsüzce öne atılıp sana kalkan olmalı. Seni militan yapan değil, kendisi siyasi militan olan bir hareket olmalı. 

Sen cezaevindeysen, kendisi veya çocuğu o hücrede prangaya vurulmuş gibi senin için yanıp tutuşmalı ve sen cezaevinde kaldıkça kalbi hep seninle çarpmalı. 
Senin ayaktakımı muamelesi gördüğün bir hareket değil, senin lider olduğun, yönettiğin bir hareket olmalı. Yöneticileri senin üstünde değil, senin hizmetinde olmalı. 
Sen özgürleşmedikçe, kendini zincire vurulmuş bir köle gibi görmeli. Dağlanmış bir köle gibi… Geleceğini ve mutluluğunu senin geleceğine ve mutluluğuna kilitlemeli. 
SEFADA EN ÖNDE SEN, CEFADA EN ÖNDE BEN, diyebilen bir hareket olmalı. İşte ben felsefesi bu olan bir harekette yer almak isterim. Yoksa ben de senin kanını emen sülüklerden biri olurum. 
Sömürgeciler ile onların emrindeki siyasetçilerin elde silah terör estiren devleti değil, halkın devleti… 
Halkı iliklerine kadar sömüren ve sefalet zincirine vuran kapitalist ekonomi değil, zenginliklerin emekçilere ait olduğu bir halk ekonomisi…

Kürt meselesini kansız olarak çözecek ve böylece devlet ve PKK arasındaki kanlı çatışmaları durduracak sivil projeleri olan bir hareket… 

Halkla birlikte devrime, özgürlüğe yürüyen bir hareket… DEVRİM HAREKETİ- HEREKETE' ŞOREŞ… 
İşte ben böyle bir harekette yer almak isterim. Yoksa bürokratlaşır, dilimi sahte kardeşlik ve özgürlük lafları ile bezeyip sana ihanet ederim. Bu da benim kaldırabileceğim bir şey değil. 
Peki, günümüz siyaset tablosunda böyle bir hareket var mı? Belki var ama ben bilmiyorum! Keşke olsa, hamallığını yaparım. E peki çare?

65493

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

1 Mayıs 2014; Son Sözü Direnenler Söyler!

2014 1 Mayıs’ı; baskı, şiddete ve tüm engellemelere karşın yine büyük bir coşku ve kararlılıkla işçi ve emekçiler tarafından kutlandı.

2014 1 Mayıs’ını diğer 1 Mayıs’lardan ayıran en önemli yan, Gezi İsyanı sonrasında yaşanan ilk 1 Mayıs olmasıydı. Haziran İsyanın da, göğü fethe çıkan yığınların, kendi yaşamına dair her yerde sesini yüksek sözle söylemesi, giderek özneleşmesi, gücünün ve kudretinin farkına varması, toplumsal mücadeleye yeni bir soluğun katılması anlamına geliyordu.

Özgürlük Yürüyüşü

 

Hangi halktan, dinden veya mezhepten olursak olalım hiçbirimiz bilindik hırsızlar şebekesinin  çöreklendiği bu sömürü düzenini ve Tayyip diktatörlüğünü hak etmiyoruz. Bu diktatörlüğe  artık bir dakika bile tahammülümüz kalmamıştır. Onlar tarafından yönetilmek ayıplı bir durumdur, bu utançtan bir an önce kurtulmak gerekiyor.

Savaş Başladığı Yerde Kazanılır

Çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfı için Taksim’in tarihsel bir önemi vardır. Bu önem, sınıfın siyasal savaşımın genel olarak bu alanda verilmesinden kaynaklıdır. Bu gerçeği bilen Türk egemen sınıfları yıllarca Taksim’i 1 Mayıs’larda işçi sınıfına yasaklamıştır. Yasaklamakla kalmayıp 1 Mays 1977 yılında onlarca işçiyi katlederek burjuva sınıf tavrını net olarak ortaya koymuştur. İşçi sınıfı da aynı kararlılıkla mücadele ederek bugüne gelmiştir. Ve işçi sınıfı, Taksim’i, ölüler verek kazanmıştır. Bu nedenlede, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için direnmiş ve savaşmıştır.

TKP/ML TİKKO Militanlarından Eylem

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir açıklamaya göre TKP/ML TİKKO’nun kuruluşunun 42. savaş yılını selamlayan militanlar, İstanbul’da; Gazi, Sarıgazi, Yenidoğan ve Gülsuyu Mahallelerinde eylemler gerçekleştirdiler. Açıklamayı güncelliğinden ve haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

TKP/ML militanları Sarıgazi’de Kaymakamlığı yaktı

İstanbul: Bugün Taksim’e girmek isteyen kitleye yönelik saldırıyı protesto etmek için Sarıgazi’de yapılacak eylem öncesi TKP/ML militanları bir korsan gerçekleştirerek, Kaymakamlığı tamamen ateşe verdi.

Bugün Taksim’e çıkmak isteyen kitleye karşı uygulanan polis terörüne karşı Sarıgazi’de DHF, ESP, EMEP, Halkevleri ve Partizan tarafından bir protesto eylemi örgütleme kararı alındı. Eylem öncesi Demokrasi Caddesi’nde bir korsan düzenleyen silahlı TKP/ML militanları, Kaymakamlığa yönelik bir saldırı gerçekleştirdi.

Kaymakamlık tamamen yakıldı

TKP/ML MK'si:"Taksim hayal değil gerçek!"

Sokakları tutuşturmaya, barikatlar kurmaya, alanları zaptetmeye;

Taksim'i bir kez daha kazanmaya, 1 Mayıs'a!

Elinden gelen her şeyi yapmak

Egemenler her daim devletin bekaası ve güvencesi için sömürü ve baskı politikalarını gizlemeye, kendilerine yönelebilecek öfke ve tepkiyi yarattıkları hayali düşmana yöneltmeye çalışırlar. Bunun için her dönem içte ve dışta bir düşman bulmakta zorluk çekmezler.  Halkın biriken öfke ve isyanı “iç ve dış düşmanlara” yöneltmeye çalışarak, kurtulduklarını zannederler.

1918 Bir aşk destanı

1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.

"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın

Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden

Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde

Mezun oldular

Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

Secim sonuclarinin kaba bir analizi ve ana basliklar

Secim sonuclarının kaba bir analizi ve ana baslıklar;

Bir ulusun başına gelen Büyük Felaket, Bir coğrafyanın tanıklık ettiği, unutulamayacak bir yıkım…

Üzerinden yüzyıl geçmiş olmasına sadece bir yıl kaldı, o Büyük Felaket’in, o acımasız talanın ve o amansız soykırımın.Dillerin lal olduğu, kulakların tıkandığı, gözlerin kapatıldığı zamanlar hiç eksik olmadı bu yüzyıl boyunca. Ama hiçbir şeyin gücü yetmedi, bir ulusun acısını dindirmeye, soykırımla çoraklaştırılmış bir coğrafyanın kaderini değiştirmeye.
İşte, bugün vicdanlarda bir kez daha mahkum ediliyor, bir kez daha lanetleniyor, bir ulusun maruz bırakıldığı o acımasız yıkım ve kırım.

Bu acı hepimizin acısıdır !

  

 20.yüz yıl , İnsanoğlu'nun  soykırımlara tanık oldukları en karanlık dönemlerdir.

Sayfalar