Ekim Devrimi’nin Yüzüncü Yılında Öğretileri ve Kazanımları-4

Sosyalizm Hala Günceldir!
Her toplumsal sistem, kendinden önceki toplumun kalıntılarını içinden temizlerken, bir sonraki toplumun tohumlarını da kaçınılmaz olarak yeşertir. İnsanlığın sınıflara bölünmesinden bu yana tarih, sınıflararası mücadelenin kesintisiz sürdüğünü ve toplumları bu mücadelenin ileriye taşıdığını göstermiş ve öğretmiştir. Toplumsal tarihin ilerlemesinin sınıflararası mücadeleyle olduğu gerçeği, teorik ve pratik olarak yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bunun tersini söylemek, insanlığın bundan önceki yaşanmışlığını inkar olduğu gibi günümüzde de sınıf mücadelesinin sürdüğünü inkar etmekten öte, yanlı bir tutum almanın göstergesi olabilir ancak.
Sosyalizmin güncelliği; toplumun sınıflara bölünmüş olması gerçeği içinde yatar. Sınıflara bölünmüş olan toplum, sınıflararası mücadelenin kıskacından, onun ateşinden ve eskinin yıkılıp yeninin yaratılması sürecinden kurtulamaz.
Sosyalizmin güncelliği; en basit söylemle, toplumun burjuvazi ve proletarya olarak bölünmüş olmasında vardır. Toplumun, bir kısımının üretim araçlarından yoksun oluşu ve toplumun çok azınlık bir kesiminin (burjuvazi) ise bu üretim araçlarına el koyarak, geri kalan kesimlerinin iş gücünü sömürmesi realitesi, toplumsal çelişmelerin temelini oluşturur ve bu çelişki çözülmeden, toplum içi çatışmaların son bulmasının olasılığı yoktur.
Sınıflı toplumun ana çelişmesi; sömüren sömürülendir. Ezen ve ezilendir. Sosyalizm, bu çelişmeleri ortadan kaldıracağı için, gelmesi ve yeni bir toplumsal düzen olarak insanlığın tarihi olması elzemdir. Burjuva sınıfın tüm engelleyici çabalarına karşılık, insanlık bunu getirmeye müktedirdir. Çünkü, insanın doğası, sınıflı toplumlara uygun değildir. Sınıflılık, insanın doğasına çok sonraları sokulmuştur.
300 bin yıllık insanlık tarihinin sadece son on binyılı sınıfılı toplum tarihidir. İnsanlık 290 bin yılını ilkel komünist toplum olarak yaşamıştır. Yani, sömürü ve sınıfların olmadığı, ezen, ezilenin olmadığı doğal insanlığı içinde yaşamını geliştirmiştir. Bu anlamda, komünizm bir ütopya değil gerçektir. Yaşanmış ve yeniden yaşanacaktır. Sömürüsüz, sınıfsız ve sınırsız toplumsal yapı insana yabancı değil, onun binlerce yıllık doğallığıdır. Sınıflı toplum yapısı insan doğasına bir paslı hançer gibi sokulmuştur ve insanın doğallığına yabancıdır. İnsan, bu hançeri kendi bünyesinden çıkarmadan, kendi eliyle yarattığı kaos ortamından asla kurtulamayacaktır.
Kapitalist sistemde emek-sermaye çelişmesi olarak ortaya çıkan sömüren-sömürülen olgusu, sermayenin emek üzerindeki egemenliğine son vermeden çözülme olasılığı yoktur. Tarihin gerilerinde kalan toplumların bağrında taşıdığı sınıf çelişmeleri (sömüren-sömürülen, ezen-ezilen), nasıl çözülüp günümüze kadar geldiyse, bundan sonrada aynı şekilde, eski olanın yıkılıp yeni olanın eskinin yerini alması toplumsal diyalektiği devam edecektir.
Kapitalizmi ebedileştirerek toplumsal “tarihin sonu”nu yazanlar, keskin sınıf çelişmelerini yok sayarak, proletaryaya “elveda”, burjuvaziye ise sonsuz bir yaşam vadedenler, elbette, belli bir sınıfın, burjuva sınıfın çıkarlarına hizmet etmek amacıyla bu politik-ideolojik argümanları sıralamaktan vazgeçmeyeceklerdir.
Bütün toplumsal devrimler; toplum içinde var olan çelişmelerin bütün sınıfları politik arenaya çekecek düzeyde keskinleştiğinde gerçekleşmiştir. Ve devrimler yalın ve temel sınıf çelişkileri temelinde başarıya ulaşmıştır.
Kapitalist üretim ilişkileri üretici güçlerin önünde engel olmaktadır. Bu her saniye, her saat ve her gün, çelişmelerin bir ucunda olan proleterya ile çelşmelerin başını tutan burjuvazi arasındaki sınıf çatışmasını içeten içe büyütmektedir.
Üretim araçlarındaki muazzam gelişme, üretimin devasa toplumsallaşması, ama mülkiyetin ise üretimin toplumsallaşmasının tersine, devasa olarak çok az kişinin (tekelin) elinde toplanması (zorla gaspedilmesi) ve bunun karşısında ise toplumun büyük bir bölümünün mülksüzleştirilerek ücretli köle haline getirilmesi; sınıf çatışmasını günden güne körükler ve bir o kadarda toplumsal çürümeyi de beraberinde getirir.
Çalışan sınıfların (işçi sınıfı ve emekçiler), yaratılan büyük bir zenginliğin karşısında yoksullaştırılması, üretim (yaşam) araçlarından yoksunlaştırılması, işçilerin yarattığı bu değerlere bir avuç burjuvazinin zorla (devlet eliyle) el koyması, kurulu toplumsal düzenin de temelini dinamitleyen ve yeni bir toplumsal süreci zorlayan ve koşullayan nesnel gerçeklerdir.
İşte, sosyalizmin güncel olmasının temel nedenleri bu çelişmelerin ve bu toplumsal yalın gerçekliklerin var olmasındandır.
Sosyalist devrimlerin yıkılması, ne tarihin, burjuva lehine, sonunu getirdi ne de işçi sınıfının siyasal iktidarı olan sosyalizmi bir daha gelmemek üzere tarihin arkalarında bıraktı. Sosyalizmin güncel olmadığını söylemek, savlamak, bir burjuva demagojisi ve küçük burjuva oportünizmidir. Sınıf gerçeklerini, çatışmaları gözardı etmek, toplumsal sorunlara diyalektik materyalist pencereden yaklaşmamaktır.
Sosyalist ülkelerin geriye dönüşü, burjuvaziyle proletarya arasındaki sınıf mücadelesinde, burjuva lehine bir avantaj kazandırdı. Ancak, toplumsal devrimlerin ebeleri olan keskin ve uzlaşmaz sınıf çelişmeleri ve zor ortadan kalkmadığı için, sosyalizm yeniden kaçınılmaz bir şekilde gelip yerleşecektir, kapitalizmi saf dışı bırakarak...
Kapitalizmin dünyayı ne hale getirdiğini, ne oranda bir yoksulluk yarattığını, bolluk içinde ne kadar insanın açlık içinde olduğunu, göçleri, savaşları ve insani değerlerin çürütülmesi, doğanın geriye dönüşümü olmayan yola sokulduğu vb. gerçekleri burada tekararlamak fazlalık olacaktır.
Bu sıralanan sınıfsal ve sosyal gerçekler, kapitalizmin çürümüşlüğünün yalın göstergeleridir. Bu çürümüşlükten yeni bir devrim, yeni bir toplumsal yapı, yeni bir insan tipi çıkacaktır. Daha şimdiden kapitalist toplum içinde var olan, yeşeren toplumsal devrimci dinamikler, eskiyi yıkıp yeniyi kuracaktır.
Sosyalist ülkelerin geriye dönüşlerinin ve kapitalist restorasyonların bir çok nedenleri var. Ancak, bu kapitalist sisteme kalıcılık, burjuvazinin kanlı saltanatını sürdürmeye ise hak vermiyor, kalıcılık kazandırmıyor. Tersine, işçi sınıfı devrimcilerinin soruna, daha bilimsel yaklaşmayı, sınıf çatışmaları diyalektiğini iyi kavramaları ve sınıfa güvenmeleri gerçeğini yeniden dikkate sunuyor.
Kapitalist toplum sürüyor, ancak bir toplumsal kaos içinde. Ve insanlık, böylesi bir kaoslu toplumsal yapıyı daha fazla üzerinde taşıyamaz. Kapitalist toplumu yıkacak olan işçi sınıfı, kendi gücünü mücadeleler içinde kavrayacak, görecek ve tarihsel devrimci eylemini gerçekleştirecektir. Bunların daha bugünden olmadığını söylemek yanıltıcıdır. Burjuvazinin ekonomik, siyasal, askeri, kültürel, ideolojik kuşatmışlığına karşın, dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları, bulundukları her alanda ayağa kalkmaya, direnişleri örgütlemeye ve burjuva düzenlerini derinden sarsmaya çalışıyor.
Toplumsal tarihin diyalektiği hiç bir zaman düz bir rotada ilerlemedi. Kapitalist toplumun tarihi de düz bir rotada ilerlemiyor. Sınıf çatışmaları, ilerleme, gerileme, duraklama ve yeniden atağa kalkma diyalektik gelişimi içinde, ama ilerleyerek devam ediyor. Ancak, bütün sınıfsal olgular, emek-sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişme ve çatışmalar, yeni bir toplumsal sürecin kaçınılmaz bir şekilde kapıya dayandığının verilerini önümüze koymaktadır. İşte bu sosyalizmdir!
Her gün iş için direnişler, grevler, baskı ve sömürüye karşı eylemler, faşizme karşı demokratik hak ve özgürlükler ve ezilen ulusların ulusal demokratik hakları için mücadeleleri, kadınların tüm baskılara ve ayrımcılığa karşı mücadelesi, gençliğin boyun eğmeyen dinamikliği ve işçi sınıfının hak gasplarına karşı eylimlikleri, Türkiye’nin Gezi’leri, Mısır’ın Tahrir’leri, Yunanistan’ın Sintagma Meydanı eylemlikleri, Fransa’nın Bastille meydanındaki işçi sınıfı ve emekçilerin bitmeyen gösterileri, Endonezya işçi sınıfının disiplinli ve kararlı adımları, Güney Kore işçilerinin inmeyen sıkılı yumrukları, Brezilya işçi ve emekçilerin sokak çatışmaları ve dünyanın bütün ülkelerindeki (boyutu ne olursa olsun) sınıf direnişleri sürdüğü ve yeniden ve yeniden üretildiği sürece, sosyalizm güncel olmaya devam edecektir. Burjuvazinin bütün korkusu da bu bitmeyen eylemliklerdir.
Sosyalizmin, kapitalizmin alternatifi olarak toplumsal düzen olması kaçınılmazdır. Sosyalizm ve komünizm hala günceldir! İnsanlık, kendi doğallığı olan komünist topluma geri dönecektir.

Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar

Koşulları ve an’ı değerlendirmek olarak POLİTİKA (1)
Politikanın ne’liği üzerinde netleşmek, komünistler açısından kendini pratik mücadelede var etmenin en önemli unsuru olan politik tavır konusunda ön açıcı olacaktır. Bu eksende, tartışmalar yürütmek, konuyu güncel tutmak ve pratiğe yansıtmak her daim güncel bir mesele olarak kalacaktır. Çünkü, politik varoluşsallık, sürekli üretilmek zorunda olan bir durumdur.

Ermeni'yim Fedai'yim (2)
Ermeni ' lere Burada Yer Yok...
Tertemiz,parlak ve örnek alınacak bir geçmiş bırakarak şahadete ulaşan Nubar Ozanyan Aras nehri gibi berrak,Kızılırmak gibi coşkun,Munzur gibi hırçın,Fırat-Dicle gibi gür akarak ,şimdiden Mazlum halkların,ortadoğu halklarının gönlünde yıldızlaşarak efsane Komutan olmaya devam ediyor...

Gizemli bir meslektir devrimcilik, hele söz konusu Martager ise...
Nubar Ozanyan yoldaşı tanıyan, bilen her yoldaş görünen ve ön plana çıkan nitelik ve özellikleriyle bilir onu. Oysa görünen her zaman tek bir şey olarak kolay kalır hafızalarda. Gerçeğin bir kısmıdır, bütünü değildir. Tamamı hiç değildir.
Komutan Martager elleri ve derin hissiyatıyla özgürlük mesleğini yerine getirmeye çalıştı. Söz ve söylemle arası pek iyi olmamıştır. Ancak fikir ve düşüncelerle arası hep iyi olmuştur. Görevini en iyi şekilde yerine getirecek kadar derin fikirlere sahipti. Ne zaman yoldaşın bu gerçekliği görülür ve yaşanırdı?

Kemalizm,"Küçük dükler"ve geri tepen silah:Emrah Cilasun
Haluk Gerger’in Türkiye’de (özellikle İstanbul ve Ankara’da) kimi sol çevrelere istinaden “iktidarlarını kaybetmek istemeyen küçük düklükler” diye tabir ettiği çok sevdiğim bir tanımı vardır.
Sırtını İttihatçılığa, Kemalizme ve hatta Türk şovenizmine dayadığını unutup, CHP’ye “sol”dan ayar vermeye kalkışan, ona buna “liberal” diye saldıran kimi köşe yazarlarıyla; yıllarca AKP’ye “racon kesip”, şimdi ise AKP’den gocunup, Kemalistlerle izdivaç yapmanın yollarını arayan “sol” liberal yazarları gördükçe, nedense bugünlerde aklıma Haluk Gerger’in tanımı gelmekte…

Boyacı Halil’in Müşfik Kenter’i[*]
“Radyoyu ne zaman açarsanız açın, en sevdiğiniz şarkının hep son melodilerini duyarsınız.”[1]
Tiyatronun temel direklerinden Müşfik Kenter, 65 yılını verdiği ve son ana kadar inmediği sahnelere ‘ve perde’ dedi. O, kimi zaman tam 25 yıl boyunca hayat verdiği, yüreklerimize işleyen ‘Bir Garip Orhan Veli’, kimi zaman ‘Vanya Dayı’, kimi zaman ‘Hamlet’ti... Meşhur uzaylı Alf’e ses verdi...

Savaşmadan savaş kazanılmaz!/Bakış Can
Siyasi iktidar mücadelesi ve bu mücadelenin gerici sınıf toplumsal sistemi şartlarında edindiği stratejik biçim tartışma konusu olduğunda, siyasi iktidar sorununun devrimci zora dayalı çözüleceği ve bu çözümün silahlı mücadele ve ordu örgütlenmesi biçimi alacağını söylemek, sadece zorunlu devrimci bir ilkeyi ifade etmek olur. Sınıf devrimi uğruna yürütülen bir mücadelenin silahlı savaş olarak ele alınması ve silahlı savaştan başka temel bir strateji benimsemesi mütalaa edilemez kadar kesin bir gerçektir.

Maoistlerle Sosyalizmde Geriye Dönüşleri Tartışmak
Duydumki bazı maoistler Atina' da devrimcilerle sosyalizmde geriye dönüşleri tartışacaklarmış.
Dedimki bu tartışmaya bende katılam.
Katılam katılamda peki maoistlerin tartışması diğer devrimci yapıların prakmatik görüşlerinden öteye gidebilecek mi ?
Ne olsa diğer devrimci yapıların geriye giden sosyalizm hakkında fikirleri belli.
Reviyonizmin, bürokrasizmin parti içerisindeki varlığına devam ettirmesi, alt yapının üst yapının diğeri karşısında geri planda tutulması..... falan filan

Nubar Ozanyan’ın devrimci düşünceyle tanıştığı gençlik yılları
Nubar Ozanyan 16 Ağustos 2017 tarihinde Rojava’da şehit düşerek TKP/ML’nin şehitler mertebesine ulaştı. Cenazesi Kamışlı’da Ermeni Kilisesi’nden kaldırıldığında Ermenilerle beraber, Rojava halkından geniş bir kitle katlımı oldu.
Daha sonra cenaze Derik’te kalabalık bir halk katılımıyla defnedildi. Verdiği mücadeleyle Rojava halkının bağrında derin izler bırakan Ozanyan’ın cenazesine geniş kitle yığınları, PYD temsilcileri, yoldaşları ve diğer siper yoldaşları aktif ve görkemli bir katılım gösterdiler. Ve Nubar Ozanyan’ı şehitler kervanına uğurladılar...

Geriye dönüş mümkün değil
Irak ordusunun ilerleyişi karşısında Peşmerge bazı mevzilerini terk ederek geri çekiliyor ve bazı Peşmerge komutanları niçin çekildiklerini bilmiyor. Emir bir yerlerden geliyor. ABD, Petrol yataklarının selameti açısından Kerkük’te bir çatışmadan yana değil. ABD, Kürtlere baskı yapıyor, petrol yataklarının ve havaalanının Irak devletine bırakılması karşılığında, Kerkük savaşının sonlandırılmasını istiyor. Gelgelelim ki her şey ABD’nin isteklerine göre şekillenmiyor.

Egemen cephenin soldaki yaverleri/Derya İshak
Güney Kürdistan’daki referandumdan sonra bölgede yaşanan gelişmeler sadece egemen güçler açısından değil, egemen ülkelerin sol hareketi açısından da önem teşkil ediyor. Bu süreç bir nevi turnusol görevi gördü. Normal süreçte “demokrat”, “komünist”, “devrimci” sıfatı kullanan kesimler, kendi ulus egemenlerinin baskısı altında olan uluslar söz konusu olduğu zaman kendi egemenlerinin gözüne girmekte yarışırlar. “Toprağın bütünlüğü”, “ülkenin birliği ve bütünlüğü”, “işçi sınıfı ve sendikaların birliği ve bütünlüğü” üzerine olmadık dereden su taşırlar.