Misak Manuşyan’ın anısına | Sil Gözyaşlarını, Ben Ölümsüzüm!

77 yıl önce 21 Şubat’ta Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan şair ve komünist direnişçi Misak Manuşyan, Fransa’da 23 mücadele arkadaşıyla birlikte Naziler tarafından kurşuna dizildi. Nazi işgaline karşı direnişte en aktif grup olan Manuşyan Grubu’nun öncüsü Misak, idam edildiğinde 38 yaşındaydı.
Manuşyan, Adıyaman’dan Paris’e uzanan bir direniş köprüsüdür. Soykırım külleri içinde acılarına tutunarak yaralarını sarmanın, kendini yeniden yaratmanın iradesidir. O, Adıyaman’dan Deyr ez-Zor çöllerine kadar söylenen özgürlük türküsüdür.
1915 Büyük Felaketi sırasında ailesinden kardeşi dışında kimse sağ kalmaz. Babası, 1915 kıyımında annesi ise yüzbinlerce Ermeni’nin ölüm yolu olan Deyr ez-Zor çöllerinde kaybolur. 1915’de İttihat Terakki tarafından gerçekleştirilen büyük felaketten tesadüf eseri kurtulan Misak ve ağabeyi Garabet’in çocukluk yılları, önce Suriye’de daha sonra Lübnan’da bir Ermeni yetimhanesinde geçer. İlk eğitimini yetimhanelerde alan Manuşyanlar, 1925 yılından önce Fransa’nın Marsilya şehrine daha sonra Paris’e göç eder. Ağabeyi yetim ve sürgün yaşamına daha fazla dayanamaz.
Kimsesiz kalan Misak Manuşyan, yaşamak ve ayakta kalmak için bir yandan ağır işlerde çalışır diğer yandan kendini edebiyat çalışmalarına verir. Parçalanmış, kum taneleri gibi dağılmış duygularını şiirlerde dile getirir. Çank (Çaba) adlı edebiyat dergisini çıkarır. Fransız Komünist Partisi’ne üye olur. Adanmış militanlığın fedakar ve cesur öncüsü olur.
Fransa’nın Naziler tarafından işgali karşısında direniş grubu içinde aktif yer alır. Silahını kalemi gibi ustaca kullanan şair Misak Manuşyan, korkusuz bir direnişçi olur. Gerçekleştirdiği sayısız devrimci eylemle işgalcilere büyük kayıp verdirir. Kısa sürede Nazilere karşı gerçekleştirdiği sayısız devrimci eylem sonucunda kırmızı afişle aranır duruma gelir. Paris’in en işlek cadde duvarlarına asılı kırmızı afişli ölüm ilanları Partizanların gözlerini korkutmaz. Misak Manuşyan, Naziler tarafından aranan kan damlası rengindeki kırmızı afişin en görünür ve en baş köşesinde yer alır. Afişlerin önünden geçip giden Fransızlar aranan hiçbir Partizanı Fransız’a benzetemez. Çünkü onların çoğunluğu İspanyol, İtalyan ve Ermeni göçmenlerdir. Her biri katliam ve işgal mağduru olan genç Partizanların görülmemiş hesapları, söylenmemiş sözleri olduğunu Fransızlar anlayamaz. Gün boyu duvarda asılı duran afişlerde 23 direnişçinin yüzlerine bakan Fransızlar, kendilerinden biri gibi görüp kabul etmese de kalplerinin Fransa’nın özgürlüğü ve onuru için çarptığını çok sonra anlarlar.
Bir yetim olan Misak Manuşyan, kendisi gibi bir soykırım çocuğu olan Meline’yle evlenirken de özgürlük mücadelesinden asla vazgeçmez. Kurşuna dizilmeden önce öksüz aşkı Meline’ye yazdığı son mektubunda onurlu bir devrimcinin son anda bile sevgilisine nasıl mutluluk dilediği görülür.Karanlık çöken bir şubat gününde, namluya sürülmüş mermileri Partizanların göğüs kafesine yollamak için çalışan faşist parmakların asla yazamayacağı bir mektup bırakır sevgili eşi Meline’ye. “Elveda hayat, elveda rüzgar” der. Alman halkına kin duymadığını yazar. Bambaşka bir sabah vakti, son nefesini verdiğinde geride kalanlara mutluluk diler. Öksüz aşkı Meline’ye evlenmesini ve çocuk sahibi olmasını söyler. Ancak Meline, bir daha evlenmez. Son nefesine kadar Misak’ın özgürlük ideallerine bağlı kalır.
Misak Manuşyan ve 23 özgürlük savaşçısı, Fransız şair Louis Aragon’un yazdığı gibi tüfeğin ucunda açan çiçekler olarak anılır. Ne duvara asılı kan lekesi faşist afişler ne de tekdüze şubat karanlığı onların ideallerini öldürebilir. Ne hüzünle çalan org sesi ne de papazın duası vazgeçirebildi onları özgürlük kavgasından. Misak Manuşyan, güzelliklerin ortasında özgürlüğü ve onuru aradı. Bizlere faşizme karşı savaşan bir kızıl afiş hatırası bırakarak tarihe yazıldı. Tıpkı Monte Melkonyan, Armenak Bakır ve Nubar Ozanyan gibi.
Son Haberler
Sayfalar

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.