Salı Ocak 21, 2025

Bez parçası!

Faşizmin başı ne zaman sıkışsa yaptığı “anlı-şanlı” bayrağını devreye sokmak olmaktadır. TC devleti neredeyse on yılda bir “bayrak yakıldı”, “bayrak indirildi”, “bayrağa hakaret edildi” söylemleriyle geniş kalabalıkları harekete geçirmektedir. Son olarak Amed'de bir Kürt gencinin TC devletinin bayrağını indirmesi, -en çok da hakim sınıfların temsilcisi olanlar olmak üzere- kamuoyunun gündemini meşgul etti. Bir kez daha Türkiye işçi sınıfına ve halkına şovenizmin, ırkçılığın başta Kürtlere düşmanlık olmak üzere farklı ulus ve milliyetlere düşmanlık zehrini akıtmanın aracı olarak kullanıldı.

Türk hakim sınıf klikleri kendi aralarındaki klik dalaşında da bayraklarını etkili bir şekilde kullandılar. İslamcılarla Kemalistler arasındaki iktidar dalaşında da bayrak göreve çağırıldı. Cumhuriyet mitinglerinden, “Ata”larını ziyarete kadar bayrak, hakim sınıf kliklerinin elinde etkili bir enstrüman olarak kullanıldı. T. Erdoğan'ın bulduğu her fırsatta ve mitinglerde “tek”lerken kullandığı argümanlardan biri de “teeek bayrak”tı. Her iki hakim sınıfının ortaklaştığı konulardan biri de bayraktır. Tıpkı tek cumhuriyet, tek devlet, tek dil ve tek vatan vb. olduğunu ifade etmek gerekir.

Bugün Türk milletini temsil ettiği söylenen bayrak Türk halkını temsil etmemektedir. Hakim sınıfların millet söylemi, aralarında bir avuç komprador burjuva ve büyük toprak sahiplerinin de olduğu tüm sınıfları kapsamaktadır. Türk halkına yapılacak en büyük hakaret, soykırımcı, katliamcı, işkencecilerin “anlı-şanlı” bayrağının kendisini temsil ettiğini söylemektir. Çünkü başta Kürt ulusu olmak üzere, Türk ulusundan, çeşitli azınlık milliyet ve mezheplerden Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı, komprador burjuvalar ve büyük toprak sahiplerinin devletiyle karşı karşıya her geldiklerinde, önlerinde onları temsil eden ay yıldızlı bayrağı bulmuştur.

Biz o bayrağı başta Amed Zindanı olmak üzere Türkiye hapishanelerinde çeşitli ulus ve milliyetlerden devrimcilere ilericilere, işkence etmenin bir aracı olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı Hrant Dink'in katillerinin elinde resim çektirirken görürüz.

Biz o bayrağı boşaltılan, yakılan Kürt köylerinin fethedilmesinin nişanesi olarak asılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, katledilen gerillaların yerde yatan naaşlarının arkasında durup, zafer nişanesi olarak poz vermelerinden biliyoruz.

Biz o bayrağı, narkotikle mücadele eden uluslararası kuruluşların raporlarında şırıngayla birlikte resmedilmesinden biliyoruz

Biz o bayrağı rüşvetçinin arkasında fon olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, “milli duyarlılık” adı altında sokaklara salınan kalabalık güruhların dillerinde ırkçı sloganlarla linç edilecek Kürt ya da devrimci ararken ellerinde taşıyıp, sallamalarından biliyoruz.

Biz o bayrağı, namus onur, haysiyet olarak her fırsatta propaganda edenlerin, buldukları ilk fırsatta rüşvet pazarlığı yapmaktan, paraları sıfırlamaktan ve çocuğu yaşındakilerin önüne yatacaklarını kararlılıkla söylemelerinden biliyoruz.

Örnekler çoğaltılabilir.

Dolayısıyla bahsi edilen bayrak, basit bir bez parçası değildir. Paçavra hiç değildir. Zulmün, katliamın, işkencenin ez cümle her türlü insanlık dışı uygulamanın temsilcisidir. Kısa TC tarihi bile bize o “bayrağı bayrak yapan” rengin üzerinde milyonlarca Ermeni’nin, Rum'un, Süryani’nin ve illa ki Kürtlerin, Alevinin ve devrimci komünistlerin kanları olduğunu gösterir. Hani o T. Erdoğan'ın Dersim Katliamı nedeniyle CHP'ye yüklenir ve “literatürde varsa gerekirse özür dileriz” dediği yerde katliamcıların elinde TC bayrağı vardır. O “şanlı” bayrak uğruna Dersimliler “medenileştirilmiş”, Kastamonulular “şapkaya kavuşturulmuş”tur.

Örnekler çoğaltılabilir. Ulus ve milliyeti ne olursa olsun Türkiye işçi sınıfına ve halkına bu bayrak altında ve bu bayrak için zulümler yapılmıştır. Kürt çocuklarının her gördüğü yerde bayrağa yönelmesi sebepsiz değildir. Haksız ve gayrimeşru hiç değildir. Son derece meşru, haklı ve devrimci bir eylemdir. Çünkü o bayrak Türk halkını değil, patron ağaları temsil etmekte, onların zulmünün, katliamcılıklarının somut göstergesidir.

Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden işçi sınıfı ve halkının kendi bayrağı vardır. Üstelik bu bayrak bütün uluslardan proletaryanın ve ezilen halkların çıkarlarını layıkıyla temsil ettiğini tarihsel olarak kanıtlamıştır. Öyleyse bir kez daha tekrarlamaktan imtina etmeyelim:

“Her şeyden önce şunu belirtelim ki, milliyeti ne olursa olsun bilinçli Türkiye proletaryası, burjuva milliyetçiliğinin bayrağı altında yer almayacaktır. Stalin yoldaşın ifadesiyle: 'Bilinçli proletaryanın denenmiş olan kendi bayrağı vardır ve onun, burjuvazinin bayrağı altında safa girmesinin gereği olamaz.'

İkinci olarak, milliyeti ne olursa olsun, bilinçli Türkiye proletaryası, işçi ve köylü yığınlarını kendi bayrağı etrafında toplamaya çalışacak, bütün emekçi sınıfların sınıf mücadelesine önderlik edecektir. Türkiye devletini kendine temel alarak, Türkiye içindeki bütün uluslardan işçileri ve emekçileri ortak sınıf örgütleri içinde birleştirecektir.” (İ. Kaypakkaya, Bütün Eserleri, s. 242)

99450

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar