Pazartesi Mayıs 20, 2024

TKP/ML-Yurtdışı Komitesi

ROSA VE KARL DEVRİM VE SOSYALİZM KAVGAMIZDA SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

Uluslararası Komünist Hareket ve Spartaküs Birliği’nin iki keskin kılıcı Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, 15 Ocak 1919’da Alman tekelci burjuvazisinin resmi uşakları tarafından katledilmişlerdi. Deminde ki devrimci durumun ayağa kaldırdığı Alman işçi sınıfının ayaklanmasında dümene geçip yiğitlik ve kararlılıkla tarihe devrimle müdahale ettiler; yenilgiye uğrayan ayaklanmayla birlikte, bundan tam 96 yıl önce vahşice öldürüldüler.

Lenin’in sözleriyle; koşulların zorlayıcı baskısıyla proletaryanın öncüsü iktidarı derhal ele geçirmeye başladığında Alman ve uluslararası burjuvazi azgın bir nefretle Alman devrimci proletaryasının üzerine çullandı; başta Rosa ve Karl olmak üzere onları işkence ederek kitleler halinde katletti. Devrim yenilmişti! Çünkü başka şeylerin yanında, içinde yer aldıkları reformist partiden geç kopmuşlardı, partileri henüz genç ve yeterince bolşevikleşmemişti; proletaryanın çoğunluğuna önderlik edecek durumda değildi. Ama ne ki, devrim kapıyı çaldığında hiç tereddütsüz hareketin başına geçerek sonraki kuşaklar için deniz feneri olmayı bilmişlerdi. Aklını ve yüreğini devrime adayan bu iki dağ kartalının bu yıl ki ölüm yıldönümü, toplumsal hoşnutsuzluk fırtınalarının dünyanın her yerinde sıklaştığı bir döneme denk geldi.

Toplumsal canlanmanın dayanak noktası haline gelen sistemin krizi dünyanın ve Avrupa’nın ateşini yükseltiyor. Yerkürenin her yerinde proletarya ve emekçiler ve hatta en yalıtılmış sınıflar bile ekonomik ve sosyal yıkımın felaketli sonuçlarınakarşı ayağa kalkıyor. Sefalete itilen kitleler heryerde mayalanma halinde ve her şey giderek karşıtına dönüşmeye başlıyor.

Arap Baharı ile girilen yeni dönemeç, yeni bir krizler, savaşlar ve devrimler dönemini, yeni bir devrimci dönemi işaret ediyor. Yeni topluma gebe eski toplumun doğum sancıları en çok da emperyalizmin cephe gerisinde, yarı-sömürgelerde sıklaşıyor. “Lanetliler” daha şimdiden kapıya dayanmışlardır. Sistemin çöküşünü yapay yoldan geciktirebilirler ama daha uzun süre onu ayakta tutamazlar. Kapitalist sistem kendi gelişmesinin taşıdığı kaçınılmaz çelişmelerin baskısı altında yok olmaktan kurtulamayacaktır. Üst üste yaşanan krizler ve özellikle 2008 yılında tepe noktasına varan ve henüz içinden çıkılamayan ekonomik ve mali kriz bunun sayısız kanıtlarını sunmada yeterince cömert davrandı.

Sistem tüm çözüm reçetlerini tüketmeye doğru son hızla yol alıyor; onun yapışığı kriz, onu bu sona daha da yaklaştırıyor. Ne kendi zayıflığını devrime bulaştıranlar, ne kapitalizmin vahşi ormanında kaybolanlar ve ne de akıma karşı yüzme cesaretinden yoksun olanlar bunu göremezler. Aslolan; katledilişlerinin 96. Yıldönümünde Rosaların cüret ve kararlılığıyla kuşanıp onların işaret ettiği yolda, Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao’nun aydınlık güzergahında, devrime bağlılığı koşulsuz bir cesaret ve coşkulu bir kararlılıkla birleştirerek sınıf mücadelesinin ateşini harlamaktır. Her şey bizim geleceği kazanma irade ve çabamıza bağlı. Arkamıza aldığımız yüzyılın devrimler tarihi tanıtlamıştır ki; “zafer hiçbir zaman kendi kendine gelmez; her zaman sökülüp alınır”. Geçici yenilgiler ve yol kazaları bizi ürkütmesin, tarih her şeye karşın devrim ve sosyalizme doğru yol alıyor. Tarih diyalektik olarak işler; diyalektik çoğu kez tarihi uzun süre beklemek zorunda kalsa da; o, tüm kesinliği ve keskinliğiyle; “vardım, varım, var olacağım” demeyi sürdürecektir.

UNUTMADIK;UNUTTURMAYACAĞIZ!

ROSA LUXEMBURG VE KARL LIEBKNECHT ÖLÜMSÜZDÜR!

 

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ / MARKSİST LENİNİST YURT DIŞI KOMİTESİ

70640

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

Sayfalar