Pazar Nisan 28, 2024

Öğrenmeyi öğrenmek...

Nerede ve nasıl bir (işçi-semt-kadın-gençlik-gerilla-dkö-basın-enternasyonal) faaliyet yürütülecekse onun görev ve sorumluluklarını layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için gerekli olan bilgileri elde etmeye başlayarak işe başlamalıyız. Rastgele bir biçimde “Nerede-ne iş olursa”, “her işi yaparım” gibi amatör tarzda bir anlayış ve yaklaşımla işler yapılamaz.  “Her işi yaparım” iddiası elbette devrimin sorumluluklarına ve görevlerine yaklaşım açısından önemlidir, ama sadece ilk adım olarak... Zira profesyonelleşme-uzmanlaşma-kurumsallaşmayı örgütleme ve savaşmada ustalaşmayı esas alan sıkı ve yoğun bir çalışma içine girerek, kuracağımız dünyanın insanı-militanı olabiliriz. 

Bütün bu zorlu görevleri bir militan ya da bir kadro tek başına yapamaz. Devrimci bir örgütle ve amacına yüksek düzeyde bağlı fikir ve hareket birliği içinde olan devrimci bir çekirdek kadroyla birlikte bu işler başarılır. 

Öncelikle dürüstlüğü ve halka hizmeti yaşam ilkesi olarak esas alan, dost ve düşmanın saygınlığını mücadele içinde kazanmış olan insan olunmaya çalışılmalıdır. Her bir pratiğimiz buna hizmet etmeyi amaçlamalıdır. Her bir pratikte bu amacın özellikleri-değerleri yaratılmalıdır.

Yapılacak işin teorisini ve örgütlemesini öğrenmeye çalışmayla işe başlanmalıdır ilk olarak. İşçi-semt-gençlik-kadın vb. alanlarda faaliyet yürütülüyorsa ve görevi “inceleme-araştırma-propaganda” çalışması ise “neyi? nasıl? niçin?” inceleyeceğini, önceliğine neleri alacaklarını öğrenmeye çalışmalıdır. Daha zengin-etkili ve örgütlemeye hizmet eden propaganda nasıl yaparım? Bunun dilini, yöntemini ve araçlarını kullanmayı nasıl öğrenirim? İşe bu fikirlerle başlamalıdır. İşçilerle-emekçi kadınlarla-Alevi emekçilerle-Kürt ve azınlık milliyetlerden emekçilerle-gençlerle-LGBTİ bireylerle devrimci temelde amacına uygun tarzda diyalog kurup onların bilinç ve manevi dünyalarına sistematik olarak bilinçli bir şekilde nasıl etkide bulunabilir? Bu öğrenilmelidir. Devrim-örgüt biliminin bilgisine sahip olunmaya çalışılmadan hiçbir şey yapılamayacağını bilerek işe başlanmalıdır. Sonra “iş nasıl yapılacak, bunun bilgisine hangi yol ve yöntemleri, araçları kullanarak ulaşabilirim?” sorularına doğru ve yeterli yanıtlar arayıp bularak süreç örgütlemelidir. Ancak devrime ve örgüte ait hiçbir bilgi, devrimci pratikten kopuk ve ona uzak şekilde durup konumlanarak elde edilemez.

Halk, çalışma yürüten devrimciye baktığında “Aradığım, olmasını istediğim-yapacağına inandığım insan budur. Devrimi yapacak örgüt budur!” diyebilmelidir. Bu güven verilmelidir. Sözüne, yaptıklarına, yaşamına güven duyulmalıdır devrimcinin. Halkımız “insanın diline değil eline bakar” der. Herkes bir biçimde konuşur. Ancak halkımız konuşandan çok, iş yapan-çalışan-mücadele eden-savaşanlara bakarak güven duyar. En iyi konuşan-nutuk atan-barışçıl toplantılar düzenleyenler reformistler ve düzen içi aydınlardır. Halkımız bunları dinler ancak peşlerinden gitmez ve arkalarında saf tutmaz!

Proleter devrimcileri, sınıf bilinçli proleterleri “benzerlerinden” ayıran en önemli temel kriter; elleriyle iş yapmalarıdır. Dilleriyle değil. Unutmamak gerekir ki yaşamı etkileyen, ona doğru tarzda belli amaç için müdahale ederek ona bir doğrultu kazandırarak etkide bulunanlar sadece ve sadece proleter devrimcilerdir. Ve onların silahlı mücadelesidir. 

Hangi alanda nasıl bir çalışma yürütürsek yürütelim unutmayacağımız temel kriter “Daha iyi nasıl çalışır, daha iyi nasıl işimi yaparım” olmalıdır. Bunun için hem devrimci pratikten hem de bilimsel teorik kitaplardan, geçmiş tarihi tecrübelerden öğrenmekten bir an olsun bile geri durmamalıdır. İlk önce öğrenmeye başlamamız, ikinci olarak öğrenmeye başlamamız ve üçüncü olarak yine öğrenmeye başlamamız gerekiyor. Ve öğrenmenin ölü bir mektup ya da moda olan günlük bir tümce olarak kalmamasına (ki bunun sık sık başımıza geldiğini açık yüreklilikle kabul etmemiz gerek), öğrenmenin bizim öz varlığımızın bir parçası haline gelmesine ve öğrenmenin gerçekten ve tam anlamıyla bizim toplumsal yaşantımızı oluşturan unsurlardan biri haline gelmesine dikkat etmeliyiz.

Savaşmayı öğrenmek, gençleri- kadınları- işçileri- Kürtleri- Alevileri- ezilenleri- LGBTİ’leri örgütlemek. Devrimcinin yegane ve değişmez temel görevi bu olmalıdır. “İşçileri nasıl örgütleriz?”, “emekçi kadınları-gençleri nasıl örgütleriz?”, “silahlı mücadeleyi nasıl büyütüp-yaygınlaştırırız?”soruları ve ortaya çıkardığı görevler devrimcinin uykularını kaçırmalıdır. Sınıf savaşımının ortaya çıkardığı sorular-sorunlar beynini kemirmelidir. Öğrenmek için proletarya partisinin geçmiş tarihine o süreçlerde görev almış eski yoldaşlara, diğer devrimci örgütlerin pratiğine mutlak suretle başvurmalıdır. Devrimin ustalarına başvurmalıdır. Pratiğin öğreticiliğine başvurmalıdır.

Öğrenme isteği ve arzusu devrimciye yaşam suyu olmalıdır. İnceleme ve araştırma yapmayı, her şeyden önce soru sormayı öğrenmelidir. Uygulamayı ve yönetmeyi öğrenmelidir. “Var olan-yaşanan-ortaya çıkan sorunları nasıl çözerim” çözümün bilincini-dilini ve yöntemini öğrenmelidir. Gösteriş ve hava olsun gevezelik olsun diye değil. Olgun ağırbaşlı ciddiyetle görevine sarılan dürüst, mert ve yiğit bir devrimci gibi çalışmalıdır. Duruş ve yürüyüşüyle güvenilen, peşinden gitmek istenen, saygı duyulan devrimci olmak... Bugün esas görev budur.

Bunun için devrimcilik kriterlerini yükseltmek, doğru anlamlandırmak şarttır. Bugün yapılamayan, yerine getirilemeyen masa üstünde yarım kalan, ortada bırakılan her iş ciddi ölçüde güven kırılmasına yol açar. Bunu tersine çevirip alt etmenin yolu Aliboğazı şehitlerine doğru bakmak ve onların direniş ve savaşımlarını doğru anlamaktır. Hiçbir çıkar, hiçbir mevki, yetki ve koltuk peşinde koşmadan amacına yüksek düzeyde bağlı olarak savaşmaktır anlamlı olan. Halkın ve yoldaşların güven duyduğu devrimciler olmaktır. Aliboğazı şehitlerimiz devrimci ideallerimizin güven abideleridir. Her sabah önce şehitlerimizin gülen gözlerine bakarak, işimize başlayacağız. Yapamadığımız, yerine getiremediğimiz her görevimizde şehitlerin huzuruna çıkıp önlerinde durup dürüst ve samimi özeleştiri vereceğiz.

Düşman yoldaşlarımızı tanıyamayacağımız kadar vahşice katlediyorsa bize de dürüst, onurlu devrimcilik yapmak düşer. Savaşmak düşer. Biz bunu yapabiliriz. Bunu yapacağız.

45757

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Hay Fedai'ler yaşıyor !

ԴԱՏԱՊԱՐՏՈՒՄ ԵՆՔ ՀԱՅՈՑ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅԱՆ 102 ՏԱՐԵԼԻՑԸ ! 102.YILINDA ERMENİ SOYKIRIMINI LANETLİYORUZ !

Kadroların Handikabı

İktidar sensen iktidarını perçinleştirmek için daha neyi beklersin ?

Proletarya Partisi’ndeki sıkıntıların temel çözüm yöntemi olarak kolektifin iradesini açığa çıkartacak mekanizmaların işletilememesi ..... demek kolayı.

Sıkıntıları ortaya çıkaranın mekanizmalar olduğunu söyleyebilmek zor.

...... çelişkinin sürekli var olacağı akıldan çıkarılmamalıdır .... demek kolayı

Çelişkilerin yol açtığı kutuplaşmaların nasıl önlenebileceğini söylebilmek zor.

Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği Merkez Komitesi (TMLGB MK)

45 yıllık tarihimizde bayraklaşanlar meşalemiz, partimiz umudumuzdur!

Rojava’dan TİKKO kadın savaşçısı Sefagül Aslan,

Eller cepte devrim mücadelesi verilemez!

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı;“Daima iyi, daima fazla, daima daha yüksek ve daima daha ileri…”

“Umudun adı: 72 Nisan Güneşi!”

TKP/ML-GYDK ;Ateş altında geçen 45 yıl! Dünya Proletaryasının Türkiye Taburu Partimiz TKP/ML'ye San ve Şeref olsun!

24 Nisan 1972 Partimiz TKP/ML'nin kuruluş tarihidir. Sınıfı devrimci Marksizm'le yani devrimci Maoizm'le buluşturmanın da nirengi noktasıdır 1972 Nisanı.

Erdoğan'ın Alnındaki Kara leke

Tüm dünyanın gözleri önünde hile,entrika,şantaş,manipülasyon ile yapılan 16 Nisan Referandumunda Erdoğan diktatörlüğünü ilan etti.Bu,bugüne kadar yapılan ne ilk,ne de son şaibeli oylama olmuştur.Osmanlı'dan günümüze devam eden saray oyunları,bugün de en iyi şekilde referandumda kendisini göstermiştir.Son kullanma tarihi dolmuş diktatörlüğün,çöpe atılması zamanı gelmişken vadesini uzatmak için,elindeki bütün imkan ve olanakları kullanarak iktidarı teslim etmek niyetinde değildir.İlericiler ile gericiler,Laik ile anti-laik,demokrasi ile hanedanlık,insan hakları ile şeriat kanunlarının yani to

Tek Adam Diktatörlüğü Nereye Kadar?

16 Nisan “18 Maddelik Anayasa Değişikliği Referandumu”nun sonuçları üzerine detaylı bir analize gitmek biraz erken olmasına karşın, kısa bir analiz yapılabilir. 16 Nisan öncesi “HAYIR” yoktu, ama şimdi, AKP faşzminin karşısında büyük bir “HAYIR” var. Bu küçümsenmeyecek bir gelişmedir. Elbette, bu %50 HAYIR'ın bütünsel ve nitelikli bir anti-faşizm olmadığını da unutmadan... Buradan başlayabiliriz.

İki çizgi mücadelesine EVET, tasfiyeciliğe HAYIR!

Sınıflı toplumlar ortaya çıktığından beri beraberinde sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri de oluşmuştur. Tarihsel olarak her değişik toplumda sınıflar ve sınıf mücadeleleri farklı minvaller izlemiştir. Kapitalizm ve emperyalizm çağında uluslararası alanda sınıf mücadelesine damgasını vuran temel çelişki -ara sınıflar dışında- burjuvazi ile proletarya arasındaki saflaşmadır. Bunun sonucu burjuvazi ve diğer gerici sınıflara karşı ezilen, sömürülen ve tahakküm altındaki sınıfların en ileri kesimini proletarya oluşturur.

Halk saflarındaki çelişmeleri ele almadaki hastalıklı bakış açısı, aczin ve ahlaki kokuşmuşluğun devrimci saflardaki izdüşümü olarak ŞİDDET!

Türkiye devrimci hareketinin tarihi, bu başlığı doğrulayan örneklerle dopdoludur. Olayları ve sonuçlarını tarihin büyük terazisinde ölçmek yerine düşünce darlığı üzerinden ele almak, devrimci saflardaki çelişmeleri çözmede ikna ve          demokratik yöntemi kullanmak yerine zorbalığı işe koşmak, devrimci saflardaki hastalıklı bir bakış açısının dışa vurumudur, kendisine devrimciyim diyenler için utanç ve devrimci sorumlulukların bittiği duraktır. Bu konumlanış, Maoizm tabelası “altında” duranlar için yozlaşma ve dejenerasyon halidir.

Referandumda doğru tavır nedir? Neden HAYIR?

Referanduma az bir zaman kalmış olmasına rağmen devrimci saflarda doğru tavrın ne olacağı üzerine tartışmalar var. Komünistlerin içinde de bu konuda tartışmalar canlılığını koruyor.

Sayfalar