Çarşamba Eylül 25, 2024

Yetersiz ve eksikliği itiraf etmekten korkmak!

"Şimdi esas mesele öncünün kendi üzerinde çalışma, kendisini yeniden biçimlendirmede yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme, görevinden çekinmemesinde yatmaktadır." (Lenin)

Özgürlük ve kurtuluş savaşımında devrimci bir parti, gücünü devrimci ideolojiden, kitlelerden ve “eleştiri-özeleştiri”den alır. Ciddi iddialı bir parti ve kadronun en önemli devrimcilik kriteri hataları karşısında takındığı tavırdır. “Eleştiri-özeleştiri”, düşünülen, bilinen, görünenden daha fazla önemli bir konu olduğu devrimci mücadelenin her pratiğinde karşımıza çıkar. Özellikle küçük burjuvazinin örgüt içinde etkisini artırdığı süreçlerde bu konu daha fazla önem arz eder. Üzerinde ne kadar durulup çalışılırsa önem ve ihtiyacı ne kadar vurgulanırsa yine de “eksik- yetersiz” kalınacağını bilmek gerekir. 

Hataları önleme yetersizlikleri giderme devrimci savaşım gücünü artırma birliği sağlama amaçlı kullanıldığında büyük bir güç yaratır yerinde ve zamanında kullanılmadığında en büyük zayıflığın, çürüme ve kirlenmenin beslendiği neden haline de gelebilir. Devrimci bir örgütü güçlendiren aynı zamanda zayıflatan iradesiz kılan da neden aynıdır. Yani “eleştiri-özeleştiri”yi doğru tarzda kullanma ve kullanamamadır. Burjuvazinin-tasfiyeciliğin en fazla beslenip güç aldığı yer “eleştiri-özeleştiri”nin işlevsiz etkisiz kaldığı yerdir.

Toplumsal-politik-kültürel-eğitsel şekilleniş ve edinilen terbiye de “özür dilemek-yanlışını samimiyetle ve içtenlikle dürüst bir şekilde görüp kabul etme-özeleştiri üzerinden aynı benzer hatalara düşmemek” yok denecek kadar zayıf ve yetersizdir. Toplumsal şekillenişimizde “yetersizlik ve eksikliği” bırakalım samimi ve dürüst bir şekilde kabul edip itiraf etmeyi başkası tarafından ifade edilmesi durumunda bile öfke ve tepkiyle karşılaşılan akıl almaz bir direnç gösterilen en fazla inatlaşılan konunun başında “hatayı kabul etme-düzelmeye gitme” yani “eleştiri-özeleştiri” gelir. 

Böylesi bir toplumsal şekilleniş içinden çıkıp proleter saflara örgütsel olarak katılanların da ilk başlarda “eleştiri-özeleştiri” sınavında başarılı-rahat olmadığını kabul etmek gerekir. “Anlam verememe-yeterince anlamlandıramama- kabullenmeme-itiraz ve red etme- öfke ve tepkiyle karşılama-alınganlık gösterme- sözde kabul edip bildiğini okumaya devam etme” gibi birçok zorluk ve engelle karşılaşılma durumları yaşanır.

Devrimci eleştiri “gerçeklikten uzaklaşma ve çalışma tarzımızdaki öznelciliği” düzeltme amaçlı yapılan müdahaledir. Devrimci eleştiri, gerçeklikten uzaklaşmaya karşı “ciddi bir uyarı-hatırlatma-dikkat çekme-doğru yol ve yöntemi göstermedir”. O ana kadar doğru bilinen, gerçek olduğu düşünülene karşı müdahaledir, karşı karşıya gelme-çatışma-çarpışmadır. Devrimci eleştiriyi ilk yaşayan militan bir sarsıntı geçirir, “ne oluyor?” diye bir serzenişte bulunur. “İlk”i yaşamanın şokunu yaşar. Anlam verememekten kaynaklı iç sarsıntı geçirir. Öfke ve tepki yaşar ve bazen de yaşatır.

Devrimci eleştirinin ideolojik eğitimin önemli bir yerinde duran etki gücü oldukça fazla olan bir eğitsel ağırlık konusu olana anlam verilinceye dek iç sarsıntı, tepki ve öfke gösterme durumları yaşanmaya devam eder. Devrimci eleştiri burjuva-feodal sisteme, karanlığa, köleliğe, cehalete, duyarsızlık ve sorumsuzluklara ait olanlara karşı durma-çatışma-savaş açma olduğu gerçekliği kavranıncaya kadar “devrimci eleştiriyi kolay kabullenmeme-içselleştirememe” durumu yaşanmaya devam eder.

Devrimci eleştiri, ideolojik dönüşümün önemli bir yerinde durmaktadır. Proletarya saflarına örgütsel olarak katılan ancak “düşünce ve davranış dünyası, maneviyatı” devrimcileşemeyenler için eğitimin vazgeçilmez yerinde “devrimci eleştiri-özeleştiri” gelir. Devrimci eleştiri-özeleştiriyle devrimci dönüşüm arasında kopmaz diyalektik bağlar vardır. Devrimci dönüşüm yani ideolojik katılım sağlamada en etkili ve güçlü dönüştürme adımı “eleştiri-özeleştiriyi” devrimci yaşamın doğal-olağan hava ve su kadar gerekli, zorunlu olan bir ihtiyaç olarak kabul etmek-benimsemek-içselleştirmek gerekir.

Ancak bu konuda anlatılıp-vurgulanmak-öne çıkarılmak istenen “devrimci eleştiri-özeleştiri” devrimci eğitimin temel konusu yapmanın hiç de kolay olmadığını belirtmek isteriz. Küçük hataların-yetersizlik ve zayıflıkların düzeltilmediği durum ve süreçlerde nasıl güçlü birer tasfiyeci yıkım makinesine ve ortamına dönüştüğünü hem dünya devrimleri hem de ülke devrimimizin tarihinde sayısız örneklere rastlamak mümkündür. 

İçimizdeki burjuva olanı, gerçek olmayanı, “doğru diye düşünüleni” kabul etmek, kolay değildir. Sahte ve yanlış olanı parçalamak-yıkıp atmak ise en zor olandır. Eğer örgütün yönetim kademesi başta olmak üzere “üstten-alta” doğru “bütün komite-kadro-militanların” devrimci eleştiri-özeleştiriyi doğal olağan eğitimin gelişim ve ilerlemenin bir parçası haline getirilememişse bunu güçlendirecek sistemi yaratılmamışsa o örgütte iç devrimcileşme sağlanamaz. Bu ortamda burjuva ideolojisi proletarya ideolojisi üzerinde etki gücünü artırır tasfiyecilik hakim hale gelmeye başlar.

Devrimci eleştiri-özeleştirinin yolu sağlam ve güvenilir bir mücadele ilkesi olarak kabul edilmezse örgütün burjuvalaşması bozulup çürümesi tasfiye olması kaçınılmaz hale gelir. Burjuvaziye-tasfiyeciliğe karşı en güçlü en etkili devrimci silah “eleştiri-özeleştiri”dir.

Bırakalım Lenin yoldaşın belirttiği gibi “ öncünün yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme” erdemini göstermeyi proleterleşemeyen öncü konumunda olan bazı yöneticileri eleştirme iradesini cesaret ve sorumluluğunu ortaya koyanları “ezilip-biat edilmesi gerekenler” olarak ifade edenlerin çürüme bozulma ve burjuvalaşma derecelerini anlamak açısından önemli bir kriterdir.

Demokratik halk devrimi iddiasını halka hizmet amacını taşıyanlar ancak “yetersizliğini açıkça itiraf etme” erdemini gösterebilir. İddiası olmayanların açık devrimci itirafı asla olamaz.

(Bir Partizan)

48790

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

EYLÜL;Nubar OZANYAN

Zalimler ellerinde bulundurdukları olanakları en iyi şekilde kullanarak darbe, katliam, linç hafızası yaratırlar. Mazlumlara ait özgürlük düşlerini, direniş tarihini alt üst ederek ve silerek yok etmeye çalışırlar.

Mazlumlar ise özgürlük ve direniş hafızalarını korumaya ve güncellemeye çalışarak yeni direnişlerin yolunu açarlar. Zalimlerin çaba ve çalışmaları, onları hafıza katili olmaktan kurtaramaz.

SENTEZ | 40 Yıl Süren Afganistan İşgali, Taliban’ın Ülkeyi Ele Geçirmesi Ve Olasılıklar Üzerine…(1/2)

Taliban’ın Afganistan’ın büyük bölümünde iktidarı ele geçirmesini konu edinen bu makalenin birinci bölümünde, ülkenin tarihsel sürecine uğradığı işgaller bakımından bir değerlendirme ikinci bölümünde ise Taliban’ı doğuran zemin ve Afganistan’ın güncel durumuna ilişkin bir perspektif sunuluyor.

 

YORUM | Mustafa Suphi ve Komünist Hareketin 101. Yılı

Kemalist iktidara ilericilik atfeden Şefik Hüsnü TKP’si oportünizmin temsilciliğini yaparken Karadeniz’de boğulmak istenen Komünist Hareket 71 devrimci kopuşuyla yeniden ayağa dikilmiştir.

 

Birinci Emperyalist Paylaşım savaşının ön günlerinde İttihat ve Terakki partisinin Alman emperyalizmiyle yaptığı anlaşmalara karşı çıktığı için sürgün edilen Mustafa Suphi bir grup arkadaşıyla birlikte Rusya’ya geçer.

Ölümünün 45. Yılında Mao Yoldaşı Anıyoruz!

"Devrimi proletarya diktatörlüğü altında devam ettirilmesi teorisinin yanında, Marksist askeri çizgide Halk Savaşı teorisinin geliştirilmesi ve uygulanması, felsefe alanında çelişme yasası ve “zıtların birliği ve mücadelesi” yaklaşımı, Marksizm-Leninizm’in Maoizm aşamasına ulaşmasında belirleyicidir"

 

Komünizmi Sahte, “Cephe Çağrısı” Ulusalcı Olan Bir TKP

TKP[1] Merkez Komitesi, “yeni bir cephe açılmalıdır” başlığı altında bir cephe çağrısı yayınladı.[2] İçinde, Kürtlerin ve diğer azınlık ulusların ve sosyalizm olmadığı bir “cephe”.

Gerçekten de, “Bizi Kurtaracak Olan, Kendi Kollarımızdır!”[*]

 

 

“Gömülecek bir yerimiz bile yoksa vatanda

Ve dövülmüş köpek gibi yalnızsak

Bu suç bizim suçumuz ey emekçiler

Bu karanlık bizim karanlığımız!”[1]

 

“Devlet-mafya ilişkileri”, ya da daha kapsamlı bir deyişle “devlet-çete ilişkileri” bu ülkenin, deyim yerindeyse,   “sabite”lerindendir; gündem döner dolaşır, eninde sonunda bu konuya gelir… Adeta bir devlet rutini…

Örgütlülerin Handikabı

Çarşı (örgütlü) her şeye karşı.

Öncüye de, örgüte de, devlete de.

Ve yazar, geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyor.

Şu koca dünyada komünizm karşısında örgütlülerin yaşadığı handikapı her halde başka hiç kimse yaşamıyordur.

Hemi geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyorlar.

Hemi de eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm yerine  kendilerininde nasıl bir komünizm tezahür ettiklerini söylemiyorlar.

Sanki eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm geçiş dönemini içerseydi kabul edeceklermiş gibi.

15 Ağustos uyanıştır! (Nubar OZANYAN)

Kürt’ün yüzlerce yıllık kölelik ve uyuyan dünyasına yapılan en etkili devrimci müdahaledir, 15 Ağustos. Özgürlükle ve aydınlıkla tanışmanın ilk fişeğidir. Aynı zamanda yüzlerce yıldır süren kölelik dünyasından uyanışın, ayağa kalkışın devrimci yürüyüşüdür.

Umut, Umutsuzlukla Çatışarak Büyür…

Yeni duruma sıkça vurgu yapmamız boşuna değildir. Yeni durumu kavramazsak hatalarımızdan öğrenmeyi, yeni söylemlere açık olmayı ve dahası değişimin gerekliliğini yeteri kadar bilince çıkarmayı başaramayız. Keza yeni doğanı, gelişip büyüyeni doğru anlamak, tarihi anı doğru ve bütünsel okumakla orantılıdır.

Yine, yeni dönemin zorluklarına dikkat çekmek bir umutsuzluk ve karamsarlık işareti olarak görülmemelidir. Bu sadece bir gerçekliğin altını çizmektir. Ve yine, bu zorlukların içinde taşıdığı olanakları görmezsek, sınıf savaşımı için tarihi anı doğru okumamış oluruz.

Ya Sosyalizm Ya Barbarlık!

İnsanlığın önünde, daha gerçekci ve somut bir söylemle, uluslararası işçi sınıfı ve emekçilerin önünde iki yol var: Birinci yol; şu an içinde yaşadığımız kapitalist barbarlık ve ikinci yol ise; baskının, sömürünün olmadığı; insanın insanı ezmediği, ülkeler arasında sınırların, insanlar arasında ise sınıfsal sınırların ve her türlü cinsiyet ayrımlarının  yok edildiği, özgürce ve doğa ile uyumlu bir yaşamın sürdürülebileceği sosyalizm!

Martager’in anısına (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğe ve geleceğe ait var olması gereken tüm devrimci değerlerin birleştiği noktadır, Nubar Ozanyan’ın yaşamı. Paylaşmaktan, kendisine ait var olanları vermekten bir an olsun tereddüt etmeyen, zorlu mücadelede kendini asla düşünmeyen, yoldaşlık ve dostluktan başka bir yaşamı tanımayan Komutan Martager, Ermeni devrimcilerin onurudur. O, kalbini ve ellerini Kürtlerin, Filistinlilerin, Ermenilerin ve tüm ezilenlerin kurtuluş mücadelesine armağan etti. Halklar için türküler yaktı. Ezgisiyle karanlıkları eritmeye, sesiyle dağları uyandırmaya çalıştı.

Sayfalar