Çarşamba Nisan 23, 2025

Yalancı Emzik

  

Galibi devlet ve onun partileri, mağlubu ise halk olan bir seçim koşusu daha bitti. Halk kendisine demokrasi diye yutturulan bu seçimle-farkında olmadan- bir defa daha kendi boyunduruğunu seçme özgürlüğünü kullanmış oldu! Gözler şimdi de koalisyon çalışmalarına çevrildi. Oysaki meclisteki partilerden hangisi hükümeti kurarsa kursun, ufukta halk için hiçbir ümit ışığı yok. Bu sömürgeci düzen ve onun kırbacı olan devlet, asırlar boyu emekçi halklara ne reva görmüşse bundan sonra da aynısını yapacaktır.  Dünyayı binlerce yıl önce yağmalamak için "VATAN"diye parsellere bölen ve bu parsellerin tepesine birer paçavra-bayrak diken tarihteki egemenlerin bildik, "Yalancı Emzik ve Kırbaç Siyaseti" değişmeden sürecektir.

Geride kalan son dört yılda halkın ümitleri, özlemleri, insanca yaşama ve özgürlük talepleri parlamentodaki devlet partilerince nasıl sömürülüp talan edildiyse… Halk yeni bir anayasa ve çözüm süreci emziğiyle nasıl oyalayıp kandırıldıysa… Bundan sonra da ambalajı yine milliyetçilik, özgürlük, eşitlik, din kardeşliği, vatan, bayrak, yeni anayasa, özerklik ve çözüm süreci gibi kulağa hoş gelen yalanlarla bezenen yeni emziklerle oyalanmaya çalışılacaktır.

HESAPSORULMAYACAK                                                                                 

Kürtlere ve diğer mazlum halklara ulusal hakları yine verilmeyecek. Roboski ve Gezi katliamının hesabı Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'den yine sorulmayacak. Uğur Kaymaz, Ceylan Onkol, Ali İsmail Korkmaz gibi devletçe katledilen  binlerce çocuk, genç ve yaşlı insanın dosyaları raflarda yine sararmaya devam edecek. Cezaevlerinde çürüyen insanların durumlarında yine bir değişiklik olmayacak.  Çocuklar cezaevlerinde yine tecavüze uğrayacak. Tomalar yine iş başında olacak, alanlar yine kana bulanacak. Bu kapitalist düzenin erkeklere tutsak ettiği kadınlar yine şiddet görecek, yine öldürülecek. Devletteki parmak ısırtan hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetler yine yapanların yanına kâr kalacak. Yoksullar yine ezilecek. İşsizler yine işsiz kalacak, hayat pahallığı yine can yakacak.

DEVLETE VE DÜZENE GÜVENCE VERDİLER                                                                                     

Halkın durumu bu kadar vahim olduğu halde parti liderleri seçimden önce çıktıkları televizyon programlarında devleti ve bayrağı selamlayarak, "Kaos yaratmayacağız,"diye devlete ve düzene güvence verdiler. Düzenin içine düştüğü krizlerin esaret altındaki halklar için altın fırsatlar doğurduğunu bile bile yaptılar bunu. Hangi sağlıklı doğum sancısız olmuş ki, hak ve özgürlükler de devlet ve düzen krize girmeden elde edilmiş olsun? Ancak onlar yine de, "Aman hükümet krizi çıkmasın,"diye çırpınıyorlar! Böylece düzene ve devlete koltuk değneği olma sözünü yerine getirmiş oluyorlar!

Futbol takımı tutar gibi gözü kara bir şekilde bir partiyi destekleyenlere söylenecek bir şey yok. Dünya bir araya gelse onları zincirlerinden kurtaramaz.

Sözlerim sizleredir. "Ben bu ülkenin zenginliklerinden pay sahibi olmak istiyorum; insanca yaşamak ve yeniden şekillendireceğim kendi demokratik devletimi yönetmek istiyorum," diye düşünen sizlere… Gözümüzü Ankara'daki devlet partilerine değil kendi devrimimize çevirelim. Çünkü özgür geleceğimiz tilkileri bile dehşete düşürecek o burjuva siyaset labirentlerinde değil devrimin apaydınlık ışığındadır. 

SÜRÜ OLMAK YADA ŞEREFLİ BİR HAYAT SÜRMEK                                  

Şimdi yeni bir yol ayrımındayız: Ya bir sürü gibi bu devlet partilerinin arkasında esarete, yoksulluğa ve prangalı bir yaşama sürükleneceğiz; ya da özgür, mutlu, zengin ve şerefli bir hayat için devrime yürüyeceğiz. Devrim düşmanı güçlerin akla hayale sığmaz karanlık plânlarla bizi sabote edeceklerini bir an bile olsun aklımızdan çıkarmadan, bir dağın yüksek zirvesine kan ter içinde tırmanır gibi sabır ve kararlılıkla devrim kalesini inşa etmeye girişmeliyiz. Devrime giden yolda atacağımız her adım ve ortaya koyacağımız her düşünce, o özgürlük kalesine koyulmuş bir tuğla olacaktır.

ON ÇILGIN İNSAN ARAYIŞI                                                                               

Bu timsahlar düzeninin yıkılması için herkes bir toplu iğne ucu kadar bile olsa kendi çapında birşeyler yapmalı. Seçimden önce yaptığım "Özgürlük yürüyüşü için on çılgın insan arıyorum" başlıklı çağrımın gayesi işte buydu. Birlikte devrim kalesine bir tuğla koymak… O çağrıda siyasetçileri devlet ve mülkiyet meselelerine değinmemekle eleştirerek, "Bunlar karabataklara benziyor," demiştim. O karabataklar ki, avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar.

On çılgın insan çağrımı şimdi bir defa daha tekrarlıyorum. Gelin ağzımıza verilen o yalancı emziği çöpe atalım ve Özgürlük Yürüyüşünü başlatarak devrim kalesine bir tuğla koyalım. Elbette bir gün gelecek alınterimizle oluşmuş minik dereler birleşecek ve düzenin tüm bentlerini yıkan bir özgürlük deryasına dönüşecek. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize vereceğimiz en değerli armağan da o olacak.

alinakmahmut@hotmail.com

     
75296

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar