Çarşamba Şubat 26, 2025

Su,...Nergis,...7 Haziran!

Acı ve mutluluk bu kadar uç birarada yaşanır mı! İkisi de en uçta, ama o kadar yoğun birarada! Gözyaşları iki sebebe karıştı bugün birçok yürekte! 7 Haziran!

7 Haziran! “Tommiks-Teksas” çizgi romanını aratmayacak hızda, karelere sığmakta zorlanan, bombalamaları-tutuklamaları, ölümleri izledik; uzaktaki satılmış topraklarımızdan. Buralarda hiç böyle anlara tanıklık etmeyeli yıllar oldu; gerçekten Tommiks-Teksas çizgi romanını aratmayacak hızda görünüyor gözümüze, uçuşan kurşunlar!!! “Bu kadar olur mu?” diyoruz her gün, dudaklarımız uçuklayarak, yüreklerimiz delik deşik edilerek!!

Bir öğretmenin sık sık; “insanoğlu batıl inançlı değildir, ama bir saniye içinde batıl inançlara kapılabilir” deyişi aklıma geliyor sık sık, gülümsüyorum.

Yaklaşık bir aydır, türbanlı Kürt ablaların-teyzelerin-ninelerin “baraj aşılsın” diye gece gündüz dua ettiklerini duyuşum geliyor aklıma. Alevilerin “Hızır bari bu sefer yardımcımız olsun” deyişleri. Süryanilerin….Herkes inandığı şeyler üzerine dileklerde bulunuyor: BARAJ KIRILSIN diye!!!

Buralarda Yabancılar Meclisi seçimlerinde sahip oldukları oy hakkını bile kullanacak; “BENİM DE SİYASİ İRADEM VAR”ı kaybettirilmiş insanlık! Bu insanlık, siyasi iradesi unutturulmuş insanları evinin kapısından alıp, oy yerlerine taşımak için ne emekler çekmekte!!! “BENİM DE SÖZ HAKKIM VAR”ı neredeyse ilk kez hissetmekte!!! “Depresyon” diye kullandıkları kelimeyi duymuyoruz Mayıs’tan beri! SÜREKLİ BİR DÜĞÜN HAVASI YÜREKLERDE!

Bu dehşet sahneler içerisinde; “Su” başlığı altında bir etkinliğe gidiyorum. Herkes ülkesinden su hikayeleri anlatacak, ben 205 gün suyla hayat arkadaşı olduğumu!

Wetzlar şehrinde köprüden geçiyorum; İstanbul Boğaz Köprüsü oluveriyor heryer. Lale’nin havalandırmada bağıra bağıra okuyup, bizi iliklerimize kadar titrettiği İstanbul şiirinden satırlar dilime geliyor, “boşuna çekilmedi bunca acılar, bekle bizi İstanbul”, sesli sesli suya bağırıyorum; “bugün akşam hemen gelsin, halklar kendi emeğine ihanet etmesin” diye. Nergiz, Lale, Sibel bu üçü yanımda bitiveriyor özellikle. Suda silüetleri, İstanbul’a özlemleri-bitmeyen ortak hasretimiz! Öğretmenin sözü aklıma geliyor; “batıl inanç….”! Suya bağırıyorum; “gidenlerimizin anıları suya karışsın ve ışığı akşam bizi aydınlatsın!” diye.

Program bitince, soruyorlar; “ülkenizin geleceği için ne dilersiniz?” diye. Hepsinin Türkiye’deki seçimden haberi var, hepsi öyle ya da böyle “Erdoğan padişahlığı devrilecek mi?” sorusunun cevabını bekliyorlar(hiç abartmıyorum, çünkü dünyanın toplam resmi içerisinde bakıyorlar Türkiye topraklarına). Nice sevinçleri-dilekleri kursakta kalmışlık kokuyor Türkiye toprakları; bunu o topraklarda yaşamamış olanlar mümkünü yok, tasavvur bile edemezler. “Halklar hiç birarada davranamadı o topraklarda, birbirine kırdırıldı hep. Kürtler kendi içlerinde ne ihanet tarihleri yaşadılar. Baraj aşılsın elbette, yanısıra da diliyorum ki, belli illerde tek bir koltuk bile kaybetmesin HDP; kanla yıkanmış topraklar HDP rengiyle görünsün artık!” diye cevap veremiyorum tabi ki, anlayamazlar bu cevabı!! “Daha dün, seçimlerden birgün önce bomba sesleri, ölüler-yaralılar duyduk. ‘Gelecek, kazanmak-kaybetmek’ kavramları yok Türkiye’de. Dünya’da da bunlar saniyelere sığan kavramlar haline geldi. Bugünü ve hergünü insanlık için kazanmaya çalışmaktan yorulmamayı diliyorum hepimize” diyebiliyorum ancak!

Akşam 22’ye geliyor. Trenden iniyorum, o kadar suyun içinde gidenlerimizle boğulmuşum ki; karaya çıkmam zor oluyor. Rüzgar ne güzel esiyor: “bugün sizler yanımdaydınız, lütfen, lütfen,..sevinsin bu insanlık artık! Ölümlerin içinde çektiği zılgıtları, kendini temsil etmek isteyenlere teslim etme iradesini sayılarla da göstersin!!” diye nasıl diliyorum; milyonlarca insanın o an dilediği gibi! Dileklerimizin birleştiği milyonlarca insanı berrak görebileceğimiz-gösterebileceğimiz bir tarihsel an diliyorum hepimize!!

10 dakika yürüyüp çarşıya ana caddeye vardığımda; korna sesleri inletiyor birden ortalığı!!! Bütün arabalara kollarımla zıplaya zıplaya selam çakıyorum! İki kızları şehit düşen bir ailenin bütün elleri, zılgıtlarla araba camından dışarıya fırlıyor! Gözyaşlarımız birbirine karıştı. Acı ve sevinç sel gibi aktı! İdealleri için özne olabilmeyi yaşamak, nasıl kendine getirdi insanları. Acılarını hafifletti!!! Yarın ne olacaksa olsun, bütün bu olanlar gerçekti. 

BARAJ KIRILDI! Bunca saldırı-katliam-engelleme-hile içerisinde bu bile “rüya mı-gerçek mi?” dedirttiriyor bize hala! Herkes neredeyse saniye saniye gelişmeleri izliyor. İlericisi-gericisi; “HDP ne diyor, HDP…”diye konuşmalar gerçekleştiriyor. Bu bile bir ülke tarihinde çok çok çok YENİ!!!

Bugüne kadar öğrendiklerimizin, düşünce kapasitemizin izin verdiği  sınırlar da kırılacak bu yeni evrede. 

VE GENÇLİK BU TARİHSEL EVREDE PİŞEREK YÜRÜYECEK GELECEĞİNE! İyisiyle-kötüsüyle, doğrusuyla-yanlışıyla; onların zihinlerine yerleşecek bu somut tarih.

VE BU SELDE, BİZİM BİLDİKLERİMİZİN, SINIRLANDIRILDIKLARIMIZIN ÇOK ÖTESİNDE ŞEYLER ÖĞRENEN BİR GENÇLİK GÖRECEK O TOPRAKLAR!

BOŞUNA ÇEKİLMEDİ BUNCA ACILAR!

 

78158

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar