Salı Nisan 1, 2025

Peker’in İtiraflarının İşaret Ettiği Gerçek: Mafya, Uyuşturucu ve Kara Para Devleti!

Faşist mafya lideri Sedat Peker, çıtayı düşürse de itiraflarına devam ediyor. R.T. Erdoğan’la helalleşeceğine yönelik son video sonrası itiraflarına ara veren Sedat Peker, bir süre sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedefine alarak açıklamalarını sürdürdü.

Peker’in, Erdoğan’ı işaret etmesinin ardından MİT aracılığıyla Türk devletinin Suudi Arabistan üzerinden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ne baskı yaparak Sedat Peker’i gözaltına aldığı kamuoyuna yansımıştı. Basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Sedat Peker, BAE aracılığıyla MİT’le yaptığı görüşmelerin neticesinde Erdoğan’la bir noktada anlaşmış durumda.

Nitekim suikast tehlikesi nedeniyle video yayımlamadığını açıklayan Sedat Peker’in bu görüşme sonrası  itirafları, AKP ve R.T. Erdoğan’ı uluslararası alanda zor durumda bırakacak konu başlıklarından iç siyasetteki dalaşlara ve Süleyman Soylu’ya kaydı.

Sedat Peker’in itirafları, kirlenmiş, yolsuzluklara batmış kimi bürokratlara dair bir tablodan öte Türk devletinin tepeden tırnağa bir uyuşturucu-mafya ve çete devleti olduğunu, ‘çökme’nin devletin yapısal bir gerçeği olduğunu gösteriyor.

Sedat Peker’in açıklamaları, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne, Kürt halkına, devrimci, ilerici güçlere yönelik devletin yürüttüğü savaşın  faşist çeteler ve istihbarat güçleri ile uyuşturucu tüccarlarıyla nasıl içi içe geçtiğini bunun “vatan-millet-sakarya” edebiyatıyla üstünün nasıl örtülemeye çalışıldığını ilk ağızdan aktarması bakımından önemli. Kuşkusuz, ezilen emekçi yığınlara yönelik söz konusu katliam, saldırı ve suçların doğrudan bir tarafı ve suçlusu da Sedat Peker’dir.

Şimdi pişmanmış gibi yapması ve nedamet getirmesi bu gerçeği değiştirmiyor!

Peker’in İtirafları AKP-MHP İçindeki Rant Kavgasının Parçası!

Peker’in attığı tweet’lerin, düzenin derin dehlizlerinde süregelen büyük rant ve klik dalaşının bir iz düşümü olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Peker’in her itirafı ve açıklamasına gerek muhataplarından gerekse de resmi ağızlardan verilen yanıtlarda buna işaret ediyor. Anlaşılan o ki AKP-MHP faşist bloku içinde, devlet kaynaklarının, ihalelerin ve devletin üst düzey yetkilerine sahip organların ele geçirilmesi başlığında sessizce süregelen savaş şimdi Peker’in arkasında açıkça yürütülüyor.

Peker’in ifşaatlarının, uyuşturucu, kara para, mafya ve haksız ihalelerde yaşanan  vurgun ve yolsuzlukların çok küçük bir parçası olduğunu da belirtmek gerekir. Yapılan açıklamalarda ifade edilen tutarlar, asgari ücretle açlık sınırının altında yaşama tutunmaya çalışan emekçiler için  korkunç rakamlara işaret etse de iktidar katında söz konusu rakamların devede kulak olduğunu belirtmek gerekiyor.

6 Haziran sabahı yayımladığı videoda Sedat Peker, bugün hala gündemdeki ağırlığını koruyan Sezgin Baran Korkmaz (SBK)’la alakalı ciddi iddiaları ortaya atmıştı hatırlanacağı üzere. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Korkmaz ile görüştüğünü ve yurtdışına çıkmasını sağladığını duyuran Peker, böylece ABD ile TC arasında kara para aklama hususunda anlaşıldığı kadarıyla patlamak üzere olan kavganın fitilini ateşlemiş oldu.

SBK olayı kar topu gibi büyüdü. ABD’nin isteğiyle Avusturya’da gözaltına alınmasıyla da uluslararası vakaya dönüştü. Peker’in Sezgin Baran Korkmaz’la Süleyman Soylu arasındaki ilişkiye dair itiraflarının, ABD-TC arasında uyuşturucu, kaçakçılık vb. yollardan elde edilen ve sisteme sokulmaya çalışılan kara paranın aklanmasıyla ilgili büyük bir kavgayı su üstüne vurduğu, bu işlerin kim tarafından yürütüleceğine dair büyük bir el değiştirmenin yaşandığı anlaşılıyor.

Türk devletinin, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketine yönelik T. Kürdistanı’nda, Irak’ta ve Rojava’da devreye soktuğu savaşı, uyuşturucu ve kara para ile finanse ettiği gerçeğinden hareketle, ikinci Reza Zarrap olayı olarak nitelenebilecek vakaların elbette arkası gelecektir. Burada yaşanan kavga söz konusu kara parayı açığa çıkarak dinamiklerin yok edilmesi değil bu ranta kimin el koyacağına ilişkin yaşanmaktadır.

Peker’in devletin üst düzey çok sayıda yöneticisine yönelik itirafları da AKP içinde süregelen rant dalaşı hakkında da kimi ipuçları veriyor. Sözgelimi, Sedat Peker, Paramount Otel’e tankla girdiğini söylediği Cihan Ekşioğlu’nun, ‘FETÖ Borsası’nın kuruluşunu icat eden kişi olduğunu duyurmuştu.

Sezgin Baran Korkmaz’ın, Ekşioğlu’yla birlikte çökerek el koyduğu Paramount Otel’le ve yine SBK’ya ait Bora Jet’le ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler, bahsini ettiğimiz uyuşturucu ve kara para aklama trafiğinin doğrudan devletin denetimi ve eliyle gerçekleştirildiğini bir kez daha teyit ediyor.

Basına yansıyan bilgilere göre, Bora Jet’i, Mehmet Ağar, Süleyman Soylu ve Egemen Bağış’ında dahil olduğu çok sayıda AKP’li yetkili kullanırken, Paramount Otel’in müdavimleri arasında, Sivil Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Dönemin Genel Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Yavuz Türkgenci ve ABD’nin eski ulusal güvenlik uzmanı Korgeneral James L. Jones, çok sayıda üst düzey yargı mensubu ve gazeteci de bulunuyor.

2019’da Mersin Limanı’nda yakalanan 615 kilogram ve Kolombiya’da operasyonla ele geçirilen ve Türkiye’ye getirilmesi planlanan 4 ton 900 kilo kokaini teslim alacak Türk şirkete yönelik ilgili İç İşleri Bakanlığı’nın ve yargının hiçbir girişimde bulunmaması da devletin bu işin içindeki parmağını gösteriyor.

Rant, yolsuzluk, çökme, kamu kaynaklarının yandaşa peş keş çekilmesine yönelik örneklerde Peker’in itiraflarıyla bir kez daha gündeme gelmiş durumda.

“Sadece sigorta şirketim var başkada bir şey yok” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeni Mehmet Soylu’nun da ortağı olduğu ve yönetim kurulu üyeliğini yürüttüğü RD Global/Invamed şirketiyle hastanelere tıbbi sarf malzeme satmaya devam ettiği açığa çıktı. Bu iki ismin son aldıkları iki ihalenin toplam bedeli ise 10 milyon TL’yi buluyor. Devlet Malzeme Ofisi’nin 4 Ocak’ta açtığı 1 milyon 487 bin TL’lik muhtelif sarf malzeme ihalesi ile 4 Şubat’ta açılan 7 milyon 978 bin 979 TL’lik muhtelif tıbbi sarf malzeme ihalesi yine RD Global/Invamed şirketine gitti.

Böylece AKP içinde Süleyman Soylu ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca arasındaki kavganın asıl nedenin de ihalelere kimin çökeceğinde düğümlendiği ortaya çıkmış bulunuyor.

Karşımızda, uyuşturucu ticaretinden kara para aklamaya, ihalelerde yolsuzluktan, kamu kaynaklarının peş keş çekilmesine kadar çok geniş bir sahada hiçbir hukuk ve kanun tanımayan bir çıkar şebekesi duruyor. Söz konusu şebekenin suyun başını tutan ve uluslararası emperyalist tekellerle iş tutan Komprador sermayeden arta kalan artıklar olduğunu da ifade etmeliyiz. Her yıl açıklanan Türkiye’nin en zenginleri listesinin ilk beşinin değişmemesi de bu gerçeğe işaret  ediyor. Temiz kıyafetli, iyi eğitimli beyefendi burjuvalar bu dümenin tamda başında duruyor.

Sedat Peker’le kamuoyuna yansıyan gerçekler, devrimci ve ilericiler açısından şaşırtıcı değilse de bu tablo şimdi geniş halk yığınları tarafından daha görünür durumda. Anketlerde, AKP-MHP iktidarının düşen oyları da bunu gösteriyor. Ne var ki en alttan en tepeye, rant, kara para ve uyuşturucu üzerine kurulu bir düzenden söz ettiğimiz yerde bu tablonun iktidar katındaki partilerin değişmesiyle olmayacağını söylemeliyiz.

Peker itiraflarıyla faşist mafya devletinin emeğe, özgürlüklere, Alevilere, Kürtlere, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik düşmanlığını da açıkça ifşa ediyor. Öyleyse ezilenlerin buna yanıtı da bu faşist mafya iktidarını yıkmak için daha fazla mücadele etmek olmalıdır!

6836

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar