Cumartesi Mayıs 4, 2024

Seçimlerde taleplerimizle boykotu büyüt

Yeni bir seçim sürecine daha girildi. Seçim süreçleri, dönemsel özellikleri itibariyle taktik olarak önemlidir. Kimi zaman, sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı tablo, güç dengeleri, seçim süreçlerinin bir taktik olarak ele alınıp değerlendirilmesine elverişli olur. Böylesi dönemlerde, seçimlere dâhil olunarak politik yaklaşımız ortaya konulur. Bazen ise, seçimlere dâhil olmak sınıf mücadelesinin andaki gelişimine hizmet etmeyen bir süreç olarak ortaya çıkar. Böylesi durumlarda, boykot, politik bir tavır alış olarak gündeme gelir.

Gelinen aşamada, cumhurbaşkanlığı seçimleri,  sistemin meşruiyetini ideolojik ve politik anlamda sağlamada, sistem dışına çıkma eğiliminde halk hareketlerini sistem içine kanalize etmede ve mevcut sömürücü sistemin hedefindeki emekçi yığınların bilincini, sistemin temel organları varlığını sürdürmüşken sistemin demokratikleşebileceği fikriyle bulandırmada, bir araç olarak kullanılmaktadır. Elbette bizim açımızdan aslolan işçi sınıfının fiili meşru mücadelesinin geliştirilmesi temelinde, sistemle bir hesaplaşma içine girmek olacaktır.

Bu süreçlerde, sistemin teşhirini yaparak, emekçi yığınlara, işçi sınıfına yönelen bu ideolojik saldırıya karşı barikat kurmak ve mücadeleyi bu temelde yükselterek örgütlenme çağrısı yapmak doğru olandır.

Bugün tamda böylesi bir süreçten geçmekteyiz. Seçim süreçlerinin öneminin ve kitlelerin özellikle de Gezi isyanının ardından politikleşen gerçekliğinin farkında olan siyasi iktidar, bu amaçla seçimlere katılım çağrısı yapmaktadır. Zira, sistem, yaşadığı açmaz ve tıkanıkları aşmada seçimleri bir kaldıraç olarak kullanmak istemektedir. Gelişen bu atmosferi dikkate almak, buna uygun politikalar, taktikler üretmek ve bunlar üzerinde önemle durmak görevlerimiz olmalıdır. Seçimle işbaşına gelecek bir cumhurbaşkanının işçi sınıfı ve emekçi yığınlara özgürlük ve refah getireceği iddia edilirken aynı günlerde meclisten geçen torba yasa ile sınıfın ve emekçilerin kazanılmış haklarının budanması adına yeni düzenlemeler yapılmaktadır.

Böylesi gelişmeler, çelişkiler, hakim sınıfların gerçek yüzünü anlatan böylesi adımlar, boykot tavrımız açısından ajitasyon ve propaganda faaliyetimizin yükseleceği zemini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, işçi sınıfı ve emekçi yığınların yaşamında gerçekte ne değiştireceği, düzen partilerinin meydanlardan iddia ettikleri iyileştirmelerin gerçek niteliği üzerinde durmalıyız.

Bu parantezde özellikle de toplumsal kutuplaşmanın geldiği aşama itibariyle AKP karşıtlığının tavır almada esas olmaması gerektiğini dile getirmeliyiz. Bunun yerine seçimlerde, işçilerin emekçilerin en temel taleplerini yerine getireceklerine dair iddialı yol haritaları, yeni Türkiye vizyonları bize yeterince argüman sunacaktır. Eğer etkili bir şekilde bahsini ettiğimiz faaliyeti yürütebilir, ajitasyon ve propaganda faaliyetini örgütlenmeyle birleştirebilirsek, yakına ama ileriye doğru adımlar atmamız mümkün olabilecektir.

Düzen partileri, kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılara yenilerini eklemek için seçim süreçlerinde kapsamlı saldırılara paralel küçük kırıntıları öne çıkararak ve yeniymiş gibi lanse edip göz boyamaya çalışarak, sınıfın mücadele şevkini kırmak istemektedir.

Buradaki oyuna çomak sokmak, gerçekleri açığa çıkarmak ve en temel haklarımızın ve taleplerimizin ortaya konulması bu süreçte görevimiz olacaktır. Sistemin açmazından yüklenmek çelişkilerin derinleşmesini sağlayacaktır. Daha dün Soma’da 301 rakamına hapsedilerek ölümü bile yok sayılan 500’ü aşkın işçinin ölümüne neden olan çalışma koşullarının düzeltilmesine dair en ufak bir adım bile atılmış değildir. Coğrafyamızda her gün iş kazalarında 3–5 kişi ölmektedir. Sendikal haklar önünde bulunan engeller her gün artarak sürmektedir.

Örgütlenmenin önündeki engellerin sürdürülmesi, yeni dönemdeki saldırılara işaret etmektedir. Diğer yandan kamu çalışanlarının güvencesi ortadan kaldırılmak isteniyor.

İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınların yaşam koşullarının düzeltilmesi adına sergilenen pratik, devletin temel yaklaşımını ortaya sermektedir. Bugüne kadar mevcut hakları tırpanlayan, sistem partilerinin bu seçimlerde de işçilere, emekçilere verecekleri hiçbir şey olmayacaktır. Bu nedenle bu seçimlerde her oy sistemin aklanması ve buradan hareketle ideolojik ve politik olarak güçlenmesine hizmet edecektir.

Seçim sürecinde Erdoğan ve Ekmeleddin’in temsil ettiği seçenek dışında kalan ve bu partilerle taban tabana zıt bir zeminde hareket eden ilerici, demokrat güçleri temsil eden HDP’nin seçimlere dâhil olması yanlış bir taktik adımdır. Temsili, sembolik, düzenin başlıca makamlarından olan ve bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıları koordine etmekle meşgul olan cumhurbaşkanlığına gelinerek demokratikleşmenin sağlanabileceğini düşünmek yanlıştır.

Sınıfı ve emekçileri düzen partilerinin yalan, aldatmaca ve sahtekârlıklarına karşı uyarmak; ilerici, demokrat dostlarımızın yanlış taktikleri üzerine geliştirici tartışmalar yürütmek gereklidir. Bu bakımdan oy yok, çözüm halkın örgütlü gücünde, çözüm mücadelede, şiarı ve talebi ile süreci örmeliyiz. 

92689

Komünistler Alman Burjuvazisini Yargılıyor (Münih Duruşmaları)

Yıl 4 Ekim-12 Kasım 1852, Köln’de, 11 Komünistler Birliği üyesi yargılanıyor.

Yıl 2015-2016 Münih. TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist) olduğu gerekçesiyle 10 komünistin “yargılanma” amaçlı duruşmaları ve esaretleri devam ediyor.

Birinciler, “vatana ihanet” suçlamasıyla ceza alıyor.

TKP/ML’liler; “Türkiye’de terör örgütü yöneticileri oldukları” gerekçesiyle “yargılanıyor”.

Karar Verin: “Sizin Muhammed Ali’niz Hangisi?”[*]

“Ölüm haberim bir abartıydı.[1]
 
Eski dünya ağırsıklet boks şampiyonunu 3 Haziran’da 74 yaşında kaybettik. Epeydir Parkinson’dan mustaripti. Konuşma dahil pek çok yeteneğini yitirmişti. Eşi Lonnie’nin deyişiyle “İnsanlarla gözleriyle, kalbiyle konuşmaktaydı”...

Ortadoğu ve Türk devletinin cerablus işgali

Ortadoğu zengin petrol kaynaklarının bulunduğu büyük bir pazar olmanın yanında; enerji kaynaklarının geçiş güzergâhı olarak da her zaman emperyalistlerin iştahını kabartmıştır. Bu coğrafyada kurulan kukla devletler, başta İngiltere ve ABD’nin denetiminde Ortadoğu’da emperyalizmin bekçiliğini yapmaktan geri kalmamışlardır. Irak, Tunus, Suriye, İsrail ve İran emperyalist ülkelerin bölgedeki temsilcileri olmuşlardır.

FETÖ yerine RETÖ Darbesi Gerçekleşti-Çetin Çetin

Bugün Türkiye'de gelişmelere baktığımızda Türk hakim sınıflarının iki açmazı ön plana çıkmaktadır. Birincisi OHAL ilan edilerek FETÖ ile mücadele adı altında yürütülen çalışma. Hükümet kendisine muhalif olan kesimleri devlet aygıtından temizleyerek buralara kendi badem bıyıklarını yerleştirme çabaları içerisindedir. 17 Temmuz askeri darbe girişimini önceden haber alan ve buna uygun hazırlıklar yaparak ‘’Bu darbe bize Allah'ın bir lütfudur’’ diyerek bunu kendi çıkarları için bir fırsata çeviren Cumhurun başı R.T.E. kendi darbesini gerçekleştirdi.

Faşizmin “demokrasi” oyunu bitti; sermaye tükendi; Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri ortadoğu ‘da yeni oyunlar sahneliyor.

Sivil faşist darbenin postal sesleri yaşamın her alanında kendini gösteriyor. “Cemaat, Gülen, askeri darbe” senaryosu bir kurguydu. Faşist diktatörlük asıl darbeyi gerçekleştirmek, toplumda teşhir olan karanlık katliamcı yüzünü gizleyebilmek için, “askeri darbe oyununu bir trajikomik şekilde piyasaya sürüverdi. Bu oyunu Erdoğan tek başına kurgulamadı, ABD bu kurgunun içerisinde.

T.C.’nin Suriye Saldırısı ve Devrimci Görev :Çetin Çetin

T.C.’nin Cerablus’a denetimindeki ÖSO cihatçılarıyla İŞID devir alarak Suriye bataklığına girmesini değerlendirmeye geçmeden önce emperyalistlerin BOP ve Ortadoğu’daki gelinen duruma kısaca değinmekte yarar var.

Barış için Savaş !

Silahlanma yarışına, Emperyalist, gerici, haksız savaşlara karşı çıkalım!Dünya`da nihai Barış için, Sosyalizm ve Sınıfsız Toplum yolunda devrimci Mücadelelere omuz verelim !

“Topyekün Savaşa” karşı, Topyekün devrimci mücadeleye..

BAKIN DEVLETİN BAŞI NE DİYOR? “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM! TOPYEKÛN SAVAŞIYORUZ”!

Burjuvazinin sendromları ve İşçi sınıfının kaybedeceği yeryüzü

Dünya ve Türkiye’deki yıkıcı/yıpratıcı kaos ortamı, kapitalist sistemin öngörülen çelişik çatışmalarının bir ürünüdür. Bu, kapitalizmin daha iyi günleridir. Bir kaç Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerini saymazsak, çatışmalı ortam içinde olmayan bölgeler yok gibidir. “Çatışmalı olmayan ülkeler” ise içten içe kaynamaktadır. Bir taraftan ırkçılık, bir taraftan ise işçi sınıfıyla burjuvazi arasında süregelen sınıf mücadelesi, hiç bir burjuva ülkesini “güvenlikli” kılmıyor.

Milli mutabakat hükümeti; Çetin çetin

Türk hakim sınıflarının Yenikapı buluşmasından sonra burjuvazinin yazılı ve sözlü medyasında en çok sözü edilenin AKP, CHP, MHP’nin bir araya gelmesiyle milli mutabakatın sağlandığı, yakın bir süreçte de darbe girişiminin olumsuzluklarından sıyrılmak ve düzlüğe çıkmak için milli mutabakat hükümetinin kurulacağının müjdesinin verilmesidir.

Toplu mezarlıklar ülkesi

Türkiye ve Kuzey Kürdistan tam bir toplu mezarlıklar ülkesi oldu. Devlet, Kürtlere, Sosyalistlere, demokratlara sadece ordusu ve polisiyle saldırmıyor. Artık en önemli saldırı gücü olarak kullandığı İŞİD ile de saldırıyor.

Hukukuyla, yasalarıyla, yönetim şekli ve uygulamalarıyla tam bir bir isalmcı-kontrgerilla düzenine dönüşmüş olan Türk devleti, OHAL ile bunu daha da pekiştirmeye çalışmaktadır. Türk milliyetçiliği ve ümmetçiliği ile toplumun önemli bir kesimini kendi etksi altına alan devlet, başta Kürtler olmak üzere, muhalif olan her kesime karşı kıyım uygulamaktadır.

Sayfalar