Salı Aralık 3, 2024

Çutak (Nubar Ozanyan)

Rakel Dink yaşam arkadaşına, çocuklarının babasına, Hrant’a “Çutak” diye seslenirdi. Rakel’in neden sevgili eşine Çutak dediğini ancak onları yakından tanıyanlar bilir ve anlar. Ermenilerin bir kısmı, çok sevdiklerine “Çutak” yani keman diye hitap eder. İnsanlar duygularını sözlere döker, sevgilerini notalara, melodilere işler.

Aradan 15 yıl geçti. Ne gerçekleri açığa çıkaran bir soruşturma ne de adaletin tecelli etmesi için doğru dürüst bir yargılama gerçekleşti. Bütün soykırım ve katliam suçlarında olduğu gibi failler korundu ve emir verenler özenle gizlendi. Bütün acılı yürekler gibi Rakel’in gözyaşları ve adalet arayışı da hiç durmadı.

Suruç’ta evladını ve eşini kaybeden Emine Şenyaşar ananın acısı dinip adalet arayışı sonlandı mı? Ya on iki yaşında on üç kurşun yiyen Uğur Kaymaz’ın annesinin acısı?

Berkin’in annesinin acısı ve arayışı bitti mi? Minik Ceylan’ın kara gözlerini unutmayan annenin arayışı hiç durdu mu? Peki ya Taybet Anayı toprağa yıkıp, cesedini günlerce yerde bekleten katiller bulundu mu?

Rakel Dink’in dediği gibi dünyada zulüm bitmiyor. Bu dünya ne zalimler, ne sultanlar, ne padişahlar, ne diktatörler gördü. Yerlerini yenilere bırakarak çekip gittiler. Çivisi çıkmış dünyanın zulmü eksilmiyor. Faşizm karanlık, bütün paralı katilleri ise korkak ve küstahtır. Cesaret edemediler Hrant’la yaşamaya.

O gün orada kaya gibi yere yıkılan yalnız Hrant değildi. Adaletti yere yıkılan ve yıkılan adaleti ayağa kaldıracak olan ancak aç ve yoksul kalabalıklardır. Ona sağlam ve dayanıklı gömlek giydirecek olan acı dolu Kürt ve Ermeni anaları olacaktır. Ancak yoksul kalabalıklar yere düşen adaleti ayağa kaldırabilir.

2022 yılının 19 Ocak’ında Agos gazetesinin önünde toplanan belki on binler değildi. Ancak inançlı ve eksilmeyen binlerdi. Bugün bu kalabalık bile umut ve cesaret veriyor. Vurulup düşeni ancak böyle yerden kaldırabileceğimizi öğretiyor. Özgür bir gelecek özleminden geri durmayanlar yarın daha fazla çoğalarak yaralı adaleti ayağa kaldıracaklardır.

Aradan 15 yıl geçmesine karşın neden halen Hrant bu kadar çok sayıda insanı etkileyebiliyor? Yıllar geçse de dün gibi hatırlanıyor? Onu unutulmaz bir mertebeye yükselten, yüz binlerin sevgilisi yapan tılsım nedir?

Bunun yanıtı hakikatı korkusuzca arayanların unutulmayacağıdır. O, zalimlerin söylemi ve tehditleri karşısında dik durdu. Bunun için herkes aradığı Hrant’ı, ayakkabısı delik Çutak’ta buldu.

Ve Hrant yüksek sesle seslendi kalabalıklara “Herkesin olana ‘benim’ diyene inanmayın! Adaleti ve özgürlüğü ararken zalim iktidarlar tarafından hainlikle suçlanabilirsiniz!

Zindan ve ölüm tehdidi alabilirsiniz! Ancak unutmayın ki, dünyada zulüm bitmese de dünya ne zalimlere, ne sultanlara, ne de padişahlara kalmıyor. Arkadan sıkılan kalleş kurşun pahasına dağ gibi hakikatı savunmaya cesaret edin” dedi.   

Hrant’ın aklı ve vicdanı, hakikatin sesiyle doldu. Hep hakikatin sesini dinledi. Adaletsizliğe karşı her sesini yükselttiğinde hainlikle suçlanan bir iktidarla karşılaştı. Ancak o halkların acı dolu ruhlarını özgürleşme kavgasını vermekten geri durmadı. Bunun için, doğmadığı İstanbul topraklarının derinliğine uzatıldı.  

Bugün herkes ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Hiçbir gerekçe ve neden, halkları karanlığa ortak olmaya götürmemelidir. Herkese ait olanları ellerine alarak, zorbalık ve zulüm saçarak yaşamımızı cehenneme çevirmelerine izin vermeyelim!

Hrant, çöle çevrilmiş Hay topraklarının derinliğinden suyunu alarak çelikleşti. Armenak’la çıktığı zorlu özgürlük yolunda tek başına kalsa da dik durarak yürümeyi öğrenerek çelikleşti.

İttihatçı-Kemalist diktatörler zannettiler ki, onu tehdit ederek durduracaklar. Ya da kalleşçe vurarak susturacaklar. Bilemediler ona suyunu veren bir çelik vardır.

Ve o çelikleşerek aldığı suyun kaynağını unutmadı. Karanlığa karşı dağı uyandıran sesiyle türküler söyleyen Armenak’ın kadim yoldaşıydı. Armenak ki, adını aldığı Ermeni fedaisinin yolundan yürümekte yeminliydi.

Bunun için onun gülüşü Karakoçan’ı Kızıl Koçan yaptı.

Bizim fedailerimiz…

Hrant ve Armenak, Ermeni halkının yiğit fedaileridir. Aynı zorlu yollarda yürüyerek fedaileştiler. Biri tertemiz sayfalara halkların kardeşliğini kanıyla yazarken diğeri güvercin tedirginliğinde yükseklerde uçmayı bırakmadı.

Artlarında yürünecek on binler yaratmayı başardılar. Ermeni halkı, zulümle, soykırımla ve sürgünle tanışık ve yaşadıklarını unutmayan bir halktır. Yetiştirdiği fedaileri türkülere, şiirlere mısra yapmıştır. 

Hrant ve Armenak’ın yolunda yürüyen Manuel’i bir gece karanlığında İstanbul işkencehanelerinde sır vermediği için urganla boğdular. Manuel tıpkı Armenak gibi boyun eğmedi zalimlerin önünde. İddia ve özgürlük değerlerine sadık kalarak bir Ocak karanlığının sabahında yanan meşale oldu.

Hrant’ın arkadaşları, yoldaşları bilmelidir; Hrant’ın olduğu her yerde Armenak Bakır vardır. Onun her cesur duruş ve söyleminin arkasında hakikatin sesi Armenak vardır. Kürt halkı için Mazlum Doğan ne kadar değerli ve ölümsüzse Ermeni halkı için de Armenak o kadar ölümsüzdür. Mazlum Doğan’ın doğup büyüdüğü topraklarda Armenak vurulup toprağa düştüğünde, Mazlum Doğan Ermeni halkının fedai sesine ciddiyetle kulak verdi.

Eğer bugün ve yarın Hrant’ın anıldığı ve konuşulduğu her yerde eğer Armenak konuşulmuyorsa her şeyden önce Hrant’ın kendisi yaralanır. Hrant iyi bilir; Armenak olmadan Hrant bir eksiktir.

Hrant olmadan Ermeni fedaileri ve aydınları daha fazla eksiktir. Biri dağa diğeri Rakel’e aşık olurken de yolları hiç ayrılmadı. İki kadim yoldaş olarak kaldılar. Ve yükseklere çekili bayrak oldular.   

Ocak ayının buzunda son sürecin Ermeni fedaileri Armenak, Manuel, Nubar, Hayrabet, Hrant, Martager Hay halkının bağrında açan kardelenler oldular. Onları anarken ayak izlerine basıp yürüyerek acılarımızdan kurtulacağız.

5244

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar