Çarşamba Nisan 23, 2025

Diyaletiğin dansı! H. GÜRER

“Diyaletiği anlamak,değişim/dönüşüm ve hareketin sürekliliğini,karşıtların birliğini ve çatışmasını anlamaktır!”

Her ömür kendi gençliğini soluyor. Kaç yaşında olduğunun önemi yoktur! Geçmişin anılarıyla nefes alır her düş. Geçmişin yaşanmışlığı karşısında, geleceğin belirsizliği ‘gece’dir! Oysa, gelecek geçmişin esaretinden kurtulmayı bekler. Umutsuz bir geleceğin gölgesinde kalan yaşamlara dönüştürüldü insanlık. Bu yüzden gelecekleri belirsizleştirildi, korkularla örüldü, umutları kötürümleştirildi, düşleri acıya boğuldu, hayal kurma yetileri yok edildi, gelecekleri ellerinden alındı! Geçmişle yaşamaya itildi insanlık.  Geçmişle yaşasın, hayal kuramasın, geleceği hedefleyemesin diyeydi hepsi. Herkes önüne bakar oldu, gök yüzüne, yıldızlara bakmayı unuttu! Şimdi geçmişin ölü, solgun, donuk, anılarıyla oyalanıyor insanlık. Oysa aslolan gelecektir!

Yeni bir yıla daha giriyor insanlık. Girdiğimiz 2015 yılını fethetmek, insanlığın özgür, eşit, sömürüsüz ve savaşsız bir dünyada yaşaması için mücadele etmek, geleceği geçmişten koparıp almak gerekir. Zamanın üç boyutu vardır. Geçmiş, Şimdi/An ve Gelecek! Fethedilmesi ve yaşanılması gerekenlerşimdi’de/an’da ve gelecektedir!

2015 yılına dair, her yıl olduğu gibi, herkes gibi güzel ve umut dolu temenniler ve dilekler dilemeyeceğim. Yaşanmışlıklarımızdan çıkaracağımız derslerdende göreceğiz ki, iyi niyetli yaklaşımlar, temenni ve dilekler, ne yazık ki insanlık için her geçen gün kötüleşen yaşamın düzelmesi için yeterli gelmiyor. O halde yapılması gereken çok açık! Şimdi’yi/An’ı ve geleceği, yani yaşamı kazanmak için somut pratik adımlar atmak gerekiyor! Dünyanın bir ucunda bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın diğer ucunda bir kasırgaya yol açabilir. (Açar değil, açabilir!) Zira küçük etkiler büyük tepkimelere yol açar ve dalgalanma her seferinde artarak devam eder. ‘Herşey birbirine bağlıdır ve etkileşim halindedir’! Bu diyalektiğin altın kurallarından biridir. Bu küçücük de olsa bir olasılıktır. O halde yapılacak iş de bellidir. Bir kelebeğin kanat çırpışı olmak!..

2015 yılı, insanlığın özlem ve ihtiyaç duyduğu o Altınçağa dair attığı somut adımlar ve başarılarla dolu geçmesi umuduyla… Her yeni yıla, umut ekmeliyiz ki, yeşersin özlenen yaşam…

Yeni yılınız kutlu olsun!

Sersala we pîroz be!

Bonne année!

73877

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sayfalar