Salı Mayıs 28, 2024

KATLEDİLİŞİNİN 41. YILINDA O’NU ANIYOR, O’NUN İZİNDE YÜRÜYORUZ!

Emekçiler, Devrimciler

Partimiz TKP/ML’nin kurucusu ve kuramcısı komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin 41. yılındayız. Kaypakkaya yoldaş, Ocak 1973’de Dersimde yaralı olarak düşmana esir düştükten sonra aylarca süren işkencelerin ardından Diyarbakır zindanlarında katledildi. İşkence altında tarihi bir direniş örneği sergileyen yoldaş Kaypakkaya komünist baş eğmezliğin sembolü haline geldi.

Emekçi Kardeşler, 

İbrahim Kaypakkaya yoldaş, sınıf savaşımının örsle çekici arasında yoğrularak çelikleşen genç bir komünist önderdir. 1968 gençlik hareketinin ihtilalci rüzgarı,15-16 Haziran 1970 de doruğa çıkan işçi direnişleri ve köylülerin toprak işgalleri Kaypakkaya yoldaşın devrimci bilincinin mayalanmasında büyük rol oynamış, Büyük proleter kültür devriminin dünyayı sarsan ideolojik etkisi kuracağı komünist partisinin yolunu aydınlatmıştır. 

Kaypakkaya yoldaşın ideolojik politik şekillenişi kurucusu olduğu  TKP/ML’nin ideolojik hattıyla bütünleşip özdeşlemiştir. O ülkemizin demokratik halk devrimi, sosyalizm ve yüce komünizmin en keksin kılıcı ve en iddialı proleter devrimci duruşun kararlı adıdır. Kaypakkaya yoldaşın adı her türlü gericilikten kopuşun ve her türlü kölelikten kurtuluşun yılmaz adıdır. 

Kaypakkaya yoldaş,  bilimsel olarak geliştirdiği devrimci tezlerinde; devrimin yolunu, karakterini incelemiş ve sınıf analizine dayanarak önemli meselelerde Türkiye devrimi için bilimsel sentezlere varmıştır. Bu senteze ulaştığı yazılarında  Kaypakkaya yoldaşın açık ve net devrimci bakış açısı olaylara ve olgulara sınıfsal  yaklaşımı ve kullandığı bilimsel yöntem görülebilinir. Devrimci mücadele içerisindeki tutumunu genel olarak pratikte en ileri olana göre belirlemiştir. Onun bu devrimci  tavrını onun  sürekli olarak burjuva düşüncelere karşı mücadele onlarla hesaplaşma ve netleşme içinde görülebilinir. Çünkü o çok iyi bilmekte ve görmekteydi ki burjuva düşüncelerinin lekeleri ve izleriyle devrim örgütlenmez kurtuluş gerçekleşmez. Kaypakkaya yoldaş sınıf mücadelesinin pratiği içinde gerçeğin bilgisine ulaşma yolunu izlemiştir.

 Sosyo ekonomik yapı tahlilini politik devrimci mücadelesinin belli bir aşamasında olgunlaştırmıştır. “Çorum İlinde Sınıfların Tahlili” ve “Kürecik Bölge Raporu” gibi çalışmalar, teoriyi pratikten çıkardığına örnek teşkil ederken, mücadeleye ilişkin geliştirdiği tezlerle yön verdiği hareket ise teoriyi tekrar pratiğe uygulamanın devrimci ifadesi olmuştur. O, kısacık devrimci yaşamında sürekli bir araştırma inceleme sorgulama pratiği içerisinden  çıkardığı sonuçları sentezleyerek devrimci pratiğin örsünde yeniden şekillendirmeyi başarmıştır.

Kemalizm’in sınıfsal karakterini deşifre edip onun komprador burjuva Ve toprak ağalarının ırkçı şoven, faşist ideolojisi olduğunu açığa çıkartan, onun sözde demokratik gerçekte askeri faşist diktatörlük olduğu gerçekliğini ilk kez net ve berrak biçimde ortaya koyan Kaypakkaya yoldaş olmuştur.  Elli yıllık siyasal körlüğü ve suskunluğu parçalayan ilk komünist önder olma onurunu hakkıyla ve layıkıyla taşımıştır. Türkiye Devrimci Hareketi on yıllarca Kemalizm’in sosyal şoven görüşlerinin etkisinde kalarak, işçi sınıfı hareketini burjuva ideolojisinin peşine takılmasına neden olmuştur. Bir kısım gençlik önderleri ve küçük burjuva aydınlar faşist Kemalist ideolojinin adeta tutsağı  olmuş,  Kemalizm’e ilerici, devrimci payeler biçerek, Kemalizm hayranlığından kurtulamayarak sosyal şovenizmin parçası olmuşlardır.

Kaypakkaya yoldaş, Kemalizm’in işbirlikçi sınıf hareketini açığa çıkarmış ona ilericilik devrimcilik yakıştıranları tepeden tırnağa eleştiri süzgecinden geçirmiştir. Kemalizm’in Kürt ulusuna ve azınlık milliyetlere uyguladığı ulusal baskı akıl almaz ırkçı şoven politikayı  gözler önüne sermiştir.

Kürt ulusu ve azınlık milliyetler üzerinde var olan ulusal baskı politikasının en kararlı ve tavizsiz  düşmanı olmuştur. Bütün ulusların tam hak eşitliğini savunarak, hiç bir zorunlu dilin tanınmaması gerektiğini her milliyetten emekçilerin kendi ana dilleriyle eğitim hakkını ve ulusal özgürlüklerini savunmuştur.  Kürt ulusunun özgürleşip, kurtulmasının ancak demokratik halk devrimiyle gerçeğe dönüşeceğini ısrarla ve kararlılıkla belirtmiştir. O aynı zamanda her türden ezilen inanç ve kültürlerin, mezhep ve cinslerin kurtuluş adresi olmuştur.  

İbrahim Kaypakkaya’nın temel meselelerde ortaya koyduğu devrimci görüşlerinin farklılığının bir yanı daha vardır; bu fark onun örgütsel anlayışıdır. Kaypakkaya yoldaş doğru bir siyasal çizginin ancak doğru bir örgütsel politikayla gerçeklik haline gelebileceğini güçlü biçimde kavramıştır. Böylelik-le, örgütlenmede parti örgütlenmesini esas diğerlerini tali olarak ele almış; diğerleri içinde ise silahlı mücadele örgütlerinin yaratılmasının temel olduğu anlayışını geliştirmiştir.

Yoldaşlar

İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye’deki devrimi ve bu devrime niteliğini veren özün yarı sömürge ve yarı feodaliteden uç veren çelişmenin, anti emperyalist ve anti feodal çelişmelerin demokratik halk devriminin özünü, temelini teşkil ettiğini belirgin bir biçimde ortaya koydu.

Böylesine bir devrimin itici güçleri proletarya, köylülük, küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin sol kanadı; hedefleri ise emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizmdir. Bizim gibi yarı sömürge, yarı feodal ülke koşullarında faşizm süreğen karakterlidir, komprador burjuvazi ile toprak ağalarının ortaklaşa diktatörlüğüdür. Demokratik halk devriminin birinci aşamasındaki amacı, emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizm gibi üç büyük dağı devirip, özgür, bağımsız, demokratik bir toplumu inşa etmek, yani anti emperyalist ve anti feodal çelişmeleri çözmek, devrimimizin ikinci aşaması, devrimin sürekliliği şiarı eşliğinde, burada durmaksızın daha ileriye, sosyalizm ve komünizm aşamasına devrimi taşımaktır.

Böylesine zorlu bir devrimi gerçekleştirmenin yolunun kırlardan şehire doğru gelişecek olan “uzun süreli halk savaş stratejisi” olduğunu, bu zorlu yolda halkın kurtuluş ordusunun yaratılmasının zorunlu olduğunu belirtmiş bu uğurda can bedeli bir mücadeleye girişmiştir. 

İbrahim Kaypakkaya; Uluslararası Komünist Hareket içindeki “büyük saflaşma”nın merkezinde Marksizm ve  revizyonizm arasında ki amansız mücadele olduğunu belirterek her daim Marksizm safında yerini almıştır.

Kaypakkaya, dünya ölçeğinde modern revizyonizmle Marksizm Leninizm’i temsil eden Mao ön-derliğindeki ÇKP arasında süre giden büyük ideolojik kavgada, Kruşçev Brejnev revizyonizmine karşı tüm keskinliğiyle açıktan cephe almış, bu büyük saflaşmada ÇKP’nin yanında saf tutarak Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un teorisiyle çizilmiş devrimci güzergâhı temel almıştır.

Yoldaşlar

Zamanın sınavında test edilen görüşleriyle yoldaş Kaypakkaya, ölümünden 41 yıl sonra da Partimiz TKP/ML açısından önemli ve vazgeçilemezdir. Bu önem, salt partimiz açısından değil, Türkiye devrimci hareketi ve proletaryanın başarılı bir devrim yürüyüşü için de böyledir. 

Proletarya ve bağlaşıkları için, ezilen, sömürülen ve sefalete itilen halk kitleleri için daima kurtuluşu, özgürlüğü ve bağımsızlığı temsil eden bu ad; aradan geçen bunca yıllık zaman sonra hala faşist devlet için korkulu bir rüya, öğretisi ise sınıf düşmanlarının kafalarında çalan devrim çanıdır. Devrim ve sosyalizmle birlikte anılan bu ad, geniş emekçi yığınların yüreklerinde hak ettiği saygınlığı ve sevgiyi her daim korumuştur.

Katledilişinin 41 yılında devrimci ilerici yurtseverleri ve  tüm halkımızı İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anma etkinliğine katılmaya davet ediyoruz.

90381

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar