Cumartesi Nisan 27, 2024

İki çizgi mücadelesine EVET, tasfiyeciliğe HAYIR!

Sınıflı toplumlar ortaya çıktığından beri beraberinde sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri de oluşmuştur. Tarihsel olarak her değişik toplumda sınıflar ve sınıf mücadeleleri farklı minvaller izlemiştir. Kapitalizm ve emperyalizm çağında uluslararası alanda sınıf mücadelesine damgasını vuran temel çelişki -ara sınıflar dışında- burjuvazi ile proletarya arasındaki saflaşmadır. Bunun sonucu burjuvazi ve diğer gerici sınıflara karşı ezilen, sömürülen ve tahakküm altındaki sınıfların en ileri kesimini proletarya oluşturur. Dolayısıyla sınıf mücadelesine ve sistemin yarattığı tüm çelişkilerin köklü çözümüne önderlik eden gücü de proletarya partisi oluşturur. Proletarya partisi olmadan sınıf çelişkileri elbetteki varlığını devam ettirir. Ama kapitalizm ve tüm gerici iktidarlar kendiliğinden yıkılıp sosyalizme yerini kendiliğinden bırakmaz. Bu proletarya partisi önderliğinde devrimle mümkün olur. Çünkü proletarya partisi, tarihsel olarak nesnel sürece müdahale eden öznel güçtür.

İki Çizgi Mücadelesine Evet

İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç proletarya partisinin önemini bir kez daha gösteriyor. Uluslararası alanda nesnel koşulların gelişmesi ve sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi, beraberinde önderlik misyonu oynayan öznel güce, -yani partiye- olan ihtiyacı daha artırıyor. Sınıf mücadelesinde ve tüm baskı ve tahakkümlere karşı mücadelede önderlik rolünü yerine getirecek olan partidir. Parti olmadığı takdirde devrim gerçekleşmez. Elbetteki, devrimi gerçekleştirecek olan işçi sınıfı ve emekçi sınıflardır. Onların yer almadığı koşullarda devrim mümkün değildir. Ama, onları ezen, sömüren, baskı altında tutan egemen güçlere ve gerici devlet erkine karşı; onlara devrim şiarıyla önderlik eden, onları iktidar perspektifiyle yönlendiren, sevk ve idare eden parti unsuru olmadan da devrim gerçekleşmez. Ezilen kitleler parti önderliğinde devrimi gerçekleştirir. Parti öncü müfrezedir.

Sınıf çelişkisinin ve sınıf mücadelesinin ürünü olan parti aynı zamanda kendi iç yapısında dialektiğin temel yasası olan zıtların birliği yasasını da barındırır. Bu yasa her maddi yapı için geçerlidir. Mao'nun tahliliyle “Şeyler içindeki çelişkinin yasası, yani karşıtların birliği yasası, materyalist diyalektiğin temel yasasıdır.” Dolayısıyla bu yasa parti için de geçerlidir. Zıtların birliği bağrında zıtların mücadelesini de barındırır, ama, zıtların mücadelesi -yani çelişki- zıtların birliğiyle mümkündür. Bundan dolayı zıtların birliği, zıtların mücadelesini de içerir. Bu yasa, irade dışında her maddi yapı içinde varolan nesnel bir olgudur. Bu materyalist dialektiğin temel yasası parti bünyesi için de geçerlidir. Bundan dolayı parti içinde iki çizgi mücadelesi vardır. Bundan dolayı iki çizgi mücadelesi nesnel bir olgudur. Dolayısıyla bu nesnel gerçekliğin görülmesi gerekir.

Çelişki yasası toplumun ve tüm kurumlarının bağrında vardır. Diyalektiğin kaçınılmaz sonucudur. Bu varoluş parti içinde iki çizgi mücadelesinin temelini oluşturur. Mao'nu tahliliyle iki çizgi toplumun çelişkilerinin parti içine yansımasıdır. “Parti içinde, durmadan, çeşitli fikirler arasında karşıtlık ve çatışma olur. Bunlar, parti içindeki sınıf çelişkilerini toplumdaki yeni ve eski şeyler arasındaki çelişkileri yansıtır. Partide çelişki ya da çözülecek ideolojik savaşım yoksa, partinin yaşamı sona erer.” Mao'nun tahliliyle partide de çelişki ve yansıması ideolojik mücadele olmazsa, parti de olmaz. Çünkü çelişki (zıtların birliği) maddenin varoluş biçimidir. Parti içindeki iki çizgi de bu temel yasanın tezahürüdür.

Her maddi şey(yapı) bağrında zıtları barındırır. Kapitalizmde iktidardaki burjuvazi karşıtını oluşturan proletarya ile varsa; sosyalizmde iktidardaki proletarya karşıtını oluşturan burjuvazi ile vardır. Komünist partisinde de partiye egemen olan proletarya çizgisi kendi karşıtına tekabül eden tali durumdaki burjuva çizgiyle vardır. Partideki bu nesnel saflaşmada çelişkinin ana yönünü proletarya çizgisi oluşturduğundan, partiye karakterini ve niteliğini veren de proletarya çizgisidir. Ama parti zıttını oluşturan burjuva çizginin nesnel koşulunu da bağrında barındırır. Bunun için iki çizgi mücadelesi -sınıflar ve ideollojiler varolduğu müddetçe- varlığını devam ettirecektir.

Tüm bu nesnel gerçeklik komünist partisinin önüne iki çizgi mücadelesini yürütme görevini de koymaktadır. MLM çizgiye, egemen olduğu partide sapmalara ve burjuvaziye tekabül eden çizgilere karşı uyanık olma ve mücadele yürütme misyonu yükler. Bu bilinçle hareket eden parti devamlı uyanık olur ve mücadelesini sürekli kılar. Parti kendisini devamlı MLM ideolojiyle donatır. İdeolojik-politik doktrinle kendisini donattıkça, toplumdan parti içine yansıyan burjuva ideolojisine karşı daha etkin olur. Önemli olan zıtların birliği ve iki çizgi mücadelesi gerçeğini görmek, kavramak ve o doğrultuda hareket etmektir. Aksi takdirde diyalektik materyalizmin bu temel yasasını göremeyen hareket, burjuva çizgiye karşı uyanık olamaz, varlığını hissetmez, tavır koyamaz ve onun hakim olmasına engel olamaz. Bu nedenle iki çizgi mücadelesi partinin gelişmesi açısından motor gücünü oluşturur.

İki çizgi mücadelesi parti içinde demokratik-merkeziyetçilik ilkesine göre işletilir. Her partili yoldaş kendi görüşlerini kendi organlarında dile getirebilir. Üst ve merkezi organlara yazılı iletebilir. Konferans ve kongre arifesinde daha geniş olanaklarla görüşler meşru bir zeminde parti içine yansıtılabilinir... Bu böylece devam ettirilir... Böylece izafi olarak “doğru” ile “yanlış” görüşlerin, çizgilerin dile getirilmesi ve mücadelesi yürütülür. İki çizgi mücadelesi demokratik bir zeminde parti içinde parti normlarına uygun bir şekilde yürütülmesidir. Her yoldaşın böylesi demokratik hakkı vardır. Ancak bu demokrasi sınırsız değildir. Ayrıca merkeziyetçilik ilkesi de vardır. Ve bu ilkeyle iç içedir. Bu ilkeye göre de her yoldaş parti iradesini yansıtan merkezi çizgiyi tanımalı ve örgütsel işleyişi gereği kişiler yer aldıkları organa, alt organlar da üst organlara ve merkezi yapıya bağlı olmalılar. Böyece içinde yer aldıkları partinin verdiği mücadelede resmi görüşleri doğrultusunda parti saflarında yer almalılar.

İki çizgi mücadelesi budur. İki çizgi mücadelesine evet...

Tasfiyeciliğe Ve Hizipçiliğe Hayır!..

İki çizgi mücadelesi parti işleyişi ve parti normlarına uygundur. MLM hatta yer alan Komünist partilerinin tüzüğü iki çizgi mücadelesini yadsımaz. Tersine uygular. Çünkü iki çizgi mücadelesi yukarıda belirttiğimiz gibi parti içerisinde yürütülen ideolojik mücadeledir.

Ancak farklı görüş ve düşüncelerin partinin demokratik-merkeziyetçilik ilkesini yadsıyan, reddeden tarzda parti dışına yansıtılması iki çizgi mücadelesi değildir. Çünkü böylesi bir girişim parti iradesini tanımayan bir akımdır. Dışında yer aldıkları partinin programını ve örgütsel yapısını reddeden bir mevzide yer almaktır. Böylesi bir akım parti çizgisini reddeder ve karşısında durur. Parti işlerliğini tanımaz, parti tüzüğünü ihlal eder. Bu çizginin pratiği partiyi de gerekli görmez ve partiyi tümden karşısına alır. Ezilen sınıflara önderlik rolü üstlenen partiyi reddeden çizgi öne çıkar. Daha açık bir deyimle bu minvalde hareket eden bir çizgi komünist partisine tezat teşkil eder.

Komünist partisinin demokratik-merkeziyetçilik ilkesini ihlal eden ve partiyi karşısına alan bu akım tasfiyeci ve hizipçi akımdır. Tasfiyeci ve hizipçi akım parti dışında hareket eder. Bu çizgi partinin programını, örgütsel yapısını, pratiğini hedef alır. Partiyi, programını, pratiğini hedef alan, yadsıyan, tanımıyan çizgi tasfiyeci zeminde hareket eder. Böylesi bir pratik devrime önderlik rolüyle oluşan parti önünde engel teşkil etmektir. İdeolojik olarak parti iradesini tanımıyan, onu karşısına alan, onu lağvetmeye çalışan bir girişim tasfiyeci bir çizgidir. Hizpçilik ve tasfiyecilik MLM partinin mücadelesi ve gelişmesi önünde engel teşkil eder.

Partiyi ve çizgisini hedef alan bu çizgi yeni bir akım değildir. Sınıf bilinçli proletaryanın örgütlenmeye gittiği dönemeçle bu akım da ortaya çıkmıştır. Biçimsel olarak farklı görünümler alsa da, tasfiyecilik özünde aynı karakterini taşımıştır. Ama ideolojik mücadele de verilmiştir.

Sınıf bilinçli Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi tasfiyeci ve hizipçiliğe karşı mücadelede deneyimli bir harekettir. Nitekim ortaya çıkan bu türden çizgilere dün de bugün de alınan tavır maskelerini indirmeye yetmiştir. Nitekim giderek daha şuursuzca saldırıya geçmeleri pratikte onların tasfiyeci ve hizipçi zaaflarını deşifre etmiştir. Yukarıda değindiğimiz genel durum mevcut özgülde gündeme gelmişse de, o anti-hareket altedilecektir. Parti ilkelerinde ısrar edilerek hareketin önü açılacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu yoktur!

46133

AMED’İN ARMENAK BAKIRCIYAN’I, İSTANBUL’UN ORHAN BAKIR’I, DERSİM’İN ALİ AĞASI!

Seni sessizliğimi bozarak anlatmak çok istedim. Uzun zaman düşündüm. Seni anlatacağımı hala bilemiyorum. Orhan yoldaş tanışıklığımız 1974'ün ortalarına denk geldi. Aramızda örgütsel bir bağlantı yoktu. Ama bizi birbirimize çeken bir çekim merkezi vardı. Çok zaman öğrenci gençlik eylemlerinde omuzdaş olmuştuk. Seninle Tunceli'ler derneğinde bir kaç kez karşılaştık. Sonra DGD'de görüşmüştük, ismini İBO koymuştun veya yoldaşların İBO ismini sana uygun bulmuştular. Söylentiler bizim çevrede yaygın halde yayılarak ;'' Bir gurup Ermeni yoldaşın bize kayıldığı '' söyleniyordu.

KEMALIZM MI?...MARKSIZM-LENINIZM MI ?

 

1 Mayıs 2014; Son Sözü Direnenler Söyler!

2014 1 Mayıs’ı; baskı, şiddete ve tüm engellemelere karşın yine büyük bir coşku ve kararlılıkla işçi ve emekçiler tarafından kutlandı.

2014 1 Mayıs’ını diğer 1 Mayıs’lardan ayıran en önemli yan, Gezi İsyanı sonrasında yaşanan ilk 1 Mayıs olmasıydı. Haziran İsyanın da, göğü fethe çıkan yığınların, kendi yaşamına dair her yerde sesini yüksek sözle söylemesi, giderek özneleşmesi, gücünün ve kudretinin farkına varması, toplumsal mücadeleye yeni bir soluğun katılması anlamına geliyordu.

Özgürlük Yürüyüşü

 

Hangi halktan, dinden veya mezhepten olursak olalım hiçbirimiz bilindik hırsızlar şebekesinin  çöreklendiği bu sömürü düzenini ve Tayyip diktatörlüğünü hak etmiyoruz. Bu diktatörlüğe  artık bir dakika bile tahammülümüz kalmamıştır. Onlar tarafından yönetilmek ayıplı bir durumdur, bu utançtan bir an önce kurtulmak gerekiyor.

Savaş Başladığı Yerde Kazanılır

Çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfı için Taksim’in tarihsel bir önemi vardır. Bu önem, sınıfın siyasal savaşımın genel olarak bu alanda verilmesinden kaynaklıdır. Bu gerçeği bilen Türk egemen sınıfları yıllarca Taksim’i 1 Mayıs’larda işçi sınıfına yasaklamıştır. Yasaklamakla kalmayıp 1 Mays 1977 yılında onlarca işçiyi katlederek burjuva sınıf tavrını net olarak ortaya koymuştur. İşçi sınıfı da aynı kararlılıkla mücadele ederek bugüne gelmiştir. Ve işçi sınıfı, Taksim’i, ölüler verek kazanmıştır. Bu nedenlede, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için direnmiş ve savaşmıştır.

TKP/ML TİKKO Militanlarından Eylem

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir açıklamaya göre TKP/ML TİKKO’nun kuruluşunun 42. savaş yılını selamlayan militanlar, İstanbul’da; Gazi, Sarıgazi, Yenidoğan ve Gülsuyu Mahallelerinde eylemler gerçekleştirdiler. Açıklamayı güncelliğinden ve haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

TKP/ML militanları Sarıgazi’de Kaymakamlığı yaktı

İstanbul: Bugün Taksim’e girmek isteyen kitleye yönelik saldırıyı protesto etmek için Sarıgazi’de yapılacak eylem öncesi TKP/ML militanları bir korsan gerçekleştirerek, Kaymakamlığı tamamen ateşe verdi.

Bugün Taksim’e çıkmak isteyen kitleye karşı uygulanan polis terörüne karşı Sarıgazi’de DHF, ESP, EMEP, Halkevleri ve Partizan tarafından bir protesto eylemi örgütleme kararı alındı. Eylem öncesi Demokrasi Caddesi’nde bir korsan düzenleyen silahlı TKP/ML militanları, Kaymakamlığa yönelik bir saldırı gerçekleştirdi.

Kaymakamlık tamamen yakıldı

TKP/ML MK'si:"Taksim hayal değil gerçek!"

Sokakları tutuşturmaya, barikatlar kurmaya, alanları zaptetmeye;

Taksim'i bir kez daha kazanmaya, 1 Mayıs'a!

Elinden gelen her şeyi yapmak

Egemenler her daim devletin bekaası ve güvencesi için sömürü ve baskı politikalarını gizlemeye, kendilerine yönelebilecek öfke ve tepkiyi yarattıkları hayali düşmana yöneltmeye çalışırlar. Bunun için her dönem içte ve dışta bir düşman bulmakta zorluk çekmezler.  Halkın biriken öfke ve isyanı “iç ve dış düşmanlara” yöneltmeye çalışarak, kurtulduklarını zannederler.

1918 Bir aşk destanı

1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.

"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın

Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden

Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde

Mezun oldular

Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

Secim sonuclarinin kaba bir analizi ve ana basliklar

Secim sonuclarının kaba bir analizi ve ana baslıklar;

Sayfalar