Pazartesi Mart 3, 2025

TKP-ML MK SB: Paris Komünü ışığında 49.kuruluş yılımız kutlu olsun!Bugünden yarına;Daha azimli,Daha kararlı,daha ısrarlı!

TKP-ML, 24 Nisan 1972 tarihinde İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadroyla sınıf mücadelesinin pratiği içinde kuruldu. Partimizin 49. kuruluş yıldönümünü kutladığımız bu yıl, aynı zamanda K. Marks’ın ifadeleriyle cennetin zaptına çıkan Komüncülerin ve Paris Komünü’nün 150. yıldönümüne denk gelmektedir.

Partimiz çeşitli milliyet ve inançlardan Türkiye proletaryasının, Marksizm-Leninizm-Maoizm teorisini rehber edinmiş öncü ve önder siyasi partisi olarak; 150 yıl önceki Komün deneyiminin izinde, Sovyet ve Çin devrimi pratikleri ve Büyük Proleter Kültür Devrimi derslerinin ışığında kuruldu. Anti-emperyalist gençlik eylemlerinin, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin, köylü/toprak işgal ve direnişlerinin bileşkesi ve dönemsel olarak halk savaşlarının ürünü olarak doğdu. Coğrafyamızda ezilen, sömürülen, katledilen Türk, Kürt, Ermeni, Rum vd. halkın, başkaldırı ve örgütlenme birikiminin mirasçısı olarak tarih sahnesine çıktı ve sınıf mücadelesine atıldığı andan itibaren çok çetin muharebelerden geçerek bugünlere geldi.

Partimizin kuruluşu, ezilen halkların Osmanlı despotluğuna karşı mücadelesinin devamcısı olarak, Mustafa Suphi önderliğinde kurulan komünist partisinin kadrolarının Kemalistler tarafından Karadeniz’in soğuk sularına gömülmesinden sonraki yaklaşık 50 yıllık zaman diliminin sessizliğini paramparça etti. İbrahim Kaypakkaya’nın ileri sürdüğü tezler, onun ideolojik ve siyasi çıkışı Türkiye devrimci hareketi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de devrimin yolu ve ittifaklar meselesinde ve özellikle de sınıfların durumu, buna bağlı olarak egemen sınıflara damgasını vuran Kemalizm ve ulusal sorunla ilgili olarak yaptığı çözümlemeler kritik bir yerde durmaktadır. Onun tezleri, egemen ulus anlayışı ve resmi ideolojiden kesin kopuş anlamına gelmektedir. O, Türkiye’de “sol” adına hareket eden, Kemalizm’i ilerici gören reformist, parlamentarist, revizyonist tüm görüşleri yerle bir etmiştir. Nitekim başta ulusal sorun -özel olarak da Kürt ulusal sorunu- bağlamındaki tezleri olmak üzere Kaypakkaya’nın çizgisi halen yakıcı biçimde güncelliğini korumaktadır.

Partimizin bir başka özelliği de daha kuruluş aşamasındayken sergilediği devrimci dayanışma pratiğidir. ’71 devrimci çıkışının önderlerinden Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının faşist TC tarafından katledilmesi gündeme geldiğinde, bizzat İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Türkiye’deki faşist güçler ile Latin Amerika’daki eski Nazilerin ilişkisini sağlayan kontra gerilla elemanına yönelinmiştir. Benzer durum, 31 Mayıs 1971 tarihinde Nurhak Dağları’nda katledilen Sinan Cemgil komutasındaki THKO savaşçılarını ihbar eden köy muhtarının, İbrahim Kaypakkaya tarafından cezalandırılması pratiğinde de yaşanmıştır. Bu pratiklerde devrimci dayanışmanın, ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmenin örnekleri vardır.

Enternasyonalizmi kurulduğu günden bu yana temel çizgisi olarak belirleyen, her pratiğini de bu çizgiye uygun örgütleyen gerek ülkede gerekse de uluslararası alanda komünist, devrimci, anti-emperyalist güçlerle birlikte hareket etmeyi, ortak paydayı genişleterek birleşik mücadeleyi savunan partimiz TKP-ML, bu alanlarda yeni değerler yaratmak, bu değerleri geleceğe taşımak konusunda da iddia sahibidir.

49 yıllık tarihimiz, Türkiye devrimci hareketi ve de uluslararası komünist hareket açısından paha biçilmez derslerle doludur. Yüzlerce şehit yoldaşımız başta olmak üzere binlerce yoldaşımızın, devrim emekçisinin büyük bedel ödeyerek canı pahasına katkı sunduğu, kuşaktan kuşağa yayılan tarihi bir mücadele söz konusudur. Partimiz önder kadrolarını, yüzlerce üye, militan ve savaşçısını şehit vererek değerlerini korumayı başarmış ve devrim iddiasını sürdürmüştür. MLM ideolojinin güzergahında yol alarak büyük bir deneyim ve birikim yaratmış ve aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir.

Bu mücadelenin, boyutları giderek genişleyen bir savaşla zafere taşınacağının bilincindeyiz. 49 yıllık mücadelenin çok önemli kazanımları vardır. Bu kazanımlar, her alanda yaratılan birikim ve deneyim üzerinden sınıf savaşımına yön verme işlevine sahip olacaktır.

 

İlham ve Güç Kaynağımız 24 Nisan Güneşidir!

İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye devrimine ilişkin tezlerinin aradan geçen zamana meydan okurcasına çözümleyici olmaya devam ettiğini ve yol gösterici olarak ışık saçtığını söylemek yanlış ya da abartı değildir.

Onun partisi, yoldaşları ve ardılları, devraldıkları kızıl bayrağı taşımaya devam ediyorlar. Bu elbette bir başarıdır. Ama İbrahim’in çıkışı ve atılımı yanında hiçbir şeydir. Komünistler, hep daha iyisini yapmak ve daha ileriye gitmek felsefesiyle, mevcut an ve durumlarıyla asla yetinmezler/yetinmemelidirler. Yüzleri sürekli geleceğe dönük olmalıdır. Bugün her cephede yürüttüğümüz faaliyette karşılaştığımız-karşılaşacağımız sorunlar, eksik ve yetmezliklerimiz mutlaka vardır/olacaktır. Bunların alt edilmesinde hem yol göstericimiz hem de ilham ve güç kaynağımız 24 Nisan’dır.

Newroz’la başlayan ve 24 Nisan’ı, 1 Mayıs’a bağlayan süreci; politik atmosferi giderek ısınan dünyada ve bölgemizdeki gelişmelerle birlikte ülkemizde de artan saldırı ve direniş dalgası ile karşılıyoruz. TC faşizmi başta işçi sınıfının çeşitli bölük ve katmanlarının direnişi olmak üzere, Kürt ulusu ve çeşitli milliyetlerin isyanına, Aleviler başta olmak üzere ezilen inançlara mensup halkın mücadelesine, kadın ve LGBTİ+ hareketine, gençliğin kayyımlara ve anti-demokratik uygulamalara karşı başeğmez direnişine, doğa talanına karşı mücadele eden kitlelere azgınca saldırmaktadır. Saldırmaktan başka çaresi de yoktur! Geliştirdiği bütün manevralar-planlar, yaptıkları siyaset bu gerçek üzerine kuruludur. Uyguladıkları şiddet ve terörün, engelleme ve yasaklamanın, her türden demagojinin tek bir amacı vardır, o da; halk kitlelerinin öfkesini biriktirmemek ve dağıtmaktır. Ancak faşizm ne kadar saldırganlaşırsa saldırganlaşsın öfkenin, direngenliğin, birlikteliğin ve kitleselliğin sokakları doldurmasına engel olamamakta; sınıf mücadelesinin ateşi harlanmaya devam etmektedir.

Bu güncel tablonun yüklediği görevlerin yerine getirilmesi tarihimizden aldığımız güç ve sonsuz bir enerji ile yangını büyütmekten geçmektedir. Partimiz 49. mücadele yılında şehitlerden devraldığı bayrağı dalgalandırmaya devam etmekte ve kavgayı daha ileri taşımakta kararlıdır.

Paris Komünü’nde göklere çekilen, Sovyet ve Çin devrimlerinde dalgalandırılan, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde savunulan enternasyonal proletaryanın kızıl bayrağı, Türkiye’de ve bölgemizde, sınıf mücadelesinin denizinde, kitle mücadelelerinde 49 yıldır savunulmaya devam etmektedir/edecektir.

  1. Yıldönümünde Yaşasın Paris Komünü!

Vive la Commune de Paris à l’occasion de son 150e anniversaire!

Şan Olsun Partimizin 49. Mücadele Yılına!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, TİKKO, KKB ve TMLGB!

TKP-ML MK SB

Nisan 2021

5994

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar