Cuma Mayıs 31, 2024

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

TC devleti destekli Azeri faşistleri, saldırılarına her gün yenilerini ekleyerek devam ediyor. Daha birkaç gün önce Ermenistan-Azerbaycan sınırında İHA ve havan toplarıyla yapılan saldırı sonucu 4 Ermeni askeri yaşamını yitirdi. Azerbaycan, askeri teçhizat ve ilave personelini, sınır bölgesi olan Sotk köyü yönünde yığıyor. Yani yeni bir işgal hazırlığı yapıyor.

Saldırıların yoğunlaştığı Sotk köyü, altın maden yataklarının olduğu bir sınır bölgesidir. Önemli maden kaynaklarının olduğu bölge, Azeri oligarkların iştahını oldukça kabartmaktadır. Bu nedenle Azerbaycan devleti, bu bölgeye yönelik askeri saldırılarını artırarak köy halkını sürekli korku içinde tutarak göçe zorlamaya çalışmaktadır. Biçilmiş otlar yakılmakta, küçük ve büyük baş hayvanlar çalınmakta, arazide çalışan köylülere ateş açılmaktadır. Köylerin evleri ve özellikle pencereleri hedef alınmaktadır.

Tek merkezli bir suç örgütü gibi çalışan, her türlü kötülüğü bir yöntem olarak meşru kabul eden Azeri oligarkları, Ermenistan’ı zorla hazırlıksız olduğu bir savaşın içine çekmeye çalışıyor. Tamamlanmayan, eksik kalan işgal ve soykırımı tamamlayarak geride küçük bir toprak parçasına mahkum edilmiş bir Ermenistan bırakmak istiyorlar.

Bir yandan Ermenistan topraklarının önemli bir bölümünü diğer yandan Karabağ topraklarını işgal edip koparmak isteyen bu saldırganlığın arkasında sadece Azeri oligarkları yoktur. Onlara her türlü askeri-teknik-personel-istihbarat-diplomatik desteği veren soykırımcı faşist TC devleti ve onun “başında” AKP-MHP faşist yönetimi vardır.

Karabağ’da yaşayan Ermeni halkı; açlık, ilaçsızlık, dermansızlık, yakıtsızlıkla göçe zorlanmaktadır. “Ermenisiz bir Karabağ” yaratma hayali Türk-Azeri faşistlerinin bir Turan projesidir. Bütün saldırılar, bu projenin bir parçasıdır.

Dünya ile bağlantısı kesilen bir ülkenin ilaçlarının bitmesine, benzin yokluğundan dolayı ambulansların çalışmamasına, hastaların kliniklere yaya olarak gitmek zorunda kalmasına ne demeliyiz? Süpermarketlerde rafların tümünün boş kalmasını, insanların sabah saatlerce ekmek kuyruğuna girip bir tek ekmek alamadan evlerine dönmelerini nasıl izah etmeliyiz? Yeterli gıda ve süt bulamamaktan kaynaklı hamile kadınların düşük yapmalarını nasıl anlatmalıyız?  Sahipleri bile aç iken sokaklarda başıboş, sahipsiz, yarı aç dolaşan köpek ve kedilerin halini kime söylemeliyiz?
“Batı”nın ve Rusya’nın gözleri önünde Ermeni halkı açlığa, dermansızlığa, yalnızlık ve çaresizliğe mahkum edilmiş durumdadır. Ezilenlerin özgürce kendi topraklarında yaşam hakları, umut ve hayalleri bu devletlerin çıkar çemberi içinde kaybedilmek istenmektedir. Ezilenin ezileni durumunda olan Karabağ Ermeni halkının beylere ve devletlere karşı olmaktan başka çaresi yoktur. Ülkesi için direnip, özgürlükleri için savaşan Kürt halkına daha fazla elini uzatmalı ve onunla birleşerek zalimlere karşı güçlü bir savaşım vermelidir. Özgürlük ve toprak önemlidir ancak bugün Ermeni halkı için umut daha da önemlidir.

1839

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar