Umut, Umutsuzlukla Çatışarak Büyür…
Yeni duruma sıkça vurgu yapmamız boşuna değildir. Yeni durumu kavramazsak hatalarımızdan öğrenmeyi, yeni söylemlere açık olmayı ve dahası değişimin gerekliliğini yeteri kadar bilince çıkarmayı başaramayız. Keza yeni doğanı, gelişip büyüyeni doğru anlamak, tarihi anı doğru ve bütünsel okumakla orantılıdır.
Yine, yeni dönemin zorluklarına dikkat çekmek bir umutsuzluk ve karamsarlık işareti olarak görülmemelidir. Bu sadece bir gerçekliğin altını çizmektir. Ve yine, bu zorlukların içinde taşıdığı olanakları görmezsek, sınıf savaşımı için tarihi anı doğru okumamış oluruz.
Devrimci ve ilerici güçler içinde belirginleşen örgütsüzleşme, karamsarlık eğilimlerine karşı bu olanaklardan yararlanarak gereken duruşu gösteremeyiz. Durumu tersine çevirmek için ideolojik mücadele ile bütünleşen pratik devrimci faaliyetlerde gereken yoğunluğu sağlayamayız. Diğer bir ifadeyle yetersizliklerimize dikkat çektiğimiz kadar onları gidermek için de çaba sarf etmeliyiz.
Bu çabayı ortaya koyarken mutlaka başarılı çalışmalarımızın da altını çizmeliyiz. Bunca olumsuzluk içinde başarılı yanlarımıza işaret etmek aynı zamanda yeni başarılar için harekete geçmektir. Umut ve cesaret, umutsuzluk ve cesaretsizlikle çatışarak büyür. Kısacası gerçekliğimize bütünsellik içinde hücum etmeliyiz. Tabi ki asıl olan umudu büyütmektir, yetersizlikleri giderme, başarısızlıkları başarıya dönüştürme mücadelesinde militanca bir duruş ortaya koymaktır.
Devrimci hareketin ve enternasyonal proletaryanın almış olduğu tüm yenilgilere rağmen devrimin gerekliliği ortadan kalkmamıştır. Bunu iddia edenler ya proletaryanın sınıf düşmanlarıdır ya da reformizmin bataklığına batmış yorgun ahmaklardır.
Sınıflı bir toplumda yaşıyoruz ve sınıf savaşımı da sürüyor. Hiç kimse tarihin ileri doğru dönen çarkını geriye çeviremez. Devrimler uzun yürüyüşlerdir. Bu yürüyüşlerde zaman zaman duraksamaların, geriye savrulmaların olması sadece yürüyüş süresini uzatır. Ama engellemeye gücü yetmez. Dahası tarih bir atımlık barut değil, koca bir süreçtir. Bu nedenle tarihe daha geniş bir perspektifle bakmalıyız. Ne tarihi ne de devrimleri kısa dönemlere mahkum etmemeliyiz. Diyalektik materyalist anlayış bize bunu gösteriyor.
Ne diyordu Lenin yoldaş: “Dünya tarihinin ara sıra büyük gerilemeler göstermeksizin her zaman ileriye doğru ve pürüzsüz olarak ilerlediğini düşünmek, bilimsel ve diyalektik değildir, teorik bakımdan yanlıştır.”
Demokratik halk iktidarlarının ve sosyalizmin ilk deneyimlerinin yenilgiyle noktalanması süren sınıf savaşımının bir sonucudur. Bu mevzilerin kaybı haklı ve meşru olan mücadelemizi anlamsız kılmaz. Burjuvaların bu yönlü tüm saldırılarını boşa çıkaracak güçlü bir silaha sahibiz. O silah Marksizm’dir, bilimsel sosyalizmdir.
Her şeyden önce kapitalizmin insanlığın geleceğine dair bir projesi, çözüm reçetesi yoktur, olamazda. Çünkü “kapitalist birikiminin genel yasası proletaryanın görece ve mutlak yoksullaşması; kapitalizmin gelişmesi sermaye birikimiyle birlikte burjuva toplumunun bir kutbunda muazzam zenginliklerin yoğunlaşmasına ve sömürücü sınıfların lüks ve asalaklığının, israf ve aylaklığının artmasına yol açar. Toplumun diğer kutbunda proletaryanın sömürülmesi daha da keskinleşir. Ve emekleriyle tüm zenginlikleri yaratanların işsizliği ve sefaleti artar.” (Politik Ekonomi Ders Kitabı, s. 200)
Bu değerlendirme tam da bugünkü Türkiye’nin gerçekliğine işaret ediyor. Mutlak yoksullaşan işçi ve emekçilerin her geçen gün alım güçleri düşüyor ve iş güvencesinden yoksunlar. Diğer yanda bir avuç hain azınlık servetlerine servet katıyor. Tüm baskılara ve sansüre rağmen her gün Saray ve çevresinin şatafatlı yaşamına dair haberler çıkıyor. Hiç tartışmasız çürümüş sistem ve bu sistemin önemli oranda din ve milliyetçilik ideolojisiyle kirlettiği, çürüttüğü bir toplum gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Ama gerçek yalnız bu tablodan ibaret değil. Diğer yanda bu sistemi sorgulayan, çıkış yolu arayan ve yer yer tepkisini açığa vuran bir işçi ve emekçi kitlesi var. Devrimci ve sosyalist güçlerin dikkatlerini yöneltmesi gereken asıl nokta da burasıdır. Dipten gelen bu dalgayla buluşmanın yolu kitle çalışmasından geçer. Elbette ki bu yönlü çalışmayla bilincimizdeki zayıflıkları giderdiğimiz oranda bir başarıdan, kitlelere, kendimize güvenden söz edebiliriz. Ve ancak bu ideolojik donanımla “Devrimler dönemi bitti”, “Sınıf mücadelesi anlamsızlaştı” diyen burjuvaziye ve onun “sol” cephedeki ideolojik uzantılarına karşı yaşasın devrim ve sosyalizm diyerek işçi ve emekçilere ileri, daha daha ileri çağrılarında bulunabiliriz.
Son Haberler
Sayfalar
Bölünmek için Birlesin
Bölünmek için Birlesin!
Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....
Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!
Yeğişe Çarents 15 Mart 1921 Yer Berlin Charlottenburg semti,
İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü. Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.
Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.
İtiraz ahlaki[*]
“İnsanlarda eksik olan
güç değil iradedir.”[1]
Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.
İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.
Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.
Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.
Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!
Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...
Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir
ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!
Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.
Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.
Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1
“İyi ki hatırlattın
Başkaldırı diye bir şey var
İsa’dan beri insanı güzelleştiren
Şimdi daha güzel her şey
Daha insan herkes.”[2]