Metal ve Elektro Endüstri İş Kollarında Toplu Sözleşme Dönemi! (İsmail S.)

Metal ve Elektro Endüstri iş kollarında toplu sözleşmeler dönemindeyiz. Bu iş kollarındaki toplu sözleşmelerin iki modeli var. Bunlardan birincisi; işverenleri temsilen Südwestmetall ve isçileri temsilen Metal ve Elektro iş kolunda IGM sendikası arasında yapılmakta. İkincisi ise; Ev Toplu Sözleşmesi (Almancası Haustarifvertrag). Örnek olarak VW, Stahl gibi büyük işletmelerde sendika ile işveren arasında yapılan toplu sözleşme, sadece o iş yerini bağlamaktadır. Almanya’da ilk toplu sözleşme 1873 yılında Matbaa iş dalında yapılmıştır.
Almanya’da toplu sözleşme çeşitleri:
- Ücret ve maaş toplu sözleşmesi:Parayla ilgili. Adından da anlaşılacağı gibi, toplu ücret ve maaş sözleşmesinde ücretlerin, maaşların ve eğitim ödeneklerinin seviyesi belirtilmiştir.
- Çerçeve toplu sözleşme:Her şey ücret ve maaş grupları etrafında döner. Çerçeve toplu sözleşmede, farklı gruplar için iş tanımları ve yeterlilik gereksinimleri bulacaksınız.
- Genel toplu sözleşme:Odak noktası çalışma koşullarıdır. Toplu ücret sözleşmesi, örneğin haftalık çalışma saatlerinizi, tatil hakkınızı, yıllık ödeneği (Noel ikramiyesi) veya ihbar sürelerini düzenler.
- Sanayi veya bölge toplu sözleşmesi:Ekonominin tüm bir dalı için geçerli olan toplu bir sözleşmedir. Bir işveren birliği ile müzakere edilir ve genellikle belirli bir bölge için mekânsal olarak sınırlandırılmış toplu pazarlık alanına (alan) uygulanır.
- Şirket veya ev toplu sözleşmesi:Sendika ile bireysel bir şirket arasında yapılan toplu sözleşmedir.
- Tanıma toplu sözleşmesi:Bu toplu iş sözleşmesinin içeriğinin kabul edildiği bir şirket toplu sözleşmesinden başka biri değildir.
Yazı konusu olan Metal ve Elektro iş kolundaki toplu sözleşme 3.cü madde yazılan genel toplu sözleşmedir.
IG Metal sendikasının 2021 toplu sözleşmesinde talepleri nelerdir?
Kısmi tazminat ile azaltılmış çalışma saatleri modelleri yoluyla istihdamı güvence altına almak için feshedilen toplu pazarlık düzenlemelerinin iyileştirilmesi.
Gelecekteki şirket toplu sözleşmeleri için toplu çerçeve. Orada, yerlerin ve işlerin güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler ayrı ayrı şirketlerde belirlenecektir.
Gelirleri güçlendirmek için yüzde 4’lük bir hacim – yani maaşlar ve eğitim ödenekleri – 12 aylık bir dönem için. Bu cilt, çalışma saatlerinin azalması durumunda kısmi tazminat gibi istihdamı korumaya yönelik önlemler için de mevcuttur.
İşçi sendikası ile yapılan toplu sözleşme o iş yerindeki çalışan sendika üyelerini kapsamaktadır, ancak işveren sendika üyesi olmayan işçilerede kazanılmış haklardan vererek örgütlülüğün önünde engel oluşturma gayreti içerisine girer çoğu zaman.
Sendikanın talepleri içerisinde talep edilen iki madde meselenin esas yanını oluşturmaktadır.
- Maaşlara gelecek yüzdelik zam (bu sözleşme için 4%)
- İşyerini tutma güvencesi (Almanca Standortsicherung)
- 2021 Toplu sözleşme görüşmelerinde sendikanın 4% lük zam talebi, basından yenilgiyi kabullenmişlerin ifadesidir. Bence, 4% işçileri Manipüle etme durumudur.
İsçilere şu mesaj veriliyor; bu pandemi ve ikonomik kriz günlerinde 4%’lük zam talebi, isçiler arasındaki sendikaya güvensizliği önlemenin aracı olarak kullanılma durumu var ortada.
Bu talebe karşın işveren tarafı sıfır zam ile karşılık vermekte. Göstermelik uyarı grevleri 02.03.2021 tarihi ile başlamıştır. Ancak toplu sözleşmeler dışında grev hakki bulunmayan işçi sınıfı, üretimden gelen gücünü işverene hissettiremeyecek kadar edilgen durumdadır. Milyonlar sarı sendikanın (IGM) manipülasyonu altındadır
Kriz dönemlerini bahane eden büyük araba Kartelleri, karlarını bu sürede arttırmışlardır. Örnek olarak; Mercedes Firması 2020 yılında 4,3Milyar kar öngörürken, ayni yılda 6,6 Milyar karla kapattı. (Kaynak: Automobilwoche)
- işyerini tutma güvencesi; 2000’li yıllardan sonra işçi ve işveren temsilcilerinin dilinden düşürmediği kutsal sözcük (iş garantisi), peki nedir bu? Sendikanın 6%’ lik zam talebine işverenler enflasyon oranına göre değildi, alt düzeyden verdikleri zam oranına işçileri ikna için işveren ve sendikanın kullandığı biricik yöntemdir. Diğer bir deyişle; “ben size 5 yıl daha iş garantisi veriyorum, verdiğim zamma razı olun” demekten başka bir şey değildir. İş yerini tutma güvencesi olarak yapılan anlaşma tam olarak manipülasyondur. İş yeri iyi gitmez ise bu anlaşma her zaman işveren tarafından bozulur, iyi giderse anlaşmaya zaten ihtiyaç yoktur.
IG Metal Sendikasının siyasi ayağını oluşturan Sol Parti (die Linke) ile ayni talepleri savunmaktadır. Baden Würtenberg Mart 2021 Eyalet parlamentosu seçimlerinde die Linke`nin halka vaatlerinden birisi; Çıkışlara karşı, haftada 4 günlük iş günü talebi, IGM sendikasının da toplu sözleşmelerde talepleri arasındadır. Burada dikkat edilmesi gereken tam ücret karşılığı değil, işverenin istediği kısa çalışma tarzı, zaten, işveren istediği zaman kısa çalışmayı talep ediyor, yasal olarak da hakkı. Halkın ödediği vergileri ve ödenekleri kendi çıkarına kullanmakta da sınır tanımıyor!
Kapsamlı ve eksiksiz bir yasal grev hakkına ihtiyacımız var. Almanya’daki işçilerin yalnızca toplu pazarlık konularında grev yapmalarına izin verilmesi kabul edilemez. Bu hak, genel grevler dahil siyasi ve bağımsız grevler için de gereklidir!
02.03.2021
Son Haberler
Sayfalar

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....
"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."
Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.
İlemde bir partiye oy verecekseniz....
Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...
Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.
Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye
Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.
Ve ..

Kadınlar ve İşçiler
Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır
Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!
Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.
İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE
13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)
Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine
Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış
-Seçimleri Boykot-
Zavallı kılıçdaroğlu.
Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...
Aman neyse biz proletaryalara ne.
Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...
imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)
Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)
Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak
Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.
12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.