Pazar Ocak 5, 2025

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Fransa’nın Nanterre kentinde polisin 17 yaşındaki göçmen kökenli Fransız vatandaşı bir genci öldürmesinin ardından başlayan isyan; Paris, Marsilya, Touluse, Nice, Lyon’un varoşlarını tutuşturdu. Yaklaşık 3 binin üzerinde gözaltı ve 45 bine yakın polisin isyan bölgelerini ablukaya almasına karşı ateş söndürülemiyor. Sistematik ırkçılık ve ayrımcılığa, polis şiddetine karşı direniş bazen düşme eğilimi gösterse de sürmeye devam ediyor. Fransa’nın kendi haline terk ettiği banliyölerinin esmer ve siyahi çocukları, gerçek öncülerini bulamasalar da isyandalar.

Esmer öfke dinmek bilmiyor. Gençlerin öfke ve direnişine halkın farklı kesimleri de katıldı. Cadde ve sokaklarda barikatlar kuruldu. Polisin saldırısına havai fişekle karşılık verildi. Yakılan kamu binaları, polis karakolları ve araçların ortaya çıkardığı “zarar”, milyonlara ulaştı. Fransız polisiyle bu göçmen kökenli gençler arasında patlak veren bu ve bunun gibi her olayın arkasında tarihsel, toplumsal ve ekonomik nedenler var. İsyanı tetikleyen, yaratan kolonyal ırkçı koşullar anlaşılmadan taş atan esmer tenli gençlerin de öfkesi görülemez.

Bu direniş, Fransız gericiliğini de harekete geçirdi. Fransız sağı olarak tanımlanan çeşitli çevreler, katil polis için bir kampanya başlatarak bir milyon Euro’ya yakın para topladı.

İsyan edenler üçüncü ve dördüncü kuşak göçmen çocuklardır. Güne ve yaşananlara itirazlarının arkasında Fransız sömürgeciliğinin geçmiş yıkım ve işgali vardır. Bıraktığı kölelik hatıraları vardır. Eski tipte sömürgecilik yerini yeni tipte sömürgeciliğe bırakarak yıkımını devam ettiriyor. Fransız burjuvazisi, sömürgeci geçmişiyle ve uyguladığı sömürü politikasıyla yüzleşmiyor ve ayrımcılık ve ırkçılık politikası, esmer ve siyah tenli gençlerin karşısına her yerde çıkıyor.

Irkçılık, renk ve hakikat körlüğüdür. Ve egemenlerin elinde ezilen emekçi halkı bölüp parçalayarak kendi sınıf çıkarları arkasında yedeklemenin aracı olarak kullanılır.

Fransa dünyanın refah oranı en yüksek ülkelerinden biri olarak bilinir. Diğer yüzünde ise yoksul banliyöler, metrolarda kalan evsiz kimsesiz insanlar vardır. Göçmen ve yoksul halkın yaşadığı banliyölerde işsizlik, sosyal eşitsizlik, adaletsizlik kol gezmektedir. Arada kalmışlık duygusu içinde dışlanan gençlerin yanıbaşında sömürülme, yaygın uyuşturucu ticareti ve kullanımı ve de bitmek bilmeyen polis baskısı vardır.

İslam’ın her dönem fazlasıyla tartışıldığı, en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkelerden olan Fransa “mutlu” ve “huzurlu” değildir. İyi bir eğitim alamayan, geleceğini göremeyen, horlanan gençler, sisteme karşı bilinçsiz ve adı konmamış öfke biriktiriyor. Öncüsüzlük ve bunun yarattığı bilinçsizlik, bedeli ağır olsa da “özgür yaşa ya da öl’’ şiarını yazıyor banliyölerin bakımsız ve soluk duvarlarına. İki büyük toplumsal alt üst oluş gerçekleştiren Fransa, bir kez daha gerçek kimliğini arıyor.

4602

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar