Perşembe Mayıs 30, 2024

Kobane; Geçit Yok, Geçit Yok! Volkan Yaraşır

Tarih ve devrim kaotik bir süreçtir. Atılım ve geri dönüşleri içinde taşır. Rojava Devrimi, Kürt Özgürlük hareketi kadar Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında sarsıcı etkiler yarattı. Ortadoğu’nun hegemonik güçler tarafından yeniden dizaynını engelleyen en önemli faktör olarak öne çıktı. Aslında Rojava pratiği yıkıcı etkilerini yeni gösteriyor. Bir nevi devrim, dalgasal ve dip sarsıntılarını dışavurmaya başladı. Özellikle alternatif toplumsal ilişkilerin inşası ve Şengal’de gösterilen insanlık onurunun yüceltilmesi ve Ezidi soykırımına karşı ayağa kalkış ve gerçekleştirilen etik manifesto yeni bir momenti simgeledi. Bütün salınımlarına rağmen, Devrimin derinleşmesi ve yaratılan olağanüstü yeni deneyimler ve pratikler, Ortadoğu halklarına umut ve yeniden dirilişin yolunu gösterdi.

Rojava’nın umudu ayaklandırması ve silahlandırması, zaman kadar eski coğrafyada kadim halkların esaret ve boyunduruk zincirinden nasıl kurtulucağını işaretledi. Bu yıkıcı gelişmeler, bir karşı devrim labarotuvarı olan Ortadoğu’da küresel ve bölgesel karşı devrimci güçleri harekete geçirdi. Rojava’ya duyulan büyük öfkenin ve yok etme isteğinin arkasındaki saikler, egemenlerin tarihsel tahakkümüne karşı kitlelerin boyun eğmezliği ve başkaldırısıdır.

Bügün IŞİD’ın dehşet stratejisi uygulayarak ölümü pornografileştirmesiyle, İspanyol faşiştlerinin “yaşasın ölüm” sloganları arasındaki bağ sanıldığından daha yakındır. Bu faşizmin hayata taarruzudur. Umudu yok etme ve umudu öldürme isteğidir.

Rojava umuttur, yanlızca bu yönüyle bile Rojava ezber bozucu ve yıkıcı bir dinamiktir ve insanlığın direniş ruhudur. 1936’da İspanyol halkının taşıdığı bayrağı, büğün Kürt halkı yüreğini bütün halklara, devrimcilere ve komünistlere açarak taşımaktadır.

Kobane’deki her barikat, her sokak tarihin, bügünde yaşaması ve geleceğin bügünden kurulmasıdır. İspanya İç Savaşı için Avrupa tarihi böylesi bir üç yıl bir daha yaşayamayacak denir. Bügün Kobane pratiği ve barikatları içinde, benzer şeyler söylenecek. İnsan erdeminin ve onurunun en güzel ve en somut örnekleri Kobene’de pratiğe dönüşüyor.

Rojava Devrimi’nin küresel jeo- politiğin en önemli odağında gerçekleşmesi, başka bir dünyanın arayışı ve kitlelerin yaratıcı zenginliğinin ifadesi olması, küresel ve bölgesel karşı devrimci güçlerin hınçına ve seferberliğine yol açtı. Bu şiddetli taarruz, işbirlikçilik, riya, ikiyüzlülük, kalleşlik ondan.

Halkların başkaldırısı karşısında tüm bölgesel ve küresel gerici ve faşist güçler seferber olmuş durumda. Kürt halkı tarihsel bir duruş ve direniş sergiliyor. Kobene’ye yeni Stalingrad denmesi boşuna değil. Nazi faşizminin yenilgisinin başlangıcıdır Stalingrad. Stratejik bir savunma hattıdır, Stalingrad metre metre, ev ev savunulan bir direniş destanıdır. Kobane ülke ve özgürlük için Stalingrad’laşıyor. YPG,YPJ güçleri stratejik savunma hatlarını şehir savaşına hazır bir biçimde oluşturuyor.

ROJAVA “YAŞAYAN” DİYALEKTİKTİR

Rojava yaşayan diyalektiğe dönüşüyor. Devrim ve karşıdevrim sarmalının keşiştiği cografya olarak, olağanüstü dinamikler biriktiriyor. Bu büyük direniş, Ortadoğu’da yeni bir tarihsel momentin kapılarının aralandığını gösteriyor.

Evet, tarih ve devrimin kaotik bir süreç olduğunu yaşayarak görüyoruz. İleri atılımların ve geri çekilişlerin yaşandığı kaotik bir süreç. Rojava Devrimi ve Kobane kantonundaki direniş ve barikatlar, bu anlamıyla tarihin bügünde yaşanması ve bügünde yapılmasıdır. Yaşanacak her düzeydeki olasılığa karşı barikattakiler yani bizimkiler şimdi, şu anda tarihi yapanlardır. Her sıkılan mermi, her tutulan kabza faşizme karşı bizim tarihimizin örülmesidir ve Ortadoğu halklarının özgürleşme pratiğidir.

Rojava Devrimi heterodoks bir devrimdir.

Uzun bir biriktirme döneminin ardından, Suriye devletinin bir savunma strateji olarak Batı Kürdistan ‘dan

çekilmesi ve doğan iktidar boşluğu karşısında kitleler kolektif inisiyatifleriyle toplumsal yaşamın her alanını müdahale ederek, hayatı yeniden ördüler. Rojava hızla farklı etnisitelerin, mezhebin ve dinin kardeşleştiği bir coğrafya olarak, küçük ve alternatif Ortadoğu’ya dönüştü.

Yılların öfkesi ve özgürlüğün yaratıcı zenginliğiyle, alternatif toplumsal ilişkiler hızla hayata geçilerek, hayatın her alanında fiilen devletsiz bir işleyiş hakim olmaya başladı. Kendi özgünlüğünde komünal ilişkiler ve değişik kooperatifleşme adımları atıldı. Topraklar kooperatifler şeklinde örgütlenmiş halka dağıtıldı. Bir yandan özel mülkün varlığına ve ticaretin sürmesine karşın, öte yandan komünal adımların kök salması dikkat çekici oldu. Evet ortada parodoksi bir durum var ama süreç devam ediyor ve olağanüstü koşullar sürüyor. Herşeyden önce insanların yaşamları ciddi bir tehlike altında.

Bir savaş süreci yaşansa da kitleler her koşulda alternatif ilişkilerin kurulmasında aktif rol oynuyor. Merkezi bir devlet yapısının yokluğu tahakküm ve iktidar ilişkilerinden kurtulma ya da hesaplaşmanın önünü açıyor. PYD işçilerin, köylülerin, gençlerin özellikle kadınların aktif rol oynaması için çeşitli örgütlenmeler yaratılıyor. Kadın örgütlenmeleri attığı büyük adımlarla göz dolduruyor. Rojava devrimi (sorunlu ve ileri noktalarıyla), devrimci bir direnişle birlikte sürüyor ve kitleler sürecin bütününe müdahale ediyor.

Rojava’da devletin nesnel olarak varlık zemininin ortadan kalkması başlıbaşına muhteşem bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Asayiş örgütlenmesi gibi oluşumlar hızla işlevsizleşmeye çalışıyor. Özsavunma birlikleri görev yükleniyor. Halk komiteleri ve alternatif örgütlenmelerle hayatın her alanı örgütleniyor ( bu durum eğitim, güvenlik ve adalet vb. alanlarda bil- fiil görülüyor). Halkın silahlanması devrimin güvencesi ve korunması olarak dikkat çekiyor.

Farklı komünal örgütlenmeler, ekonomik yaşamın kooperatifler şeklinde örgütlenmesi ( uzun vadede küçük mülk sahipliğini rasyonalize etme riskine rağmen), toprak dağıtımı ve toprağın işlenmesinde komünal adımlar ve kadının toplumsal yaşamda hızlı, etkili ve patriarkalı, feodal kıskacı ve toplumsal cinsiyet rollerini parçalayan hamleleri, Rojava’nın devrim içinde bir devrim olarak kadın devrimi biçiminde gelişmesi tarihsel önem taşıyor. Kürt özgürlük hareketinin olağanüstü bir birikimi oluyor.

Rojava pratiği, devrimin eşitsiz gelişimine tipik bir örnek oluşturuyor. Devrimin özgürlük hareketinin en gelişmiş olduğu coğrafyada değilde, beklenilmeyen bir bölgede, Rojava’da gerçekleşmesi eşitsiz gelişimin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Kürt özgürlük hareketinin taşıdığı potansiyeli dışavuruyor. Kürt halkı, uluslararası konjonktürün, bölge konjonktürünün yarattığı boşluğu ve zemini iyi değerlendirdi. Uzun bir biriktirme ve hazır olma sürecinin avantajlarını iyi kullandı. Ayrıca Kuzey Kürdistan’da yürütülen çok boyutlu ve etkin mücadele ve özellikle Kandil faktörü Rojava’ya çok büyük olanaklar sağladı.

Devrim, tam anlamıyla Kürt özgürlük hareketinin ulaştığı yeni boyutu simgeledi. Hareketin Ortadoğu’laşmasının somut adımı oldu. Özellikle Şengal pratiği bu yönün uluslararası kamuoyu tarafından da kabulü anlamına geldi.

Rojava devrimi, kendi özgünlüğünde demokratik devrim süreci yaşaması ve devrimin heterodoks karekteri, Ortadoğu yeni tarihin yazılmasına yol açtı. Bölgede tarihsel momentlerle, sosyal momentlerin birleşme olanaklarını çoğalttı. Ortadoğu’daki devrimci, demokratik birikimlere güç verdi.

Küresel ve bölgesel karşı devrimci güçlerin Rojava’ya saldırmasının asıl nedeni; bir dizi jeo-politik ve jeo- stratejik faktörden öte devrimin yıkıcılığı ve alt üst ediciliğidir.

Kobane bu anlamıyla insanlık adına, umut ve gelecek adına büyük bir direniştir. Düşmana İspanyol devrimciler gibi sesleniyoruz: Geçit Yok…!, Geçit Yok…!

Ayrıca Spartakistler proletaryaya seslenişleriyle son sözlerini söylemişler, bizde tekrarlıyoruz: “…Ayağa kalk! Savaşa! kazanacağın koca bir dünya var önünde ve savaşacağın koca bir dünya! Buradan insanlığın en yüce amaçları uğruna, dünya tarihinin sınıf savaşımında, düşmana söyleyeceğimiz tek şey şu: ‘ göze göz, dişe diş’ ”


80077

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar