14 Temmuz yürüyüşü (Nubar OZANYAN )

Kuşlar nasıl ki dostlarında yankı bulsun diye ötüyorsa 14 Temmuz Ölüm Orucu direnişçileri de açlık yiyerek uyuyan bir halkın yüreğine seslendiler.
14 Temmuz’a sadece bir özgürlük eylemi ve onur direnişi olarak bakılamaz. Köleleştirilmek istenen bir halkın aydınlatılma, eğitilme ve ayağa kaldırılma eylemidir; karanlık koridorlarda, kör hücrelerde sessizliği parçalayarak herkesi özgürlüğe çağıran bir direniş davetidir. Düşenlerin yeniden ayağa kalkması, ürkenlerin cesaretlenmesi için çalınan uyanış çanıdır.
14 Temmuz eylemi, daha önceki direnişlerde yaşanan acemiliklerden, hatalardan arınmanın, olgunlaşarak büyümenin ismidir. Önce parçalanıp sonra tek parça olmanın iradesidir. Direnişte zaferi görmenin mutlak öngörüsüdür. Fedai çizgi tarzının öncüsünün yaratılmasıdır. Dolayısıyla 14 Temmuz Direnişi’ne tarihi gerçekliği içinde doğru bakılıp anlam çıkarılarak, günün devrimci görev ve eylemleri örgütlenmelidir.
Zalimlerin karşısında el pençe durup, insanlık bekleyerek özgürlüğün gelmeyeceği bilinmelidir. Zor zamanların, imkansızlıkların içinde nasıl özgürlük ve adalet aranacağını ve santim santim nefessiz kalınsa bile nasıl kazanılacağını 14 Temmuz direnişçileri öğrettiler. Dirilmenin, hiçlikten kurtulmanın, yaşama hakkını, özgürlüğü ve onuru elde etmenin büyük eylemini örgütlediler.
Zulmün kurutmadığı, adaletsizliğin çölleştirmediği bir karış toprak parçası dahi kalmayan bir ülkede, eğer bir kişi uğrunda ölebilecek bir şey keşfetmemişse hayatında yaşanmaya değer bir şey kalmamış demektir. Unutmamak gerekir ki, zalimlerin zulmünün sınırını ezilenlerin direnişi belirler. Uzun özgürlük yolunda molalar ne kadar kısa tutulursa özgür dünyaya o kadar çabuk varılır.
14 Temmuz Ölüm Orucu direnişi, köleleştirilmek istenen bir halka, öncülerine asla unutulmaması gereken bir eğitim vermiştir. 14 Temmuz direnişçileri, ölüm tercihinin bile insana bırakılmadığı bir zamanda kutsal bir direnişin nasıl örgütleneceğini gösterdiler.
Vahşetin ve barbarlığın her bir anı ve hücreyi köleleştirmeye çalıştığı bir ölüm tarlasından, 5 Nolu Zindan’dan bahsediyoruz. Yanık ve ölüm kokusunun her tarafa sindiği, bir soluk alışın bile yasak olduğu zindandan bahsediyoruz.
Zulüm mekanı ve tarihi doğru okunup doğru kavrandığında yürünecek yolun ne zorluklarla dolu olduğu görülür. Ancak özgürlük uğruna bedel ödeme göze alınırsa bu yolun asla tükenmeyeceği, hiçbir gücün bu yürüyüşü durduramayacağı anlaşılır.
14 Temmuz devrimci tutsakların en bilge, en direngen, özgürlüğe en tutkulu öncülerinin yürüyüşüydü. Böylesi zor bir yolculuğa, sonu mutlak ölüm olan göreve yaşamaya en fazla bağlı ve tutkulu olanların çıkması gerekiyordu. Yoksa zulüm ve ihanet yolu kısalamazdı. Teslimiyetin ihanete dönüştüğü ve özgürlük değerlerinin ayaklar altına alınıp çiğnendiği bu süreçte başarı, ölüm dışında bir yolla elde edilemezdi. Özgürlük yoksa, devrimci kimlik yoksa yaşamın ne anlamı olabilir ki?
Bugün onca zulüm ve vahşetten sonra 5 Nolu Zindan tutsakları olarak, her soluğumuzda yeniden yaşamanın tarifsiz sevinci ve onurunu taşıyorsak bunu 14 Temmuz zindan direnişçilerinin devrime olan bağlılığına, bilgeliğine, ölçü ve sınır tanımaz fedakarlığına borçluyuz.
Bugün dünden ve her zamandan daha fazla özgürlüğe, halkımıza ve yitirdiklerimize karşı sorumluluğumuz ve borcumuz var. Tıpkı M. Hayri Durmuş arkadaşın dediği gibi... Kemal Pir arkadaşın iddiasını ve mütevaziliğini kuşanarak yürümenin sorumluluğu altındayız. Bir komutanın sözünün eylem ve silah kadar değerli olduğunu Kemal Pir’den öğrenmeliyiz. Ali Çiçek’ten, Akif Yılmaz’dan sıra neferinin bağlılığını öğrenmeliyiz….
Ve bilinmelidir; her sıcak Temmuz akşamında tanımı zor bir efkar basar bizleri. Anlatmak ve haykırmakla dolar yüreğim. Sessizlik içinde çığlık olmak ister yüreğim.
Şimdi 14 Temmuz’u gören gözlerimdir yüreğim…
Son Haberler
Sayfalar

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:
Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)
Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3
Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme
Soru 3:
Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır
Cevap:
Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine
Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2
Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük
Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.
Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.
Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)
Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...
"Sol Kal Sol Yaşa"
Sol tatile gitmişken...
Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır saldırılara maruz kalıyorken...
seçimlerle siyaset yapmak istiyen devrimcilerde proletaryaların her geçen gün ağırlaşarak hissettiği solcusuzluğa karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...
fırsatta buyken... fırsatta buyken...
yazın gitsin kız... yazın gitsin...
abrüst... falan filan...
sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)
Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.