Salı Mayıs 14, 2024

TKP/ML- GYDK

24 Aralık 1978 Maraş katliamını,19 Aralık 2000 Hapishaneler katliamını ve 28 Aralık 2011 Robiski katliamını Unutmadık/Unutturmayacağız!

Türk devletinin en temel özelliği katliamcı olmasıdır. Bu ona Osmanlı'dan kalan bir mirastır. Türk devleti, Kemalizmin ideolojik rehberliğinde 1923'de kuruluşunu ilan ettiği günden itibaren, yeni oluşturulan Türk devletinin varlığını ancak diğer ulusları ve azınlıkları katlederek, yok sayarak koruyabileceğini benimsediği için çok geçmeden katliamlara başlamıştır. Kürtlerin ''kurtuluş savaşı'' sonrası haklarının tanınacağına ilişkin Lozan'da verilen sözlerin bir anda unutulmasıyla başlayan isyanlara ilk eklenen Şeh-Sait isyanının bastırılması olmuştur. Bunu, 1915 soykırımından geri kalan Ermeniler ve yine ülkede azınlık konumunda olan Rumlar ve Yahudilerin katliamları ve sürgünleri izlemiş, buna yenileri eklenerek günümüze kadar gelmiştir.

Türk devletinin tarihi elbette sadece bu katliamlarla sınırlı değildir. Sınıfsal ve ulusal mücadele yükseldikçe faşizm de katliamlarını o boyutta devam ettirmiştir. Kemalist faşist devlet kendi düzenini korumak için uyguladığı sürekli faşizmle, demokrasinin bazı kırıntılarına dönem dönem göz yumduysa da, ülke sürekli olarak askeri faşist darbelerle, parlamenter maskeli faşist düzenle korunmaya ve sürdürülmeye çalışılmıştır.

Maraş katliamı tesadüfü müydü?

1978 Maraş katliamı Türk devletinin yükselen devrimci hareketin iktidarı sarsan gücünü baskıyla yok etmek, açık faşist bir yönetime geçmek için MHP'li faşistler eliyle gerçekleştirdiği katliamlardan biridir. Alevilerin hedef seçilmesi tesadüfü değildir. Bilinçli ve planlı bir şekilde devlet MHP eliyle bu katliamı gerçekleştirmiş ve ardından sıkıyönetime geçerek, bir yıl sonrada 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi yapılmıştır.

Maraş katliamı bu yönüyle üzerinden kalay kolay atlanacak bir katliam değildir.

Katliama giden yolun ilk fitili 19 Aralık günü gecesi saat 21.30 sıralarında Çiçek sinemasına konan bir bombanın patlatılmasıyla başlatılmıştır. Faşistlerin ''Komünistler camileri bombalıyor'' propagandası gerici kitlenin sokağa dökmesiyle devam etmiştir. Ertesi gün 20 Aralık'ta Alevilerin yoğun olarak gittiği bir kıraathane bombalanmış, aynı gün Töb-Der üyesi iki öğretmenin öldürülmesiyle olaylar iyice alevlenmiştir. MHP'li faşistlerin tezgahladığı, ''Alevilerin ve Komünistlerin cenaze namazları kılınmaz'' tahrikleriyle kalabalık bir kitle cenazelere saldırmıştır. 22 Aralık günü MHP'li faşistler, ''Alevilerin ve Komünistlerin Sünni mahallerine saldıracakları'' provaksiyonunu örgütlediler. Tüm bunlar MHP'li faşistlerin devletin kolluk güçlerini de yanına alarak Alevilere dönük katliam adım adım örülmüş ve 23 Aralık günü kentteki tüm polis gücü geri çekilerek, MHP'li faşistler çevre il ve köylerden getirdikleri silahlı güçlerle katliamı gerçekleştirdiler. İktidarda ki CHP, katliamın ardından 13 ilde sıkıyönetim ilan ederek MHP'nin istediği gerçekleşmiş oldu.

Maraş katliamının gerçek katillerini devlet hiçbir zaman deşifre etmemiştir. Yargılanan bazı MHP'li katillere ise göstermelik cezalar verilerek dava kapatılmıştır.

Alevilere yönelik yeni oyunlar ve olası katliamlar bugün AKP eliyle devam ettirilmektedir. AKP, tam bir Alevi düşmanıdır. Sünni İslam geleneğiyle hareket eden AKP'nin 14 yıllık iktidarı boyunca Alevilere karşı gösterdiği düşmanlık, artık gizlenemez bir şekilde başka araçlarla sürdürülüyor. Cemevlerini türlü gerekçelerle Alevilerin ibadet yeri görmeyen, cami imamlarının maaşları, camilerin su ve elektrik paralarının devletçe karşılandığı, buna karşın Alevilere karşı düşmanca politikalarını sürdüren AKP'nin IŞİD eliyle Alevilere karşı katliamlar planladığı defalarca kamuoyuna yansıdı.

Hapishaneler herzaman devletin hedeflerinden biri oldu!

Faşist diktatörlük sınıf mücadelesinin bir mücadele alanı olan hapishanelerde sayısız katliamlar yapmıştır.

Türkiye'de hapishaneler katliamının en acımasızı ve kanlısı 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleşen katliamdır. Türkiye hapishanelerinde bulunan devrimci tutsaklar ''F-Tipi'' olarak hayata geçirilmek istenen izolasyon uygulamasına karşı 20 Ekim 2000 tarihinde başlattıkları ölüm orucu ve süresiz açlık grevinin başarıya ulaşmaması için faşist diktatörlük, 19 Aralık 2000 tarihinde aynı anda 20 hapishaneye birden saldırarak 28 devrimciyi katlederken, yüzlercesini de yaralandı. 10 bin askerin yer aldığı bu operasyonda, iş-makinaları, ağır silahlar ve zehirli gazların kullanıldığı operasyona verilen ''Hayata Dönüş'' adı, hapishaneler katliamı olarak tarihe geçmiş bulunuyor.

16 yıl önce 19 Aralık hapishaneler katliamında yitirdiğimiz Ahmet İbili, Ali Ateş, Ali İhsan Özkan, Alp Ata Akçagöz, Aşur Korkmaz, Berrin Bıçkılar, Cengiz Çalıkoparan, Ercan Polat, Fahri Sarı, Fırat Tavuk, Fidan Kalşen, Gülser Tuzcu, İlker Babacan, İrfan Ortakçı, Murat Ördekçi, Mustafa Özdemir, Mustafa Yılmaz, Nilüfer Alcan, Özlem Ercan, Seyhan Doğan, Sultan Sarı, Şefinur Tezgel, Ünsal Gedik, Yasemin Cancı, Yazgülü Güder, Halil Önder, Hasan Güngörmez ve Rıza Poyraz'ı bir kez daha saygıyla anıyoruz. Faşist diktatörlük bu saldırıyla gerçekleştirdiği katliamla direnişi bitireceğini ve devrimcileri teslim alacağını sanmıştır. Ancak yanılmıştır. Devrimci tutsaklar onlarca kayıp vermesine karşın teslim alınamamışlardır. Direniş, katliam sorası da aylarca sürmüş, dışarıda sürdürülen destek eylemlerinde 100 yakın eylemci sürdürdüğü ölüm orucu eyleminde ve devletin direniş evlerine yaptığı saldırlarda hayatını kaybetmiştir. 19 Aralık hapishaneler katliamının katillerini devlet aklayarak bu katliamın dosyasını kapattığını sansa da yanılmaktadır. Bu katliam unutulmayacaktır. Hesabı er ya da geç sorulacaktır.

Hapishaneler şimdilerde tam bir işkence merkezi gibi çalışmaktadır. Kapasitesini aşan ve en az 5 bin kişinin fazladan kaldığı mevcut hapishanelerde, hak ihlalleri, keyfi cezalar, sürgünler devam etmektedir. 500 devrimci tutuklunun hasta olduğu, bunların önemli bir bölümünün ölüm sınırında bulunmasına rağmen bırakılmaması, faşist diktatörlüğün yeni katliam planının bir parçasıdır.

Kanlı bir saldırı Roboski

Türk devleti kurulduğundan günümüze Kürt ulusuna karşı düşmanca bir politikayla hareket etmektedir. Kürtlerin her hak istemi katliamla bastırılmıştır. 1925'ten şimdilere taşınan Kürt ulusal direnişi ve baş kaldırıların da yüz binlerce Kürt köylüsü, emekçisi katledilmiştir. PKK'nın 1984 yılında başlattığı silahlı direniş ve baş kaldırda 50 bin Kürt köylüsü, emekçisi ve aydın katledilirken, 5 milyon Kürt köylüsü yerlerinden edilerek göç ettirilmiştir.

Kürt köylüsüne karşı en acımasız katliamlarından biri de 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski Köyünde sınır ticareti yapan 36 Kürt köylüsünün F-16 savaş uçaklarının yaptığı bombalama sonucu hayatını kaybetmeleri olmuştur. Faşist diktatörlüğün işlediği bu insanlık suçunu sürekli birbirinin üzerine attığı bu katliamın yeni sorumluları olarak bulunan Gülencilerle, devlet işlediği bu suçtan kurtulmanın yolunu bulmaya çalışsa da, AKP işlediği bu suçun hesabını vermekten kurtulamaz.

Kürtlere karşı devletin gerçekleştirdiği yeni operasyonların AKP eliyle sürdürülmesi dozajını artıran bir düzeyde devam ediyor. Daha yakın bir dönemde Suruç, Lice ve daha birçok ilçede gösterilen direnişler karşısında, acımasız bir şekilde, bodrum katlarında topluca katledilen yüzlerce insanın kanı daha kurumamışken, beşer onar katledilen Kürt gerillalarının parçalanan bedenleri faşizmi korkutmaya devam ediyor.

HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve Belediye Başkanlarının tutuklanması, Belediyelere kayyum atanarak Belediyelere el konmasıyla direnişi bitirmeyi hedefleyen Türk devletinin bunu başarmasının mümkün olmadığı, tarihsel direniş tecrübeleriyle sabitken, bu son saldırılarında Türk devletinin başarılı olması hevesi kursağında kalacaktır.

13 Aralık 2006

TKP/ML GYDK 

47354

9 Mayıs1945 Zafer Günü kutlu olsun

II.Dünya savaşı,insanoğlu'nun tanık olduğu,dünya tarihinin en korkunç savaşlarından biridir.Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği,çok ağır yıkımların olduğu,Yahudi soykırımı ile kitlesel ölümlerin yaşandığı en kanlı savaştır.100 milyondan fazla askeri personelin katıldığı,50 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği bu savaş onarılması  çok büyük yaralar açmıştır.1939-45 yılları arasında cereyan eden bu savaş,Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başladı.8-9 Mayıs 1945 yılında Adolf Hitler'in yer altında,saklandığı sığınağında,Kızıl Ordu'nun Berlin'i ele geçirdikten sonra kafasına kurşun

Siyasi Polis, Provokatör veya ruh hastalarıyla uğraşmak zorunda kalmak! Engin Gören

Birkaç gün önce bir sitede bir “yazı” çıktı: “H.Aksu kimdir?” başlığıyla. Yazıyı yazan kadar bu tür yalan, karalama, kışkırtma-provokatörlük üzerine kurgulanan yazıları yayınlayan site de sorunlu olup ortak yön buluyor demektir. Aynı mayadan oluşu mu veya ilkesiz ve kontrolsüzlüğünden mı kaynaklanıyor bilemiyoruz. Ama bu durum ve yaklaşım içinde bulunan bir sitenin ciddiyet taşımayacağı da açıktır. Umarız yayın çizgisini gözden geçirirler diyelim ve geçelim.

AMED’İN ARMENAK BAKIRCIYAN’I, İSTANBUL’UN ORHAN BAKIR’I, DERSİM’İN ALİ AĞASI!

Seni sessizliğimi bozarak anlatmak çok istedim. Uzun zaman düşündüm. Seni anlatacağımı hala bilemiyorum. Orhan yoldaş tanışıklığımız 1974'ün ortalarına denk geldi. Aramızda örgütsel bir bağlantı yoktu. Ama bizi birbirimize çeken bir çekim merkezi vardı. Çok zaman öğrenci gençlik eylemlerinde omuzdaş olmuştuk. Seninle Tunceli'ler derneğinde bir kaç kez karşılaştık. Sonra DGD'de görüşmüştük, ismini İBO koymuştun veya yoldaşların İBO ismini sana uygun bulmuştular. Söylentiler bizim çevrede yaygın halde yayılarak ;'' Bir gurup Ermeni yoldaşın bize kayıldığı '' söyleniyordu.

KEMALIZM MI?...MARKSIZM-LENINIZM MI ?

 

1 Mayıs 2014; Son Sözü Direnenler Söyler!

2014 1 Mayıs’ı; baskı, şiddete ve tüm engellemelere karşın yine büyük bir coşku ve kararlılıkla işçi ve emekçiler tarafından kutlandı.

2014 1 Mayıs’ını diğer 1 Mayıs’lardan ayıran en önemli yan, Gezi İsyanı sonrasında yaşanan ilk 1 Mayıs olmasıydı. Haziran İsyanın da, göğü fethe çıkan yığınların, kendi yaşamına dair her yerde sesini yüksek sözle söylemesi, giderek özneleşmesi, gücünün ve kudretinin farkına varması, toplumsal mücadeleye yeni bir soluğun katılması anlamına geliyordu.

Özgürlük Yürüyüşü

 

Hangi halktan, dinden veya mezhepten olursak olalım hiçbirimiz bilindik hırsızlar şebekesinin  çöreklendiği bu sömürü düzenini ve Tayyip diktatörlüğünü hak etmiyoruz. Bu diktatörlüğe  artık bir dakika bile tahammülümüz kalmamıştır. Onlar tarafından yönetilmek ayıplı bir durumdur, bu utançtan bir an önce kurtulmak gerekiyor.

Savaş Başladığı Yerde Kazanılır

Çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfı için Taksim’in tarihsel bir önemi vardır. Bu önem, sınıfın siyasal savaşımın genel olarak bu alanda verilmesinden kaynaklıdır. Bu gerçeği bilen Türk egemen sınıfları yıllarca Taksim’i 1 Mayıs’larda işçi sınıfına yasaklamıştır. Yasaklamakla kalmayıp 1 Mays 1977 yılında onlarca işçiyi katlederek burjuva sınıf tavrını net olarak ortaya koymuştur. İşçi sınıfı da aynı kararlılıkla mücadele ederek bugüne gelmiştir. Ve işçi sınıfı, Taksim’i, ölüler verek kazanmıştır. Bu nedenlede, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için direnmiş ve savaşmıştır.

TKP/ML TİKKO Militanlarından Eylem

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir açıklamaya göre TKP/ML TİKKO’nun kuruluşunun 42. savaş yılını selamlayan militanlar, İstanbul’da; Gazi, Sarıgazi, Yenidoğan ve Gülsuyu Mahallelerinde eylemler gerçekleştirdiler. Açıklamayı güncelliğinden ve haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

TKP/ML militanları Sarıgazi’de Kaymakamlığı yaktı

İstanbul: Bugün Taksim’e girmek isteyen kitleye yönelik saldırıyı protesto etmek için Sarıgazi’de yapılacak eylem öncesi TKP/ML militanları bir korsan gerçekleştirerek, Kaymakamlığı tamamen ateşe verdi.

Bugün Taksim’e çıkmak isteyen kitleye karşı uygulanan polis terörüne karşı Sarıgazi’de DHF, ESP, EMEP, Halkevleri ve Partizan tarafından bir protesto eylemi örgütleme kararı alındı. Eylem öncesi Demokrasi Caddesi’nde bir korsan düzenleyen silahlı TKP/ML militanları, Kaymakamlığa yönelik bir saldırı gerçekleştirdi.

Kaymakamlık tamamen yakıldı

TKP/ML MK'si:"Taksim hayal değil gerçek!"

Sokakları tutuşturmaya, barikatlar kurmaya, alanları zaptetmeye;

Taksim'i bir kez daha kazanmaya, 1 Mayıs'a!

Elinden gelen her şeyi yapmak

Egemenler her daim devletin bekaası ve güvencesi için sömürü ve baskı politikalarını gizlemeye, kendilerine yönelebilecek öfke ve tepkiyi yarattıkları hayali düşmana yöneltmeye çalışırlar. Bunun için her dönem içte ve dışta bir düşman bulmakta zorluk çekmezler.  Halkın biriken öfke ve isyanı “iç ve dış düşmanlara” yöneltmeye çalışarak, kurtulduklarını zannederler.

Sayfalar