Pazar Mart 2, 2025

ANALİZ | KDP’NİN TC AŞKI!

TC devletinin Irak Kürdistanı'na yönelik işgal amaçlı saldırıları devam ediyor. TC zaten Hewler ve Musul'la ilgili hayallerini sürekli tekrarlıyor.

TC devleti, Irak Kürdistanı’na yönelik saldırılarının sonuncusunu 23 Nisan 2021’de başlattı. TC ordusunun, 23 Nisan’da Irak Kürdistan Yönetim Bölgesi (IKYB) toprakları içerisinde yer alan Metina, Zap ve Avaşin-Basyan’da gerillaya karşı Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım isimleriyle kara ve hava harekatını başlattığını bizzat Savunma Bakanı basına yaptığı açıklamayla duyurdu.

Savaş uçakları ve helikopterlerle havadan bombalamalarla ve helikopterlerle yapılan indirmelerle yürütülen harekât kapsamında özellikle Zendura ve Koordine Tepesi olarak adlandırılan alanlara indirme yapıldığı, TC ordu güçleriyle HPG gerilla güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandığı bilgileri basına yansıyor.

Karadan ilerleme sağlayamadığından, yoğun teknik ve hava saldırılarına ağırlık veren TC ordusunun sıkıştığı alanlarda kimyasal silah kullandığı da basına yansıdı.

TC ordusunun gerçekleştirdiği bu saldırılarda 2 aya yakın bir süredir amacına ulaşamaması TC’yi çıkmaza sokmuş durumdadır. İndirme yaptığı tepelerde gerilla karşısında tutunamamış, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Daha doğrusu TC ordusu, her gün gerillanın kuşatması altında daha fazla yıpranmaktadır.

Bundan dolayı da KDP’nin askeri güçlerinin Güney’den gerillaya yönelik askeri harekât başlatmalarını talep etmiştir.

Zaten böyle bir politikaya yıllardır hizmet etme anlayışında olan/hizmet eden KDP, operasyon bölgesine geçtiğimiz günlerde TC tarafından özel olarak eğitilen Zerewani ve Gulan güçlerini sevk etti. Görünen o ki; gerçekleştirdiği saldırılarla amacına ulaşamayan aksine gerillanın kuşatması altında kalan TC güçlerinin imdadına KDP’nin Peşmerge güçlerinin yetişmiştir. KDP, gerilla alanlarını kuşatarak TC’nin silahlı güçlerine destek sunmaktadır.

Böylece TC’nin Medya Savunma Alanlarını işgal etme saldırısına ortak olmaktadır. KDP, TC devletiyle, özellikle de AKP iktidarıyla yaptığı çok sayıda ekonomik ve askeri anlaşmadaki görevini yerine getirme gayreti içerisine girmiş vaziyettedir.

KDP yönetimi, 2 yıl önce Zine Werte’ye güçlerini -asker- yığmıştı. Bu da KDP ve PKK’yi yeni bir çatışmanın eşiğine getirmişti. PKK, KDP’yi TC adına hareket etmekle, TC’nin kendisini tasfiye etme girişimlerine ortak olmakla eleştirmişti.

Daha sonra Haftanin saldırıları başlamıştı. Bu saldırı Gare ile devam etmişti. En son da Zap, Metina ve Avaşin işgal saldırılarında KDP’nin harekete geçirilmesi, KDP’nin TC tarafından kullanıldığını göstermektedir.

Tüm bunlar; ABD-TC-KDP ilişkileri, onların PKK’nin öncülük ettiği ulusal özgürlük mücadelesini tasfiye etme anlayışı olarak gündeme gelmektedir.

Ulusal Değil Sınıfsal!

KDP’nin Zine Werte’ye askeri güç konumlandırmasıyla başlayan ve en son 5 Haziran’da Metina’ya güç konumlandırma yönelimi ve bu sırada yaşanan olaylar KDP ile PKK arasında gerginlik ve çatışma ihtimalini gündeme getirmiştir.

Gerginliğin temelinde KDP’nin Kürt ulusal çıkarları için değil, KDP yönetiminde bulunan bir avuç feodalin sınıfsal çıkarları vardır.

KDP yönetimi, AKP-MHP faşist iktidarıyla çok yönlü anlaşmalar yapıp çeşitli ilişkiler içerisine girmiş durumdadır. TC devleti, KDP’ye ”PKK’ye karşı savaşa katıl” demekte, o da çeşitli yöntemlerle katılım göstermekte ve PKK gerillasını TC’ye ihbar edip kuşatmaya çalışmaktadır. Böylece PKK ile KDP arasındaki gerginlik ve çatışma ihtimali ortaya çıkmaktadır.

Diğer yandan KDP uzun yıllardır TC ordusunun işgaline hep kapı araladı. TC ordusu da 1997 yerleştiği alanlara yenilerini ekleyerek Güney’e doğru ilerlemesini süreklileştirdi. MİT tarafından eğitilip ajanlaştırılan KDP taraftarlarının verdiği bilgiler/koordinatlarla İHA ve SİHA’lar PKK kadrolarına yönelik suikastler gerçekleştirdi. Aynı zamanda savaş uçaklarının bombardımanlarıyla çok sayıda PKK gerillası yaşamını yitirdi.

Zine Werte olayında görüldüğü gibi KDP, gerilla bölgelerine askeri güç gönderme ve gerillaya karşı TC ordusuyla işbirliği yapmaya devam etmektedir. KDP ile TC’nin son yıllarda daha da sıklaşan ilişkisi 1960’lı yıllara kadar uzanır. ”Saitler Olayı” olarak bilinen olay, KDP’nin ve TC’nin ilk yakınlaşması olur. KDP’nin TC ile olan ilişkileri, PKK’nin 15 Ağustos 1984’te Siirt’in Şemdinli ve Eruh ilçelerinde gerçekleştirdiği eylemler sonrasında daha açık görülmeye başladı.

Bu tarihten itibaren PKK’ye karşı anti-propaganda yapmaya başlayan KDP, Van ve Hakkari’de kendisine yakın olan aşiretlerden korucu olmalarını ve PKK’ye karşı TC ile birlikte savaşmalarını istedi. 1991-1998 yıllarında PKK’ye karşı ortak askeri harekatlar da yapıldı.

1997’de PKK’ye yönelik yapılan en büyük harekât olarak gösterilen ”Çekiç Harekatı”na KDP de katılım sağladı. Hewler’de yaralıların kaldığı hastaneye saldırı yapılarak PKK’liler katledildi. Bu saldırı ”Hewler Katliamı” olarak tarihe geçti.

TC devletinin 23 Nisan’da başlattığı son saldırılar AKP iktidarının başının ABD başkanı J. Biden ile yaptığı telefon görüşmesinin sonrasındadır. Bu anlamıyla ABD’nin desteğiyle TC ve KDP tarafından planlandığı, KDP’nin Metina kuşatması, gerilla alanları arasında kopukluk yaratma çabası yapılan bir planın uygulamaya konulmasıdır. Kürt ulusal özgürlük güçlerinin tasfiye edilmesi planının parçasıdır.

ABD emperyalistleri, PKK’nin askeri olarak tasfiyesini sağlamak istiyorlar. PKK’yi KDP çizgisine -işbirlikçi çizgi- getirmek istiyorlar. Irak ve Rojava Kürtlerini de kendi siyasi ekseninde birleştirmek amacındalar. Kürt sorununu AKP-MHP faşist iktidarı için kullanılabilir bir noktaya getirmek istiyorlar.

PKK’nin kuşatılarak tasfiye edilmesi, olmuyorsa zayıflatılması, askeri ve siyasi olarak güçten düşürülmesi projesinin sahibi ABD emperyalizmidir. Sahadaki uygulayıcıları da KDP ve TC’dir.

TC devletinin Irak Kürdistanı’na yönelik işgal amaçlı saldırıları devam ediyor. TC zaten Hewler ve Musul’la ilgili hayallerini sürekli tekrarlıyor. Yeri geldiğinde ”Kerkük Türkmen şehridir” diyor. Metina, Zap ve Avaşin’in işgalinden sonra daha aşağılara inerek Şengal’i işgal etmeyi planlıyor. Böylece Musul ve Kerkük için de fırsat yaratma hayalleri de güdüyor.

KDP’nin TC’nin yanında savaşa katılması, Irak Kürdistan topraklarının TC’nin kontrolüne geçmesine yol açacaktır.

TC ile PKK karşıtlığı temelinde bir araya gelip askeri-ekonomik anlaşmalar imzalayan ve ortak operasyonlar yürüten KDP, bugün de 12 bin dolayında askeriyle Irak Kürdistanı’nda bulunan TC’nin “Kürtlere değil PKK’ye karşı savaşıyorum” tezini meşru kılma çabasında. Ama eğer KDP, PKK gerillalarına Metina’da saldırırsa ve KDP ile PKK arasında bir savaşa yol açarsa bu savaş tüm Kürtlerin katılacağı bir savaşa dönüşecektir.

Savaşın kazananı da Kürt düşmanları olacaktır.

 

4812

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar