Zindanlardan Kobanê’ye; Coşkuyla Çarpan Bir Yürek

Zindanlarda şehit yoldaşlarımızın dostlarımızın haberi bir başka yankılanır. Erkanın gidişi de yüreğimizi yaktı, kavurdu. Şüphesiz sınıf kinimiz daha bir bileylendi. Onlara layık bir devrimci, bir Partizan olmak, onurla devrettikleri bayrağı aynı bilinç ve sorumlulukla devralmak…İşte budur isteğimiz…
Erkan’ın Kobanê direnişine katılması beni hiç şaşırtmadı. Çünkü Erkan mücadeleci kararlı ve inançlı bir devrimciydi. Kendisiyle yaptığımız sohbetlerde anlatmıştı;”bir gün tahliye olursam aransam da gidecek bir yer yoksa bile Avrupa’ya gitmem. Bu coğrafyada devrim mücadelesini sürdüreceğim” Bu sözlerindeki gerçekliği görmek ve hissetmek mümkündü. Şehit düşmeden 2-3 ay önce bana mektup yazmıştı.
Mücadeleden hiç kopmadığı yazdığı mektuplardan anlaşılıyordu. Gezi ayaklanmasından işçi direnişlerinden Rojava’daki gelişmelerden bahsederdi. Ve çok iyi bir dönemde tahliye olduğunu yazıyordu.
Onun en büyük sevinciydi. Yaşanan gelişmeler Erkan’ın tüm dünyası mücadeleydi. Sürekli okuyan araştıran biriydi. Okuduklarını paylaşır, tartışırdı her okuduğu kitabı mutlaka tavsiye ederdi. Araştırmalarını yazıya döküp dergiye gönderirdi.
Bulunduğumuz hücreden alınıp isteğimiz dışında zoraki olarak farklı hücrelere konulmanın yoğun yaşandığı bir dönemde beni Erkanların yanına götürmüşlerdi. Erkanla orada tanıştık.
Daha önce koridorda ya da sohbet alanlarının penceresinden birbirimize el sallamalar dışında hiç karşılaşmamıştık. Erkanlarla yaklaşık iki yıl birlikte kaldık. Erkan ve yoldaşı “uzun tutukluluk” nedeniyle tahliye oldular.
Erkan 2000 yılında başlayan büyük ölüm orucu direnişçilerindendi. Neredeyse bir yıla yakın ölüm orucu direnişini kesintisiz sürdürmüş. Örgütün kararıyla ölüm orucunu bitirmişti.
Erkan ölüm orucunun yarattığı fiziksel ve psikolojik tahribatını büyük bir azim ve başarıyla atlatmıştı. İnsan onu gördüğünde o kadar uzun süre ölüm orucunda kaldığına inanmazdı. Yaz kış demeden düzenli spor yapardı. Planlı programlı yaşayan biriydi. Oraya gittiğimde zaman komünist önderlerin klasiklerini yeniden okuma kararı almışlardı. Bana da önermişti. “İstersen beraber okuyabiliriz” demişti.
Bende memnuniyetle karşılamıştı. Birimiz sesli okur daha sonra üzerine sohbet eder güncel durumla karşılaştırır fikir yürütürdük. Bazen çeşitli gazetelerde Lenin ile ilgili çarpıtmalar çıkardı revize edilen kavramlar ve görüşlere rastlayınca gülerdi. Yeni fikirleri Marksizme dair çıkan kitapları ilgiyle okur onlardan notlar alırdı. Erkan politik olarak kendini yetiştirmişti. Zeki bir devrimciydi. Algı ve sezgileri kuvvetliydi.
Erkan çok paylaşımcı ama aynı zamanda tutumlu bir o kadarda titizdi. Günlük yaşamını pek boş geçirmezdi. Güler yüzlü espirili ve dost canlısıydı. Nazım Hikmetin şiirlerini çok sever bildiği onlarca şiirimi keyifle okurdu. Bertolt Breht Neruda ve Shekes Peare’i okurdu.
Radyoda bazen şehit gerilla Delilanın Şevtari (Di Şevek Tarda) şarkısı çıkardı, radyonun yanına koşar dikkatle dinlerdi. Sözlerini çevirmemizi istemişti. Birde Delilanın şehit düştüğünü öğrendiğinde çok üzülerek “büyük bir kayıp” demişti. Delilanın”DıŞevek Torida” sözlerini şimdi düşündüğümde sanki Delila Erkana ağıt yakmış gibi hissediyorum.
Erkan “uzun tutukluluktan” tahliye olacakları günlerde idare onun” 10 günlük hücre cezasını” uygulamaya koymuştu.
Erkanı zorla hücreye götürmüşlerdi. Hücredeyken tahliye olacağını düşündük fakat yargıtaydaki dosyası bir türlü gelmemişti. Hücreden döndükten sonra tahliye oldu. Tahliye sırasında onu “Avusturya İşçi marşını” okuyarak uğurladık. Gerçektende “hayat denilen kavgaya çelik adımlarla” girmişti.
Hapishaneden tahliye olan birçok tutsak içeridekilere pek yazmazlar. Ancak Erkan öyle yapmadı. Tahliye olduğu ilk zamanlardan itibaren nerdeyse şehit düştüğü zamana dek hep yazardı. Dergi kitap gönderiyor ailelerimizi arayıp hal hatırlarını soruyor bazende telefonlara dahi geliyordu.
Yazdığı son mektupta yine dışarıdaki gelişmelere değinmiş hapishanede baskıların devam edip etmediğini sormuştu. Gittiği Kitap Fuarından beğendiği kitapları alır, gönderirdi. Birlikte kaldığımızda Kürt sosyalist şair Ciğerxwinin şiir kitaplarının bazı yayınevlerince özellikle sosyalizm Lenin, Stalin Bolşevikler ve SSSCB ile ilgili bölümlerinin sansürlendiği üzerine sohbet etmiş orijinal baskı bulmaktan bahsetmiştik.
Erkan aklında tutmuş olacak ki adıma koliyle ceğerxwinin orijinal baskılarını bulup yollamıştı, o gün inanılmaz bir sevinç ve mutluluk yaşamıştım. Burada kalan birçok devrimci tutsağa mektup yazar dergi gönderirdi.Yaşadığı dönemde herkes ondan söz ederken övgüyle bahsederdi.
Erkanın aramızdan ayrılması gerçekten büyük bir kayıp. Erkan daima yaşayacak Kobanê’nin kahramanca direnişinin şehidi olan Erkan Altun(Komünist Nefer) ile yaşamımın iki yılını aynı hücrede paylaştığım iççin onurluyum. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesinden Bir Tutsak Partizan
Son Haberler
Sayfalar

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:
Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)
Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3
Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme
Soru 3:
Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır
Cevap:
Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine
Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2
Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük
Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.
Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.
Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)
Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...
"Sol Kal Sol Yaşa"
Sol tatile gitmişken...
Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır saldırılara maruz kalıyorken...
seçimlerle siyaset yapmak istiyen devrimcilerde proletaryaların her geçen gün ağırlaşarak hissettiği solcusuzluğa karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...
fırsatta buyken... fırsatta buyken...
yazın gitsin kız... yazın gitsin...
abrüst... falan filan...
sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)
Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.