Pazartesi Aralık 2, 2024

Sahi Ergenekon gitmiş miydi? Yeşil Ergenekon geldi - Dursun Ali Küçük

*Derin devlet ve Yeşil Ergenekon işbaşında!

AKP hep Ergenekon’un tasfiye edildiğini söyledi. Ama bu koskocaman bir yalandı. Kemalist Ergenekon gitti, yerine Yeşil Ergenekon geldi.Sadece değişen kişilerin yer değiştirmesidir. Anlayış-zihniyet ve politika olduğu gibi duruyor.

Biri kızıl Elma’yı öne çıkarırken diğeri Neo-Osmanlıcılığı öne çıkarıyor.RTE cumhurbaşkanı oldu, artık başbakanın söyleyecekleri şeyleri o söylüyor. Davutoğlu emanetçi gibi. Yeşil diktatörlük kuruldu.

*AKP nin bir özelliği çoğu kesimleri ve Kürtleri kandırması ve yalanlarla oyalamasıdır.

-AB hikayeleri güme gitti. Demokrasi ve insan hakları güme gitti. Askeri vesayet yerine Yeşil diktatörlük ve asker oraya bağlandı.Liberalleri, demokratları, Kürtleri aldattılar.“Çözüm süreci” yalanlarını hala sürdürüyorlar.Sözünü ettiklerim vb kesimlerin desteğini aldılar, yerini sağlamlaştırdılar, hepsini karşısına aldılar.Deyim yerindeyse bunlar kadar takkiyeci yoktur

*Tek devlet, tek din, tek ulus, tek kültür politikalarına devam ediyorlar. Kemalizmin de yeşili oldular.

Kürdistan üzerindeki politikaları Kemalistlerle aynı. Azıcık rötuş yaptıkları; Şahlık ve İran islam cumhuriyeti, yine Irak krallığı ve Saddam döneminde olan Kürde radyo, tv, seçmeli ders vb. getirdiler. Saddam bunları yaparken diktatördü. Hatta “özerklik” bile konuşuyordu. İran İslam cumhuriyetinde yeşil ergenekon un yaptıklarının çoğu var. Hatta üniversitede Kürdçe bölüm var. Kimisi bunlardan hareketle AKP’yi övdü. Oysa bunlar hak falan değildir. “Çözüm süreci” nin gerekçeleri bunlara dayanıyordu.

Kürdistan’da ateşkes ve sözde barışa rağmen Yeşil Ergenekon silahlanmayı ve Kürdistan’daki özel savaş halini güçlendirmenin yolunu seçti. Paris’te Sakine Cansız gilleri MİT vurdu, Devlet ve “bizimkiler” hep beraber “barış sürecine karşı yapılmıştır" nakaratını yinelediler.

KCK konseyinin yerine güya “barış” adına gönderilenlerden hemen sonra TC uçağı nokta vuruşu yaptı. Katliam ve ulusal, kültürel soykırım sürüyor. Tıpkı 1. dünya savaşı ve TC kuruluşundaki gibi “din kardeşiyiz”, “kardeşiz” edebiyatı kullanılıyor.

****

KURDİSTANİ KAZANIMLARI YIKMAK İSTİYORLAR

*Kürdistan federasyonunu yıkmak için besleyip büyüttükleri İŞİD ve Arap milliyetçilerini vb. Kürdistan’ın üzerine sürdüler. TC’nin buradaki rolü belirleyicidir. Bu yolla Musul ve Kerkük’ü denetim altına alacaklardı. Yani Misak-i millicilik oynadılar. Batı Kürdistan’da  El Nusra ve İŞİD’i Kürtler üzerine saldılar ve kendileri de her tür silah vb. desteği yaptılar. Kapıları onlara açtılar.

Şimdi Kobanê kuşatmaya alınmış ve direniyor. Umarım başarır.Hemen peşine tezkereyi çıkardılar. Bu tezkere eskiden Kürdistan federasyonuna karşı vardı, Ergenekoncular kararlaştırmıştı. Şimdi yeşil Ergenekon da hem Kurdistan Federasyonu hem de Batı Kürdistan için tezkere çıkardı. Batı Kürdistan kazanımlarını yok etmek istiyor.

Hem Kürdistan federasyonuna hem de Batı Kürdistan’a karşı çıkarılan bir tezkeredir. Üstelik gençleri vb. askere çağırmaya başladılar. Ergenekon ve Yeşil Ergenekon’un Kürdistan politikası aynıdır. Üslup ve ayrıntılarda biraz değişiklikler var. Hepsi o kadar.

****

Sınır güvenliğini koruyacaklarmış veya sağlayacaklarmış… yalana bak yalana.

El Nusra ve İŞİD vb. sınırdan gelip gidiyorlardı, TC de belli yerlerde eğitiliyorlar, kampları var.  lojistik destek ve silah aktarımlarını Türkmenleri bahane ederek gönderiyordunuz. Kabonê kuşatmasını sağlamak için İŞİD e her tür destek yapıyorsunuz. Sınır güvenliğini bir Kürtlere karşı “güvenlik” altına almak istiyorsunuz.Tampon bölge” kurmak için yollara düştünüz, istenilen desteği bulmadınız. RTE, sıkışınsa “İŞİD ile PYD yi birlikte vuralım” demeye başladı. Onun derdi Kürdistan ve Kürtler.

Selahattin Demirtaş iki gün önce Türkiye başbakanı Davutoğlu ile görüşmüş. Olumlu bulduğunu söylemiş. “başbakan işgal yapmayacağız” demiş…Demirtaş, sen demiri taş ile dövüyorsun, oysa taşı demir ile dövmeye baksan iyi olur.Ma zaten TC diyecek ki;  “biz Kürt kardeşlerimizi kurtarmaya gittik, işgale gitmedik”. Hani Ecevit’in “Kıbrıs’a barış getiriyoruz” demesi gibi. İşgalin adının da “Kıbrıs barış harekatı” olduğunu unuttun mu?

Ha bir “Çözüm yüksek kurulu” oluşturacaklarmış.“Söz verdiler” hikâyedir. Atalarımızın bir sözü var: “Türklerin en güvenilmeyecek şeyi sözleridir”.Gültan Kışanak’ta sınırda bir TC komutanına demiş “devletin söz verdi”. Neyse komutanda “bura devletimin toprağı" dediği için Genelkurmay çağırıp ödüllendirdi.

Devlet ne sözü vermiş. Hâlâ söz vermelere göre gidiyorsanız siz siyasetten bir şey anlamıyorsunuz demektir. Çözüm sürecide sadece “söz vermeler” den ibaret değil midir? Son tezkere asıl Batı Kürdistan’ı işgale yöneliktir. Buna güçleri yetmeyecektir. Karşılarında Koalisyon güçleri vardır. Koalisyon güçleri buna onay vermez. Tek başına yapmaları zordur.Ama TC Kobanê direnişini bastırmak ve kuşatma ile düşürmek için Kürdistan üzerinde oyunlar oynuyor.Ortadoğu’nun tek hâkimi olmak isteyen TC’ye Koalisyon güçleri devreye girerek “burayı size yedirmeyiz” dediler.

Hala anlamadınız mı?

Neçirvan Barzani’de “İŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğunu sanmıyoruz” demiş. Nasıl Başbakansın, dün senin evine gireceklerdi. Politika böyle mi yapılır? TC’nin İŞİD ve Araplar eliyle Kürdistan federasyonunu yıkma çabalarını unutursanız namertsiniz. Birde ikide bir TC’den askeri vb. yardım istiyorsunuz. Bu, seni vurana sığınma değil mi? Halk da sanacak ki galiba TC’de “iyi birşey var”.

Ey siyasiler, direnişlerin kazançlarını masalarda ve ucuz sözlerle, açıklamalarla heba etmeyiniz. Halkımız, insanlarımız direnirken ve kazanım elde ederken buna göre siyaset yapınız. Kürdistan ve Kürtler için en tehlikeli iki sömürgeci devlet var: TC ve İran. Bu ikisi de Kürtlerle ve Kürdistan’la ilgili önemli şeyler ortaya çıktımı hemen feryat ediyorlar. Engellemek için bin bir hile yapıyorlar.

Hala bunları tanıyamadınız mı?

Beyninizi dağıttıktan sonra zaten hiç tanımazsınız. Bu kadar katliam hala gözlerinizi açmıyor mu? Kobanê için doğru siyaset yap, bırakın halkın direnişi arkasına sığınıp bir kaç güzel laf söylemeyi. Onu halk yapıyor ve söylüyor.

****

*Rabia düşürüldü. Zummar hepsi alınacak ve Şengal üzerine yürünecek. Buralar büyük ihtimalle ele geçirilecek. Kürd askeri güçleri; pêşmerge ve YPG arasında bu tür anlaşmaların yapıldığı belirtiliyor. Yeni cepheler açılıyor, bu olumludur. Kerkük çevresinde yeni Kürd toprakları geri alındı. Koalisyon güçleri Kobanê’nin doğusu ve güneyini vurdular.

KCK ve KDP birbirinizle atışacağınıza, ikinizde biz ulaşamayız diyeceğinize, Cizre-Kamuşlo üzerinden Tıl Ebeyt’a yönelik bir cephe açabilirdiniz. Ne Efrîn ve ne de Cizre kantonu yardıma gidebiliyor. Beceriksizliklerinizi  “yardım etmiyor, Kobanê’nin yenilmesini istiyorlar, Kobanê’ye gitmek istiyoruz yol yok vb” ucuz laflar üzerinde kurmayınız.

Kardeşim, niye hala dar siyaset yürütüyorsunuz. Birbirinizden ne istiyorsunuz? Bölge devletleri size karşı birleşiyor, siz hala ne yapıyorsunuz? TC ile ilişkiler sürdürülebilir tek şartla; Kürtlerin ve başka parçanın aleyhine olmayacak. Ne birbirinizi Tc işbirlikçiliği ile suçluyorsunuz? KCK, KDP nin Türkiye ile ilişkilerine “işbirlikçilik” diyor. İlişkilerde olumsuz boyutlar vardır. Oraya çok bağlanmak Kürdistan federasyonun yararına değildir.

KCK de “çözüm süreci ile türkiyelileşme, “ortak vatan”, “demokratik cumhuriyet” vb. gibi Türkiye sevdasına katılmadı mı? Ya bunun adı nedir? Değişik biçimlerde ikinizin de – KDP’nin ki kesinlikle sizin kadar değil, bir de orası TC nin sömürgesi değil, KCK ise kuzeyde mücadele ettiğini söylüyor, bu ikisini birbirine karıştırmayacağız – TC ilişkisi var. TC hükümetine karşılıksız bir sürü taviz verdiniz. Sahi çözüm sürecinde son iki yılda ne kazandınız? Bakıyorum, bir şey bulamıyorum. Üstelik en kötüsü insanlarımızın ruhunu ve düşüncesini Türkiye yi sevdirmeyi ve oraya yönlendirmeyi yapıyorsunuz.

Tencere dibin kara demiş, diğer tencere de seninki benden kara demiş.

Birlik yönünde adımlar atınız. Askeri güçlerin sağladığı pratik birliği siyasette becermeye çalışınız. Ucuz karalamaları ve siyaseti yutmayız. Kürdistani ortak noktalarda birleşiniz.

Ha birde bu “çözüm süreci”ne baştan beri inanmamıştım. Hepsi birer oyalamadan ibarettir. Halka ne diyeceksiniz? Pratikte ve insanlarımızın emeği, çabası ve direnişiyle kazanılanları tarafı olmayan masalarda harcamayalım.

Direnenlere yazık değil mi? Katliama, sürgüne uğrayan ve her keresinde fırsat bulduğunda başkaldıran bu halka karşı siyasetçiler sorumluluklarını bilmelidir. Ucuz konuşanlara gülüyorum. Halkı aptal yerine koymak isterken bence TC’de “nasıl oynatıyoruz” diye size gülüyordur. Hal değil, dilim varmıyor, sizi siyasi “aptallar” yerine koyuyorlar. Kürdistan federasyonuna da aynı numarayı çekmek istiyorlar.

Kobanê direnişine saygılı olalım. Görüşümüz ne olursa olsun. Hepimize Kürdistan’da yer vardır. Pratikte sağlanan ve üzerimizde sürdürülen bölge devletlerinin savaşını hep birlikte karşılayalım.

Bu gün itibariyle hala siyasetçilerimizden birlik yönünde umutlu değilim.

Neden mi?

Konuşmaları ve siyasetleri hala buna göre değildir.

Kürdistani asgari koşullarda birlik oluşturmak en iyisidir.

Hele önce asgarisini becerelim. Sırayla basamakları çıkarız.

Yeşil Ergenekon’a dur demeliyiz.

 Bu önümüzdeki seçimleri de alırlarsa her şeyinize kadar müdahale edeceklerdir.

Dursun Ali Küçük-2.10.2014


84278

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar