Pazartesi Mayıs 20, 2024

Diyaletiğin dansı! H. GÜRER

“Diyaletiği anlamak,değişim/dönüşüm ve hareketin sürekliliğini,karşıtların birliğini ve çatışmasını anlamaktır!”

Her ömür kendi gençliğini soluyor. Kaç yaşında olduğunun önemi yoktur! Geçmişin anılarıyla nefes alır her düş. Geçmişin yaşanmışlığı karşısında, geleceğin belirsizliği ‘gece’dir! Oysa, gelecek geçmişin esaretinden kurtulmayı bekler. Umutsuz bir geleceğin gölgesinde kalan yaşamlara dönüştürüldü insanlık. Bu yüzden gelecekleri belirsizleştirildi, korkularla örüldü, umutları kötürümleştirildi, düşleri acıya boğuldu, hayal kurma yetileri yok edildi, gelecekleri ellerinden alındı! Geçmişle yaşamaya itildi insanlık.  Geçmişle yaşasın, hayal kuramasın, geleceği hedefleyemesin diyeydi hepsi. Herkes önüne bakar oldu, gök yüzüne, yıldızlara bakmayı unuttu! Şimdi geçmişin ölü, solgun, donuk, anılarıyla oyalanıyor insanlık. Oysa aslolan gelecektir!

Yeni bir yıla daha giriyor insanlık. Girdiğimiz 2015 yılını fethetmek, insanlığın özgür, eşit, sömürüsüz ve savaşsız bir dünyada yaşaması için mücadele etmek, geleceği geçmişten koparıp almak gerekir. Zamanın üç boyutu vardır. Geçmiş, Şimdi/An ve Gelecek! Fethedilmesi ve yaşanılması gerekenlerşimdi’de/an’da ve gelecektedir!

2015 yılına dair, her yıl olduğu gibi, herkes gibi güzel ve umut dolu temenniler ve dilekler dilemeyeceğim. Yaşanmışlıklarımızdan çıkaracağımız derslerdende göreceğiz ki, iyi niyetli yaklaşımlar, temenni ve dilekler, ne yazık ki insanlık için her geçen gün kötüleşen yaşamın düzelmesi için yeterli gelmiyor. O halde yapılması gereken çok açık! Şimdi’yi/An’ı ve geleceği, yani yaşamı kazanmak için somut pratik adımlar atmak gerekiyor! Dünyanın bir ucunda bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın diğer ucunda bir kasırgaya yol açabilir. (Açar değil, açabilir!) Zira küçük etkiler büyük tepkimelere yol açar ve dalgalanma her seferinde artarak devam eder. ‘Herşey birbirine bağlıdır ve etkileşim halindedir’! Bu diyalektiğin altın kurallarından biridir. Bu küçücük de olsa bir olasılıktır. O halde yapılacak iş de bellidir. Bir kelebeğin kanat çırpışı olmak!..

2015 yılı, insanlığın özlem ve ihtiyaç duyduğu o Altınçağa dair attığı somut adımlar ve başarılarla dolu geçmesi umuduyla… Her yeni yıla, umut ekmeliyiz ki, yeşersin özlenen yaşam…

Yeni yılınız kutlu olsun!

Sersala we pîroz be!

Bonne année!

71676

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

Sayfalar